Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ R ] / Realite

Realite перевод на французский

10,701 параллельный перевод
- Bir realite programı görevinin parçası olarak arabaya monte edilmişler.
Ils ont été installés dans la voiture dans le cadre de l'émission de télé-réalité.
Ama karım ve ben, biz realite yıldızıyız, tamam mı?
Mais ma femme et moi sommes des stars de télé-réalité, d'accord?
Realite tesadüfen oluvermiyor.
La réalité ne se passe pas comme ça.
- Yüce Tanrım, Komiser realitenin tesadüfen oluverdiğini sanmıyorsun ya?
Mon Dieu, Lieutenant, vous ne pensez pas que la réalité se passe comme ça?
"Müzik Gezegeni" nin 988 sezonundan sonra Cromulonlar, Dünya'yı son kazanan ilan ediyor. Ve müzikal realite şovumuzu sonlandırıyor.
Après 988 saisons de "Planet Music", les cromulons ont décidé de déclarer la terre gagnant final et d'amener notre télé-réalité musical a sa conclusion.
"Müzikal realite şovu" mu dedi o az önce?
Est-ce qu'il vient de dire "télé-réalité musical"?
- Özür dilerim. Gerçek bu.
Je suis désolée, c'est la réalité...
Gerçek bu.
C'est ça, la réalité.
Gerçek hakkında konuşmak istermisin?
Tu veux parler réalité?
Gerçek olan, Mellie'den boşanma evraklarını teslim ettim.
La réalité, c'est que j'ai tendu à Mellie des papiers de divorce.
Gerçeklik bu Fitz.
C'est la réalité, Fitz.
Böyle bir söylenti ortalarda dolaşıyordu. Hasta olduğu için devlet yemeğine katılmama sebebi biz iyi yürekli, bu ülkenin vergi ödeyen vatandaşlarına... açıkça söylenmeliydi.
En réalité, on m'a dit qu'elle n'était pas trop malade pour assister au dinner comme nous, les bons citoyens de cette nation, avions été informés
Gerçeklerde pürüzler çıkacak.
La réalité aura des sursauts.
Tıpkı 3D Printer gibi. Ama onlar canlı maddeyi ve bilgiyi ayırarak iletiyor.
Ce sont des imprimantes 3D, en réalité, à l'exception qu'ils atomisent matières et informations, et les transmettent.
Sonunda unvanı kazandın. Zamanın sonunda gerçeklik baloncuğunda oturuyorsun.
Finalement, tu gagnes le titre, assise ici dans une bulle de réalité à la fin du temps lui-même.
Evrensel fizik sabiti kavramlarım sonsuza dek değişmiş oldu.
Ma vision des constantes universelles de la réalité physique est changée... pour toujours.
Randolph ise gezegenimizde yüzyıllardır yaşıyor. Ayrıca uzayda ışınlanarak seyahat etti. Ve bir de uzaylı.
Et Randolph a en réalité vécu sur notre planète pendant ces siècles, et il a traversé l'espace par un portail et c'est aussi un extraterrestre.
Burada aslında Los Angeles 2000, Detroit 2006 Chicago 2014 yüzünden bulunuyorsunuz.
En réalité, vous êtes là pour Los Angeles en 2000, Détroit en 2006 et Chicago en 2014.
Gerçekler yüzüne mi çarptı?
La réalité te rattrape?
Aslına bakarsan evet.
En réalité, oui.
Aslında doğruyu öğrenmek isteyen insanlar bunlar.
Ce sont des personnes qui se soucient de la réalité.
Alex onu temsil etmen için seni arayınca rüyaların gerçek olmuştur, değil mi?
Alex qui t'appelle pour la représenter devait être un rêve devenu réalité, n'est-ce pas?
Ama o bu filmi izlerken ben gerçeği görüyorum. O gerçek de yarın yine üç aylığına Quantico'ya gideceksin. Bir yıl boyunca benimle gizli görevde yine seni konuşacak.
Mais pendant qu'il vit son film, je vois la réalité, que demain, tu vas retourner à Quantico pour trois mois de plus, et qu'il sera sous couverture avec moi pendant un an...
Hatta sekiz dedim.
Une décennie entière, pouvez-vous imaginer, sans pilates, Prada et... En réalité, j'ai dit 8 Rejeté.
Yıllar boyunca yarattığım temiz gerçeklikteki son aksaklık.
