Ozlem перевод на французский
349 параллельный перевод
Zavallı şey meseleyi çok ciddiye aldı ve bütün bu yıllar boyunca çocuğuyla birlikte güçlü bir özlem ve hassasiyetle seni bekliyor...'
La pauvre créature a pris la chose très au sérieux, et t'as attendu toutes ces années avec sa fille, pleine de nostalgie tendre pour toi...
Altına duyulan iğrenç bir özlem!
MAUDITE SOIF D'OR!
Bir insan hiç görmediği yerlere de özlem duyabilir.
Si, nostalgique des pays que je n'ai pas vus.
İçimdeki bu özlem Beni içten içe yakıyor
II y a un désir ô si fervent En moi toujours brûlant
" Duyar insanlar hacca gitmeye büyük bir özlem...
Tant Nature les aiguillonne dans leur cœur,
Ailemle özlem gidermek için neden vakit vermezler?
Qu'on me laisse le temps de me réhabituer à ma famille.
İç dünyamda çok uzun bir süre yaşadım, yaşayan ve nefes alan başka birine... çok büyük bir özlem duydum.
J'ai tellement vécu en moi-même, étranglée par un désir d'ailleurs, de vie et d'air.
Ama asıl konu şu ki, bayan Kingsby kadar sevimli olsa da... onun kadar kibar, onun kadar alımlı olsa da onun tek bir parçasına dahi özlem duymuyorum dünyadaki tüm paraları verseniz de.
Mme Kingsby a beau être mignonne, charmante et aimable, elle ne m'attirerait pas pour tout l'argent du monde.
Ve ben yine başlıyorum özlem duymaya
Ma chère, quelle joie de te revoir.
Büyük olanlar kendi kayıplarını kabul etmiş. Ama genç olanlar hala özlem içinde.
Les plus âgés ont su faire leur deuil, mais les plus jeunes n'y arrivent pas.
Seninki ölüme özlem.
Ta foi ne te fait souhaiter que la mort.
Benimle karşılaşmadan önce, aşka özlem duyuyor muydun?
Avant de me connaître, pensais-tu souvent a l'amour?
Acı, özlem, trajedi.
Tragédie! "
Kendini çok uzaklardaki bir savaşın içinde bulan bir delikanlıydı çünkü o artık motosiklet ve motorlu araçlara heves duymuyordu çünkü o uçan makineye özlem duyuyordu.
Cet homme est parti se battre parce qu'il avait dépassé l'ère de l'automobile et qu'il voulait voler à tout prix!
Her şeye- -... her şeye öyle özlem duyuyorum ki.
J'aí des envíes... des envíes de tout...
Boşuna değil duyduğum özlem
Oh, iI n'est pas étonnant que je soupire
Bence burada kalmalı Sam. Ve ayrıca, sürekli aşkını kaybetmiş bir adam için özlem çekmem.
Je ne vais pas pleurer cent ans.
Ama ben, seni görmek istedim ve çok özlem duydum ; hiç annem olmadı.
Je me sens nue sans rouge à lèvres. - D'où es-tu?
Peki, bir baba ve kız olarak tamam ama ; bir kız belli bir yaşa gelince gerçekten bir anneye özlem duyuyor.
- On a discuté... et on te doit des excuses.
ama... bazen öyle bir özlem duyuyorum ki. Kapının açıldığı ve tüm yüzlerin gelmesi gerekene doğru... -... yöneldiği anı öyle özlüyorum ki.
Mais parfois j'ai une telle nostalgie... une telle nostalgie... une telle hâte de voir les portes s'ouvrir... et tous les visages se tourner vers lui.
Bu seni belki en çok özlem duyduğun şeye kavuşturur.
Il te donnera ce que tu cherches : Ia renommée.
- Sevgiye karşı duyulan özlem.
Le désir de l'amour.
Anlaşılmaz bir özlem. Bunun farkında değildim.
Un air d'expectation, je ne m'en étais pas aperçue.
Anlaşılmaz bir özlem falan yok o zaman?
Quoi, vous n'attendez rien, alors?
Özlem, arayış, istek, beklemek, arzulamak, yanıp tutuşan umut, sevinç ve de gurur gözyaşları...
Tout cet espoir, cette recherche, ce désir, cette attente insoutenable, cet espoir brûlant, ce bonheur, ces pleurs de joie...
"Çokça bir özlem ve büyük bir mutluluk."
