Onde перевод на французский
4,825 параллельный перевод
Ne demek istediğini pek anlayamadım.
Eh bien... Je crois qu'on est pas sur la même longueur d'onde.
Mikrodalga lezzetinin büyük hayranıyım.
Je suis un grand fan du gout "juste passé au micro-onde".
Peki ışık gibi bir enerji dalgası olabilir mi?
Serait-ce une onde d'énergie, comme la lumière?
Ancak patlayan gazın şok dalgaları yıldızın merkezinden dışa doğru on binde bir ışık hızıyla ağır ağır ilerlemiştir. Ta ki yıldızın yüzeyine ulaşıp 1987'de onu bir süpernovaya çevirene dek.
Mais l'onde de choc de l'explosion du gaz se déploie du centre de l'étoile à un dix millième de la vitesse de la lumière jusqu'à ce qu'elle atteigne la surface de l'étoile, ce qui la transforme en la Supernova 1987A.
Sana söz veriyorum, eve gider gitmez yapacağım ilk şey telefonumu mikrodalgaya koymak olacak.
Je suis nul. Je le promets, la première chose qu'on va faire en rentrant à la maison c'est mettre mon téléphone dans le micro-onde.
Adil Sabrina Oturduğun yerden dinle Soğuk cam misali yarı saydam dalgaların altından...
Belle Sabrina, écoute-nous, où que tu sois, sous l'onde fraîche et translucide, etc., etc.
Parçacık hızlandırıcı patlamasında ortaya çıkan karanlık maddeye maruz kaldığında kendisi üzerinde deney yapmaktaysa...
S'il faisait des tests sur lui-même lorsqu'il a été exposé à l'onde de matière noire relâchée par l'explosion de l'accélérateur de particules.
Onu Başkan ile aynı odaya sokamaz mıyız? En başta hepimizin aynı tarafta olması gerekmiyor mu?
Si on la voit avec le Président, ne faudrait-il pas d'abord être sur la même longueur d'onde?
Sizi aynı sayfada bilmek gerekir.
on doit savoir qu'on est sur la même longueur d'onde.
- Hayır. Anketlere göre Jim Matthews her yerde 9 ila 12 puan arası farklarla yarışı önde götürüyor.
Les derniers sondages montrent Jim Matthews gagnant n'importe où... avec une marge de 9 à 12 pourcent.
- Şerefsizin önde gideniydi, değil mi?
Ton père, c'est un merdeux.
Hava kararmadan önde olabilirsek, kurtulma şansımız olabilir.
Si je peux garder mon avance sur tout ça avant la nuit, il y une chose que je puisse disparaître.
Görünüşe göre Basher'ın iki tane önde bir tane arkada adamı var.
Basher a deux hommes devant, et un derrière.
İki kişi önde olacak, iki kişi arkada.
Deux devant, deux à l'arrière.
Amy, iyi bir kampanya yöneticisi her zaman bir telefon önde düşünmelidir.
Un bon directeur de campagne doit toujours avoir un téléphone d'avance.
Önde oluyorum.
- Je garde une longueur d'avance.
Götün önde gideni.
C'est un connard.
Bir dahaki sefere arabaya bindiğimizde önde oturacağım.
- Je voudrais être devant la prochaine fois qu'on est en voiture.
Sadie şişkonun önde gideni
Sadie est grosse.
Sağ omuz, sol omuz, kafa önde Sürprizzz!
Surprise.
Ewingler her zaman bir adım önde.
Les Ewings ont toujours une longueur d'avance.
Bizden önde.
Il avait une longueur d'avance sur nous.
Dünyanın önde gelen 53 telefon şirketine faturalandırma ve rehberlik hizmetleri, kredi çeklerini sağlıyorum.
Je fournis des factures, un annuaire, des comptes, pour 53 des meilleurs opérateurs téléphoniques mondiaux.
Beni izleyin. Komutanım, generaller önde gitmezler.
Suivez-moi. les généraux ne mènent pas les attaques.
Newsweek dergisi tarafından Tıbbın önde gelen 100 insanından biri olarak seçildi. Makaleleri ve kitapları hayret verici olayları inceleyen bir belgesel niteliğinde olduğundan
Récemment nommée par Newsweek, comme étant une des cents personnes marquant la médecine, ses publications et ses livres informent, un éventail de cas surprenants lui ont conféré son surnom "La Marco Polo du Cerveau".
