Olayın перевод на французский
21,789 параллельный перевод
Ne olayını?
Compris quoi?
Benim iki hafta sonra çıktığım ve sınavın 12 gün sonra yapılacağı olayını.
Je sors dans deux semaines, et la préparation à cet exam débile en prendra 12.
Belki de okul senin olayın değildir.
Peut-être que les études, c'est pas ton truc.
Tanıklar orada gördüklerini söyledi. Üç olayın en az ikisinde oradaymış.
Des témoins ont confirmé l'avoir vue sur la scène du crime sur deux des trois incidents.
Kaçırma olayını övüne övüne anlatıyormuş.
E'venir ici se vanter de l'enlèvement,
"Tarladan sofraya" olayını biliyorsun, değil mi?
Tu connais le principe "du producteur à l'assiette"?
- Hayır, biliyor musun... Çünkü bir kadın, bir adamla tanışır adamın bir fare avcısı olduğunu öğrenir olayın büyüsüne kapılırlar falan işte.
Car certaines femmes, quand elles rencontrent un type, qu'elles découvrent qu'il chasse les rats, elles sont ébahies par tant de glamour.
Bu zincirli mahkûmlar olayına tekrar girmek istemiyoruz.
On n'est plus vraiment dans le délire prisonniers enrôlés de force, tu comprends.
Ki olayın geleceği nokta bu.
C'est là que j'en suis.
İlk olayın neydi?
Quel est le premier fait marquant?
Bahse varım, olayın üstünü örtmek için yapılmış bir şey. Olabilir.
Et en échange les poursuites ont disparu, je parie.
Yetkililer olayın jenaratörlerin çalışana kadar oluşan boşlukta gerçekleştiğini bildirdi.
Les autorités ont confirmé que l'émeute a débuté lorsque les générateurs de secours ne se sont pas activés.
Gidip benim ve köprü olayını çözmek için teslim olmak istiyorsun. Ama gerçekten bunu istemiyorsun.
Tu penses devoir te rendre et avouer pour le pont et moi, mais c'est pas ce que tu veux.
Yerel polis FBI ile birlikte altı ayı aşkın süredir bu olayın ardında tam olarak kimin olduğunu öğrenmeye çalışıyor.
La police locale et le FBI tentent de découvrir qui est derrière cette augmentation de violence due à la drogue depuis ces dernières semaines.
Lola ile konuşurum bakalım fare olayını senin yapmadığına ikna edebilecek miyim.
Je parlerais à Lola, voir si je peux la convaincre que le rat n'était pas de votre fait.
Ama fare olayından sonra kendini onun kollarında bulmadın mı?
Est-ce une coïncidence si après le rat, vous cherchiez la protection dans ses bras?
Ya da tüm bu kitap olayını bir kenara bırakıp kendime yeni bir kariyer bulayım.
Ou laisse tomber le livre.
Ama işitme olayında patlattın.
Μais vous l'avez compromise à l'audition.
Polis olayın yeri ve zamanına rağmen kayıtlara sıradan bir gasp olarak geçirdi.
Agression banale, selon la police, avec l'heure et le lieu.
Olayın elinde patlamasını istemiyor.
À l'écart de l'onde de choc.
Çünkü olayını biliyorum.
Parce que je connais ton truc.
Olayın gelişimi haberlerde görmüştüm.
J'ai vu la chronologie à la télé.
Bu çok çılgınca, yani... bu salgın olayının ortasında kalmış olmamıza rağmen, benim tek düşündüğüm şey O.
On est en plein milieu de cette épidémie et... je ne peux penser qu'à elle.
O olayın akışına kapıIıp, eldivenine düşen gözyaşını fark etmemişti.
Il était... Perdu dans l'instant, il n'a pas vu la coupure dans son gant.
Olayın arkasındaki kişi Lommers'mış.
Tout le truc c'est Lommers.
Dr. Cannerts yöneticilerine ve tüm dünyaya olayın başlangıcı konusunda yalan söylemiş.
Le Dr Cannerts a menti à son supérieur et au monde sur ses origines.
Ana Kraliçe iki yıllık bir ayrılığın Prenses Margaret'ın Albay'a olan ilgisini kaybetmesi için yeterli olacağını ve tüm olayın kapanacağını düşünüyordu.
