Mıydı перевод на французский
53,651 параллельный перевод
Giydiği çepsin arkası var mıydı?
Son cuir... il couvrait ses fesses?
Frank, ve kardeşin yakınlar mıydı?
Frank et... votre frère, ils étaient proches?
"Bir plastik kablo almaz mıydınız?"
Peut-être un peu des tuyaux en plastique?
Sence Harbard bir tanrı mıydı?
C'était un dieu, tu crois?
Tanrı mıydı Ubbe? Yoksa sacede bir insan mıydı?
Un dieu ou un homme?
O bir cadı mıydı?
C'était une sorcière?
Ne var ki gladyatör olmak, daha büyük bir planın sadece ilk adımıydı.
Mais devenir un gladiateur n'est que la première étape de son plan.
Atlar mıydı yoksa?
Ou c'est les chevaux?
1,2 milyon dolar verseydim atlar mıydın?
Si on te payait 1,2 million, tu le ferais?
Elinden gelen bu kadar mıydı?
C'est tout ce que t'as?
Tobias, bu totem bir Grit-Shaka mıydı?
Tobias, ce totem, c'était le Grit-Chaka?
Dergi aboneliğiyle ilgilenme ihtimaliniz var mıydı acaba?
Ça ne vous dit pas de vous abonner à un magazine?
Köprü onca zamandır burada mıydı?
Le pont était ici tout ce temps?
Tatlım, Claire geldiğinde bebek kucağında mıydı?
Chéri, Claire est entrée avec ce bébé?
Çoraplarımı getiren teslimatçı mıydı o?
C'était le livreur de mes chaussettes?
Seçeneğimiz var mıydı?
Quel choix avions-nous?
Şanslı mıydım sanıyorsun?
Vous croyez que c'était de la chance?
Bu beni korkutmalı mıydı?
Tu voulais me faire peur?
- Bu da görevinizin parçası mıydı?
Ça faisait partie de la mission?
Benim için böyle bir şey yapar mıydın?
Est-ce qu'avant tu aurais fait ça pour moi?
Sen benim için yapar mıydın?
Tu le ferais pour moi?
- Menüyü almış mıydınız?
- Vous avez regardé le menu?
Bekle, bu bir alay mıydı?
Est-ce que tu étais sarcastique?
O gömleğin büyükler için olanı var mıydı?
Ça se vend en taille pour homme?
Size Rob'un yanına oturduğumu ve ona talep formu doldurtmak zorunda kaldığımı anlatmış mıydım?
Je t'ai dit que j'étais assise à côté de Rob, et que j'ai dû le forcer à remplir la fiche de commande?
Juliet ile arkadaş mıydınız?
T'étais amie avec Juliet?
Beni bu araca getiren onun davasıydı.
C'était son affaire qui m'a mené à la camionnette du Rossignol.
Terfi sınavlarına girmeyi bıraktım. Çünkü masada oturmak istemiyordum. Evraklar içinde değil dışarda olmalıydım.
J'ai arrêté de passer des examens pour être promu parce que je ne voulais pas être assis derrière un bureau, à faire la paperasse, j'avais besoin d'être sur le terrain, à traquer ce meurtrier.
Sokakta, bu katili kovalamalıydım. Leah'da gitti.
Donc Leah est partie.
Askerdeyken tembellik etmeyip daha çok çalışmalıydım.
J'aurais dû mieux suivre à l'armée.
Lise futbol takımının kaptanıydı, en güzel ponpon kızla sağlam bir ilişkisi vardı. Tam bir altın çocuktu.
Capitaine de l'équipe de football de son lycée, en couple avec la plus jolie pom-pom girl, c'était vraiment un enfant chéri.
Akıl almalıydım.
J'avais besoin de conseils.
Ama Paskalya zamanıydı. Çok büyük mal kaldırmıştım.
Mais c'était juste après Pâques et j'avais rapporté un beau butin.
Bu tombul küçük bacakların kaçmasını önlemek için bir şey yapmalıydım.
Je devais agir pour empêcher ces jambes potelées de bouger...
- Ben inandırıcıydım. - 16 yıl!
- J'ai été convaincant.
Beni sınıfta onunlayken duymalıydın!
Tu aurais dû m'entendre avec elle, en classe.
Draal'ın Usta Jim'in eğitimine katkı yapmasına razı olmamalıydım.
Je n'aurais pas dû accepter qu'il remplace maître Jim.
Sana inanmalıydım.
J'aurais dû te croire.
Haydi ama millet, bu bir takım çalışmasıydı.
Les gars, c'était un travail d'équipe.
O an Gün Işığı'nı onun üzerinde kullanmalıydım.
J'aurais dû invoquer l'astre solaire.
- Ona saldırmalıydım.
- J'aurais dû le réduire en miettes.
Belki de biri kullanım kılavuzunu da çalmalıydı.
Peut-être que quelqu'un aurait dû voler le mode d'emploi.
Cidden önceden sormalıydım.
J'aurais vraiment dû le demander plus tôt.
Yaralanan ben olmalıydım.
C'est moi qui aurais dû être blessé.
Hayır anne, ben özür dilerim. Sana anlatmalıydım.
Non, c'est moi qui suis désolé.
Sana her şeyi anlatmalıydım.
J'aurais dû tout te raconter.
Muhafızlık çırağıydım.
Je suis un Gardien novice.
Haklıydım değil mi?
J'avais raison, non?
Sonrasında yürüyen, konuşan bir barut fıçısıydım.
Après, j'étais une poudrière en puissance.
Seni ilk gördüğü zaman aramalıydın.
Vous auriez dû m'appeler dès sa première visite.
- Evet. Haklıydım.
- Oui, j'avais raison.