Pièce перевод на французский
22,419 параллельный перевод
Odada Başkanın olduğunu görünce kadın bir şeylerin olacağını anlamıştı.
Donc, avec le Président dans la pièce, elle... elle savait ce qui allait arriver.
- Hosty, burası benim yetki alanım.
- Hosty, c'est ma juridiction. - J'ai besoin de la pièce.
Odaya bakınca bütün o yüzleri ve hediyeleri gördüm. Bana fazla geldi.
J'ai regardé autour de moi, dans la pièce, et j'ai vu tous ces visages et ces cadeaux, et c'était juste beaucoup trop.
Kusura bakmayın, bu oda dolu.
Désolé, cette pièce est prise.
Graham Clark. Jüriye Kanıt C'yi sunmak isterim Sayın Yargıç.
Votre honneur, je voudrais montrer au jury la pièce C.
Yatağa uzandığımda bir ses çıktı ve o da hemen altımdaki odada. Yatak gıcırdadığında fırçanın durduğunu duydum. Sonra gene başladı.
Quand je me suis allongée, y a eu ce bruit, et il est dans la pièce juste en dessous, et j'entends le pinceau s'arrêter quand le lit grince, et il repart, et je commence à me caresser...
Seni koruyabilirim elindeki Olimpos kristalinden bir parça karşılığında.
Je pourrais vous protéger en échange d'une pièce de ce cristal de l'Olympe.
Dünya büyük bir lider kaybetmişken biz bu odadakiler bir meslektaş ve arkadaş kaybettik.
Le monde a perdu un grand chef, mais nous dans cette pièce... avons perdu un collègue et un ami.
Timmy'nin düştüğü kuyunun yanından geçsek bozuk para atabilirdi.
Si un enfant s'était noyé dans un puits, il y aurait juste jeté une pièce.
Bir parça bekliyorum.
J'attends une pièce.
- Mutfakta, salak gibi bağrışırken!
- Au milieu de cette pièce à se disputer comme des idiotes!
- Sürekli o konuya döndü bir de. Arketipleri, Eshilos'un bir oyunundaki karakterlerle karşılaştırdı.
- Elle restait bloquée dessus, en comparant les archétypes à une pièce d'Eschyle.
Willy Loman'ın Eshilos karakteri olmadığına da ikna edemedim, çok hoştu.
Et essaie un peu de la convaincre que Willy Loman n'est pas dans la pièce.
Açılış sahnesi üniversitedeyken yazdığım bir oyunun bir bölümü. Akıl hocam, büyük usta Edward Albee çok beğenmişti.
C'est un extrait d'une pièce que j'ai écrite à la fac et qui a beaucoup plu à mon mentor, le grand Edward Albee.
Beth üniversite yıllarında bahar şenliklerinde Emily'nin Evita rolünü canlandırdığını söyledi.
Beth m'a dit que quand elles étaient au collège, Emily avait joué Evita dans la pièce du printemps.
Angus, kafan nerede bilmiyorum ama bu odada burada odaklanman gereken tek şey hastan.
Je ne sais pas où est votre tête, mais dans cette pièce, vous n'avez qu'un objectif, et c'est vote patient.
Söylemek zorundayım ki şu odada sizi bekleyen pirzola yerine salatayla ilgilenmekteki ısrarınız kafamı karıştırdı.
Je dois dire, Je suis confondu par votre désir se concentrer sur la salade quand le bifteck attend pour vous redressez à l'intérieur de cette pièce.
Sağlam kapılı oda başka bir kurt adam için değil, değil mi?
La pièce avec une porte solide ce n'est pas pour un autre loup?
Ama o oda, yani... O odaya gerçekten ihtiyacımız var mı?
Mais la pièce...
Ön oda emniyete alındı, ancak...
La pièce de devant est sécurisée, mais...
Gizli oda.
Une pièce secrète.
Evet ama Masters ve Johnson aynı odada olursa o zaman Masters Johnson'ın işleri rayına oturtması dava için daha iyi olur.
Nous prouverons plus facilement que Masters et Johnson sont de retour si Masters et Johnson sont dans la même pièce.
Oda oda, gün gün, saat saat etiketlenmiş ve düzenlenmiş.
Étiqueté par pièce, date, heure.
Odadan çıksa bile geçmek bilmeyen parfüm kokusu.
L'odeur de son parfum après qu'elle ait quitté la pièce.
Genellikle böyle randevularda çaktırmadan odadaki en yakın çıkışı gözetleyerek sabahki kaçış rotamı planlarım.