Benim takım 13 sayı önde. Tamam.
Mon équipe est menée de 13 points.
Sadece bu hafta önde gelen yedi kadın müşterimiz daha hesabını kapattı.
Cette semaine, encore 7 clientes influentes ont fermé leur compte.
Hooke, çağının en önde gelen deneycilerinden de biriydi.
Hooke était l'expérimentaliste le plus précurseur de son époque.
İtalyan kırsalında bir şok dalgası, minik bir ses patlaması yaratır.
Il crée une onde choc, un mini boum sonique, dans le paysage italien.
Dolayısıyla nötrinoları oyuna bir sıfır önde başlamışlardır.
Les neutrinos avaient une longueur d'avance insurmontable.
- Ryan, açık ara önde. - Evet!
Ryan gagne de loin.
Atletizm takımının kaptanısın. Önde gidiyorsun ve onur öğrencisisin.
Tu es le Capitaine de l'équipe de décathlon, vous commencez à suivre, et summa cum rire
A'dan bir adım önde olmayı denedim, sizi güvende tutmak için her şeyi yaptım.
J'ai essayé de devancer "A", et j'ai fait ce que je pouvais pour vous protéger.
Ben önde olduğuma göre bok yemedim herhalde, değil mi?
J'ètais Ie premier. J'ai pas bouffé de merde?
Ben de "ucuzcunun önde gideni" olarak anlıyorum.
J'entend "une sorte de radin."
Nathan, bence Bay Humphreys önde daha rahat eder.
Je pense que M. Humphreys serait plus à l'aise devant.
Yosmanın önde gideni değilim herhalde.
Je suis pas genre une pute.
Bence kendinden çok önde gidiyorsun.
Je pense juste que tu te précipites.
Ben, şu sıralar halkın zihnini karıştıran... önde gelen siyasi konuları... tartışmak üzere huzurunuzdayım.
Je suis ici aujourd'hui pour débattre sur les grands sujets politiques qui agitent actuellement l'opinion publique
ekranlarda benzeri görülmemiş... bir doğrulukla ve Homer Simpson'ın... inatçılığıyla Almanya 2-0 önde.
L'allemagne mène 2 à 0, grâce à la droiture et à l'obstination d'Homer Simpson.
Eziğin önde gidenisin!
T'es juste un pauvre con!
Yarışı Betsy önde götürüyordu.
Comme tous les pères, le mien était obsédé par le réservoir d'essence.
Şuan Michael Rubenstone önde gidiyor. Uğraşmama bile gerek olmadan garanti kazanacaktım hani?
Qui achète un van merdique avec des pneus pourris et un phare cassé?
Önde cebi olmayanlardan alacaksın. Çıkıntı olmayacak.
Et si t'en prends sans les poches à l'arrière, rien pour t'accrocher.
Şerefsizin önde gidenisin, Barrow.
Vous êtes qu'une merde puante, Barrow.
Orada olduğunu biliyorum, çünkü araban önde!
Je sais que tu es là, ta voiture est devant.
Çünkü yukarı batı tarafında bir kokteyldeyim ve New York'un önde gelen isimleri ile içki içiyorum.
- Oui, Joe, car je suis à une soirée cocktail dans le Upper West Side, à boire des Sazeracs avec les Giants de New York.
TV şovlarında en önde geçen isimler gibi mi diyorsun?
Comme dans un générique à la télé, avec tous ces noms qui défilent.
Florida'nın önde gelen dolap organizatörlerindendim.
La plus grande de Floride.
Oyalanma kızım. En önde olmanı istiyorum.
Je te veux au premier rang la où Cotton Mather ne peut pas aider mais être ébloui par vos charmes.
Örneğin dün gece New York'un önde gelen doktorlarından biri olduğu söylenen kişi hastalarının çaresiz artan ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına Greenwich Village Eczanesi'ne izinsiz girdiği için tutuklandı.
En voici un exemple... Hier soir un homme identifié comme étant un docteur influent de New York a été arrêté après avoir cambriolé une pharmacie de Greenwich Village afin de subvenir aux besoins désespérés de ses patients.