Ortadoğu перевод на французский
273 параллельный перевод
Kendisi şu an Ortadoğu'da, çocuklar da yatılı okulda.
Il vit au Moyen-Orient. Leur fils est à l'internat.
Beyler, Ortadoğu kuvvetlerinde görev yapan tüm subaylara, General Auchinleck'in emirleridir.
Ceci est un message du général Auchinleck pour tous les commandants et chefs d'état-major du Moyen-Orient.
Ortadoğu'nun anahtarı.
Suez : La porte vers le Moyen-Orient.
Çöldeki isyan Ortadoğu Cephesi için kritik önem taşıyordu.
La révolte du désert... a été décisive dans la campagne au Moyen-Orient.
Teksas ya da Ortadoğu'da olsaydık sana katılabilirdim.
Au Texas, au Moyen-Orient, je veux bien.
Ortadoğu'nun bilgi pazarına dönmesi, imparatorluğun büyüklüğünden dolayı gerçekleşmiş olabilir.
C ´ est peut être la taille de l'empire maure qui a fait de lui une sorte de bazar de la connaissance.
Toledo, Arapların Yunanistan'dan, Ortadoğu'dan ve Asya'dan getirdiği,... tüm klasik değerlerin,... Hıristiyan Avrupası'na giriş kapısı idi.
Toledo était le port intellectuel à l'entrée de l'Europe chrétienne de tous les classiques que les Arabes avaient rassemblés, de la Grèce, du Moyen-Orient, d'Asie.
İsa'nın doğuşu sırasında Chelly Kanyonu'nda yerleşik tarım yaptılar. İlk örneği Ortadoğu'da atılan, insanın yükselişindeki benzer adımları burada tekrarladılar.
A la naissance du Christ, les chasseurs se sedentarisaient par l ´ agriculture ici dans la gorge de Chelly et ont commencé les mêmes étapes dans l ´ ascenssion de l'homme qui avaient d'abord été entreprises dans le Moyen-Orient.
Doğu, Ortadoğu ve Kuzeydoğu İngiltere kesimlerine gelince çoğu bölgelerde sisli bir gün bekleniyor.
Quant à l'est, au nord et au nord-est de l'Angleterre, la journée commence par du brouillard.
- Ortadoğu.
- Le Moyen-Orient.
Ortadoğu'ya saldırma planlarımız mı var?
Y a-t-il un plan d'invasion du Moyen-Orient?
Ortadoğu'da yine bir bombalı saldırı...
Une bombe a explosé au Proche-Orient...
Fourier, bir çok bilim insanı gibi,... yakın zamanda Napolyon'un Ortadoğu seferine katılmıştı.
Fourier avait participé, avec d'autres scientifiques... à l'expédition napoléonienne en Egypte.
... trenin raydan çıkmasıyla 14 kişi yaralandı. Ortadoğu'daki deprem hakkında ayrıntılar.
Quatorze blessés dans un accident ferroviaire le tremblement de terre du Moyen Orient...
Sonra da Cheers'tan bahsedebiliriz, şu an yaptığım işten. Ve Ortadoğu krizi hakkında neler yapardım, onları konuşabiliriz. Evet.
Puis on pourrait parler Du bar, De ma nouvelle vie, et s'il nous reste Du temps, on peut aborder le problème Du Moyen-Orient.
Yani, bu ay ışığının altında,.. ... Ortadoğu'da bulunan ve bu güzel dünyanın üstüne sadece deli bir adama komşularını havaya uçurma şansı vermek üzere kurulmuş olan yepyeni bir nükleer arıtma tesisindeyim.
Me voilà donc, par une nuit étoilée, en train d'entrer dans une usine nucléaire toute neuve, ayant été construite uniquement dans le but de permettre à un cinglé de faire sauter un quartier entier.
Yeni Ortadoğu elçisi sen misin?
Tu es l'ambassadrice du Moyen-Orient?
- Söyliyeceğini unutma William, şov başladı. - Larry, ortadoğu problemlerini tartışıyor. Omar Khadaffi ve Şarl ile.
Je ne t'ai pas dit : merci... pour m'avoir infligé une humiliation publique qui a failli me coûter mon poste, pour m'avoir fait mettre en prison, pour m'avoir...
Bildiğiniz üzere Ortadoğu'da büyük bir kriz yaşamaktayız.
Comme vous le savez, nous avons une crise au Moyen-Orient.
- Ortadoğu'daki filomuza ulaşın. - Lübnan'a mı?
- Envoyez l'escadron Sabre au Moyen-Orient.
Kaçırılan uçak hala bilinmeyen bir yönde tahminen Ortadoğu'ya doğru ilerliyor.