Désir profond, joie profonde.
Görüyorsunuz, kelimelere muazzam bir özlem var.
Vous voyez, il y a... ce désir... ardent... d'être... des mots.
Bir kart bile atmadan beni özlem içinde bıraktın.
Me laisser languir sans même une carte postale.
Baharın olduğu bir Eden için özlem duyuyorlar.
Ils ont faim d'un Eden où le printemps arrive.
Özlem çok büyük.
La nostalgie est immense.
Bir de sonsuz çekişme, Düş gibi bir özlem huzur sadece,
La bataille continue, la paix nous est un songe,
Bu özlem değil...
Ce n'est pas de la nostalgie.
Geçen yıllarda yaşadıklarımızdan sonra geçmişe özlem duymak çok zor.
Il est difficile d'être nostalgique après tout ce que nous avons vécu ces dernières années.
- Bu yalnızca kuramsal bir özlem.
Je ne dois pas être normal.
- Özlem çekiyordu.
- et se laissait mourir.
Sana gelmeye öylesine özlem duyuyorum ki!
J'ai tellement envie de te voir.
Ayartmak, Hor Görmek ikisinden de tiksinmesi ve derin bir özlem duyması Bakire, Masumluk ve ona olan saygısı Hayat Veren, Anne, Feda Etmek acımaya sahipti...
la tentatrice, la dévoreuse, qui le dégoûte et l'attire à la fois, la vierge, l'innocente, pour qui il a du respect, la donneuse de vie, la mère, la sacrifiée, pour qui il a de la compassion.
Cal, Burada doğup büyümüş ve şehir hayatına özlem duyuyor.
mais est prête pour les lumières de la ville.
Devlet serseri, kayış tiz, dikit yasa, statü manevra oğlan enik küçük çocuk, bebek, yavru şerit, çatlak, hassas, cezalı yırtıcı, vahşi, öfkeli evcil bukolik, idilik arkadyen, pastoral otlak pastörizasyon sınırdışı, ayırma yok etme masturbasyon özlem, abartılı ruhsuz, donuk baba babalık, büyük baba babadan kalma, aile reisi himaye elektron, nötron, sigorta lamba, radyo lambası... çeşitli elektronik parçaların içine vakumlanarak yerleştirildiği camdan yapılmış bir tüptür.
Etat... plombier... fouet... balance... stalagmite... éternuement... statut... enclos... jeune homme... garçon... enfant... bambin... bébé... livide... contracté... craquelé... rapace... sauvage... agreste... alpestre... bucolique... idyllique... arcadien... pastoral... élevage... pasteurisation... déportation... séparation... exclusion... masturbation... libido... mamelles gonflées... languide... obscène... père... patriarche... parrain... patron... père éternel... saint patron... électron... nucléus... fusible... valves... La valve est constituée par une enveloppe de verre... à l'intérieur de laquelle est fait le vide... et sont placées les composantes essentielles d'une valve :
Geçmişe özlem duyanlar için bir şey.
Voilà pour les nostalgiques :
ve öpecek birine... özlem duymaktı.
Ce désir d'être caressée... et embrassée...
Özlem duymadan kederlenirken ben
Cela m'a rendu triste Mais sans désespoir
Biz insanlar, kökenimizle bağlantıya geçmek için özlem duyuyoruz.. ve bu nedenle ayinler icat ediyoruz
Désireux de nous connecter à nos origines... nous avons créé des rites.
Biliyor musunuz? Özlem yiyip bitiriyor sizi, ne et ne de kemik bırakıyor insanda.
Vous savez... le désir... il vous ronge la chair sous la peau.
Benim açımdan nedense hiç özlem duymadım.
En ce qui me concerne, je peux dire qu'elles... ne m'ont pas manqué.
Hissetmeye özlem duyuyor.
Il aimerait les sentir.
Bu özlem nedir, bu pişmanlık?
Ce cru désir et cette pitié?
Kalpten alkışladığım bir özlem.
Un désir que j'approuve entièrement.
Babam oraya aitmiş gibi görünüyor, lakin ben hep özlem içerisindeyim.
Il s'est habitué. Pas moi. Je me sens si loin d'ici.
Ama derinlerde bir yerde özlem duyduğum başka bir şey var.
Tellement content qu'on sent bien qu'on desire autre chose en secret.
Asırlık özlem rüyaların rüyası...
De la vieille fougue... du rêve des rêves...