D'habitude, à ce moment du rendez-vous, je cherche dans la pièce la plus proche sortie pour partir le lendemain matin.
Her birimiz yapbozun farklı bir parçasını korumak için!
Chacun de nous conserve une pièce du puzzle.
O odada kaydeildiğini bildiğin, itiraf ettiğin şeyin evliliğimizi bitireceğini de biliyordun.
Tu as confessé la seule chose qui mettrait fin à notre mariage dans une pièce qui était enregistrée, tu le savais.
Travmanın her parçası hikayenin farklı bir kısmını anlatır.
Chaque partie du traumatisme nous apporte une pièce de l'histoire.
- Kimliklerinizi görebilir miyim?
Puis-je voir une pièce d'identité?
Üç saat önce bu odadaydım ben de.
J'étais dans cette pièce il y a 3 heures.
Dumas romanından uyarlanan bir Verdi oyunu?
Une pièce de Verdi basée sur une nouvelle de Dumas?
Bu oda ölü insanlarla dolu.
Cette pièce est pleine de gens morts.
Demekki soyguncular fırtına estirmeden... önce odayı görebiliyorlarmış.
Les voleurs voyaient la pièce - qu'ils allaient braquer.
- Görüntüler sizde mi? Özür dilerim ama eğer etrafta suç delillerine el koyacaksanız, güvenlikli sunucu odasındaki, havalandırma makinesine koymalısınız, tamam?
Désolé, mais quand on garde des preuves contre soi, autant les mettre sur un ordinateur à air gap dans une pièce sécurisée, non?
Ne yazdığını odanın taa karşı tarafından okuduğumu iddia edemem ; sadece kızın kalem hareketlerini gözlemledim.
Je n'ai pas prétendu savoir lire son écriture de l'autre bout de la pièce, mais j'ai vu ses mouvements.
Gizli Servis bizi tuttu çünkü kimliği yoktu.
- 20 minutes. Les services secrets nous ont retenus car il n'avait pas de pièce d'identité valable
Odaya yaptığın şey hoşuma gitti.
J'aime vraiment bien ce que tu as fait avec cette pièce.
babyGap'tan alacağım bebek tulumunu geride bıraktı.
Ça bat le pyjama une pièce que j'allais acheter à BabyGap.
Sonunda Drew'ün boynunu kırmak istemeden onunla aynı odada kalabildim.
Au final, je peux être dans une pièce avec Drew sans avoir envie de lui tordre le cou.
Dunston, burası... tek bir büyük oda, dostum.
Dunston, c'est... c'est juste une seule grande pièce, mon pote.
Bu işe yatırdığımız her kuruşu borçlanırız.
J'ai investi chaque pièce qu'on avait dans cette affaire.
Sihri yok etmek için her ne aradıysa bu odada olmalı.
Quoiqu'il cherchait pour détruire la magie ça doit être dans cette pièce.
Bu biraz garip oldu.
Pièce carrée et trou rond.
Öteki odaya geçmek isteyebilirsin, Poole.
Maintenant, Poole, tu voudrais peut-être aller dans l'autre pièce.
Ve sana demir para verip sorunlarının bitmesini dilemeni söylerdim.
Et je te donnais une pièce, et je te disais de souhaiter que tes problèmes disparaissent.
Bence Ejderha, çeşmeye para atmaktan bahsetmiyordu.
Je ne pense pas que jeter une pièce dans la fontaine était ce dont Le Dragon parlait.
Michael, odadan çıkman gerek.
Monsieur, Michael, vous allez devoir quitter la pièce.
İşimizi yapmamıza izin ver.
On a besoin de la pièce pour travailler.
Şöyle diyebilirim Sofia'yı topa vururken gördüğünde ve 20 yıl sonrasıyla ilgili hayaller kurmaya başladığında Sofia Kadınlar Dünya Kupası finalinde maçı kazandıran golü attığı zaman bütün stadyum adını haykırırken..... " Torres!
Tu sais... Quand tu vois Sofia tu tapes dans une balle au travers de la pièce et tu commences à rêvasser à dans 20 ans Quand Sofia marque le but gagnant à la finale de la coupe du monde féminine et que tout le stade scande son nom...
- Kalmak zorundaydım. - Neden? Benim yüzümden mi?
Je l'ai laissée dans la pièce avec lui.
Evet ama sanki odada benimle birliktesin.
Mais c'est comme si tu étais ici dans la pièce.