L'avion détourné, encore dans les airs, se dirige vers une destination inconnue, sans doute au Moyen-Orient.
Ortadoğu'daki en yakın dostumuz İsrail, hem de Beyrut'a 20 dakikalık bir mesafede.
israël, notre meilleur allie dans la region, est à 20 minutes de Beyrouth.
Ortadoğu'nun Las Vegas'ıydı.
C'etait le Las Vegas du Moyen-Orient.
Bugün Libya'da, Albay Gaddafi'nin önderliğinde, Ortadoğu'da, siyonist ve Amerika emperyalizmine karşı olan mücadeleyi uzun ölçekli değerlendirme amacıyla toplandılar.
En Libye aujourd'hui, des leaders arabes progressistes, invités par le dirigeant libyen, le Colonel Kadhafi se sont réunis pour discuter des mesures à prendre pour lutter contre l'impérialisme américain et sioniste au Moyen-Orient.
- Akdeniz'de güç savaşları Ortadoğu'da sorunlar, silah tüccarları.
- Les conflits méditerranéens... le Moyen-Orient, les trafics d'armes.
Çalışmak için Ortadoğu'ya kadar gittim.
Puis, j'ai essayé d'aller travailler au Moyen Orient.
Elveda Ortadoğu Afrika'nın incisi.
Adieu, perle de l'Afrique centrale.
Ama Ortadoğu'daki bağlantıları sayesinde dokunulmaz biri.
"mais lié au Moyen-Orient, donc intouchable."
Ortadoğu'daki küçük çarpışmalar mı?
Sur nos escarmouches du Moyen-Orient?
Önce ortadoğu yörüngesinde bulunan askeri casus uydusuna gireceğim.
D'abord, je perce le satellite militaire géostationnaire du Midwest.
Nükleer silah sırlarını Ortadoğu'ya satıyor.
Il divulgue des informations nucléaires au Moyen-Orient.
Asya ve Ortadoğu'dan müşteriler beklemede efendim.
Des clients d'Asie, du Moyen-Orient.
Kuzey Kore ve Amerika'da, özellikle de Ortadoğu'da.
Corée du Nord, U.S.A., Moyen-Orient, là où est le fric.
- Avrupa, Ortadoğu, ve Asya'dalar.
- en Europe, au Moyen-Orient et en Asie.
... Ortadoğu ülkelerindeki petrol yataklarını korumak için kullanacakmış.
Il s'en sert pour obtenir des droits de pétrole... dans les pays du Moyen Orient.
Amerikan subayları Ortadoğu'da sivil dolaşmak zorundadırlar.
Je suis un officier en permission... au Moyen-Orient, je dois m'habiller en civil.
Ortadoğu, Balkanlar, Orta Amerika, Batı Afrika.
Moyen-Orient, Balkans, Amérique centrale, Afrique occidentale.
Ortadoğu dilleri gibi dedi.
Moyen-Orient.
Ortadoğu'da, antropoloji okuyor. Neden sordun?
Au Moyen Orient, elle étudie l'anthropologie, pourquoi?
Ortadoğu'ya yaptıklarına bir bak.
Regarde ce qu'il a fait au Moyen-Orient.
Ortadoğu.
Au Moyen-Orient.
Ortadoğu.
Le Moyen-Orient.
Elimizde bir sürü bilgi var ve Ortadoğu ve güneydoğu Asya için Khrushchev ile bir çok şeyi konuşabiliriz. Doğru, haklısın.
Cela nous donne plus de poids en face de Khrouchtchev... dans le Moyen Orient et l'Asie du Sud-Est.
Şu anda Ortadoğu'da kendimizi korur vaziyetteyiz General.
On fait tout pour se justifier au Moyen-Orient.
Ortadoğu! Keskin nişancıları diğerlerinden ayırabilirdi.
En isolant les snipers, il aurait évité la confrontation.
Bütün Ortadoğu'yu bombaladılar.
On devrait pas leur faire confiance.
- Ortadoğu ilişkileri uzmanı.
Spécialiste du Moyen-Orient.
Biliyor musun, Ortadoğu bu mevsimde çok güzeldir, hı?
Le Moyen-Orient doit être agréable en cette saison.
General C.J. Auchinleck. Ortadoğu Kuvvetleri Komutanı. Kuzey Afrika Çölleri.
Nous voici dans le désert de l'Afrique du Nord, en juin 1942, et voici des soldats britanniques faits prisonniers la veille par des unités de l'Afrikakorps.
" Bill Ve Ted'in Ortadoğu Turnesi.
LA PAIX EST RÉTABLIE
- Mükemmel, Ortadoğu uzmanı ha?
Restaurant oriental.