La reine mère pensait qu'une séparation de deux ans suffirait pour que la princesse Margaret se désintéresse du colonel et qu'on n'en parle plus.
Ama olay yerını korumayı ve delıl toplamayı bılmıyorlar.
Ils ignorent comment préserver une scène et collecter des preuves.
Olay yerının bozulduğunu sız de bılıyorsunuz.
Vous savez, comme moi, que la scène a été compromise.
Karıyerımın başlarında olay yerını katılın gözünden, aynı şartlarda görmeyı öğrendım. Ve bu mantıksız gelıyor.
Tôt dans ma carrière, j'ai appris à voir la scène comme le meurtrier... à la même heure, avec les mêmes conditions.
Olay yerınde olan ve bırakılanlar sadece delıl değıldır.
Tout ce qui est fait ou laissé sur une scène de crime n'est pas juste une preuve.
Yapabıleceğı tek şey ızını temızleyıp olay yerını karıştırmaktı.
La seule chose à faire était de nettoyer ses traces,
Hadi adamım, olayın seninle ilgisi ne.
Mec, qu'est-ce qui cloche chez toi?
Bu sadece Christopher Pilover'ın yakasını bırakmayan sancılı olay serilerinden biriydi.
Ce fut l'un des événements douloureux qui hantèrent Christopher Plover.
Olayımızın tek amacının çeteleri ayırmak olduğunu sanmıştım.
Je croyais qu'on cherchait à briser les gangs.
Olay yeri fotoğraflarını ve Rodrigo'nun kişisel eşyalarını verdi.
Il a déjà retourné les photos de la scène de crime ainsi que les effets personnels de Rodrigo.
Yerel polis olay yeri fotoğraflarını gönderiyor.
La police vous envoie les photos de la scène de crime.
Olay yerinde niye "Allah iyiliğini versin" yazdığını da açıklar.
Ceci explique que nous avons trouvé "Bénissez votre cœur" sur la scène.
- Tedavi olayım deme sakın.
- Vous ne prenez jamais de traitement.
Efendi'nin bütün olayı o kemirgenlerin gözünden izlediğinin farkındasın değil mi?
Vous vous rendez compte que le Maître à tout vu à travers les yeux de ces sangsues, pas vrai?
Aslında, bu olayın tutulma sırasında gerçekleşmesi gerektiği yazıyor.
- durant une éclipse.
Yaralanan olmadı ve şimdilik olay için dava açılmadı.
Il n'y a pas eu de blessé, ni de dépôt de plainte pour l'instant.
Olay yerine bulunan güvenlik kamerası kayıtlarının katilin veya katillerin kimliğinin bulunmasında yardımcı olmasını umuyoruz. Gerçi o kayıtlar henüz alınmış değil.
On espère que la vidéo de surveillance des lieux aidera à identifier le ou les tueurs, bien que cette vidéo n'ait pas encore été récupérée pour l'instant.
Oğluma ofisinde bağırdığın için olayı bırakacağını düşünüyor musun?
Vous croyez que mon fils va lâcher l'affaire parce que vous l'avez grondé dans votre bureau?
Biliyorsun olay olduğunda aklım başımda değildi.
Vous savez, je n'avais pas toute ma tête quand c'est arrivé.
Aslında olay müzik değil.
Ce n'est pas tant la musique.
... bu cihaz patladığında olay ufkundaki gediği bu yönden kapatıp Dünya 2 ile olan bağlantısını sonsuza dek kesecek.
Lorsque ce dispositif explose, il va effondrer l'horizon des événements de ce coté de la brèche pour couper toute connexion à la Terre-2 de façon permanente.
- Neden kızgın olayım ki?
- Pourquoi je le serais?
Yıllardır yaşadığın her ilişkiyi yakından gördüm Suzy, ama bu Dennis olayı...
Je t'ai vu traverser beaucoup toutes ces années, Suzy, mais ce truc avec Dennis...
Bu olay korkunç, trajik bir kazadan başka bir şey değildi.
Ce n'était rien de plus qu'un terrible, tragique accident.
O şeyleri kıçını kurtarmak için söylemek zorunda olduğunu biliyorum ama bu zorlu bir olay değildi tamam mı?
Je sais que tu devais dire ces choses là-bas pour sauver tes fesses, mais ce n'est pas une épreuve, d'accord?