La récente anomalie dans la chouette réalité que j'ai mis de nombreuses années à créer.
Bu zor gerçeği hemen burada, benim önümde kabul etmen gerek.
Je veux que vous acceptiez cette dure réalité. Ici, tout de suite, devant moi.
İstediğinizi aldınız.
Votre rêve est devenu réalité.
Gerçekte ne kadar güçlü olduğumuzu hafife alıyorlardır.
Ca les fait sous-estimer combien on est fort en réalité.
Hatta düzinelerce simülasyon yaptım ve bir tanesi işe yarar diye umut ettim.
En réalité, j'ai dirigé des dizaines de simulations, et je continu d'espérer que l'une d'entre elle...
Hydra aslında bu taş kadar kadim.
Hydra est en réalité plus ancienne que cette pierre.
Aslına bakarsan buraya son gelişimi düşünüyordum.
En réalité, je pensais à la dernière fois où j'étais ici.
Aslında, Bayan Ziskin, müvekkilinizin ateş edilmeden önce gittiğini söylemedik.
En réalité, Mlle Ziskin, nous n'avons pas dit que votre client était parti avant les tirs.
Aslında, yılanın teki...
En réalité, c'est un serpent...
Tehditler gerçek yaşam televizyonculuğunun can damarıdır.
Les menaces font vivre la télé-réalité.
Bunun sadece bir oyun olduğunu herkese hatırlatıyoruz, ama, bilirsiniz bazı insanlar gerçek yaşamı, gerçek yaşam programından ayırmakta zorlanıyor.
Nous disons à tout le monde que ce n'est qu'un jeu, mais certaines personnes ont du mal à séparer la réalité de... la réalité.
Kabul etmeliyim, ama şimdi... Gerçekle yüzleştiğimde hayal kırıklığına uğradığımı belirtmeliyim.
Mais maintenant, confronté à la réalité... je dois dire que je suis déçu.
- Aslında kılıç getirmiştim ama anlaşılan kayıp olmuş.
En réalité, j'ai amené une épée, - mais on dirait que je l'ai égarée.
Kaçırılma olayı gerçekte olandan daha iyi görünür diye düşündüm. Bu yüzden Lori'nin Kayla'nın cesedini sarmasına ve kutuya koymasına yardım ettim.
Je pensais qu'un kidnapping passerait mieux que la réalité, alors j'ai aidé Lori à envelopper le corps de Kayla.
- Genelde gerçeğe dayanan halk bilgileri bunlar.
- Folklore... Cela a généralement un fondement dans la réalité.
O da deyim yerindeyse suratıma tükürdü.
Et en réalité, il m'a craché au visage. [SOUPIRS]
Aslına bakarsan öyle.
En réalité, oui.
Öyle ama bizim tanıdığımız Dr. Wells'in görsel ikizi değil. Çünkü o Dr. Wells'in vücudu, gerçekte Eobard Twahne olan, Eddie'nin gelecekten gelen uzaktan akrabası Zıt Flash tarafından ele geçirilmişti.
Mais il n'est même pas le double du Dr Wells que l'on connaissait car le corps de ce Dr Wells a été pris par le Reverse Flash, qui était en réalité Eobard Thawne, un parent éloigné d'Eddie venant du futur.
Akıl hocamdı daha doğrusu.
Il était mon mentor, en réalité.
Aslında, beni bitireceğini söyledi.
En réalité, il a dit vouloir m'éliminer.
Tıpkı senin gerçekliğini yarattığım gibi!
Tout comme j'ai conçu ta réalité!
Tıpkı senin gerçekliğini yaratmam gibi!
Tout comme j'ai conçu ta réalité!
Bu başka bir gerçeklikten olmalı, değil mi?
Ça doit venir d'une réalité alternative non?
Aslında, düğün güzeldi. Resepsiyon kontrolden çıkmıştı.
En réalité, le mariage était magnifique, c'est la réception quia dégénéré...
Ama bu gerçeklikte gayet iyi idare ediyoruz.
Mais dans cette réalité, on s'en passera.
Aslında çok daha iyi bir tutumu vardır.
J'ai, en réalité, un très bon contact avec mes patients.
Aslında önemli olan uzmanın bu yapışkan notlar hakkında söyleyecekleri.
C'est en réalité ce que notre expert a à dire à propos de ses notes ajoutées.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]