Ressam перевод на французский
1,504 параллельный перевод
Yani Ann Crook... ve ressam sevgili oldular. Öyle mi?
Ann Crook, et le peintre deviennent amants, c'est ça?
Aslında, ben bir tür ressamım.
En fait, je fais des dessins.
- İşte buradasın, seni yalancı, araba hırsızı, pabucumun ressamı.
- Te voilà, menteur, voleur, gribouilleur, traîne-savates de mes deux.
Ben de Vilda Houf. Levha ressamıyım.
Vilda Houf, peintre d'enseignes.
Polis ressamıydı.
Il faisait des portraits-robots pour la police.
Polis ressamı dalga geçtiğimi sandı. Babam, Zaman Dede'ye benzemişti. Annem fazla erkeksiydi ve Richard Ramirez'e benzemişti.
Le dessinateur a cru que je me foutais de lui... car mon père ressemblait à Jésus... et ma mère... à Richard Ramirez.
Yazıyorum. Yazar olmak istiyorum. Belki ressam olurum.
Je veux devenir écrivain, ou peintre.
Mia Thermopolis, yerel bir ressam olan Helen Thermopolis'in kızı.
Mia est la fille d'une artiste éclectique locale, Helen Thermopolis.
Balo salonunun köşesinde bir resim atölyesi vardı ancak ressam olarak başarısız olmuştu.
Il avait son atelier dans l'angle de la salle de danse mais ne parvint jamais à s'affirmer en tant que peintre.
Tanrı bir ressam olmalı.
Dieu doit être peintre.
Tam olarak bunu kastetmemiştim... ama evet, ben de ressamım.
Ce n'est pas ce que j'ai dit, mais oui, je suis peintre.
Renkleri yarattığı için Tanrı'nın bir ressam olması gerektiğini söylemiştin.
Tu te souviens, tu as dit que Dieu devait être peintre, à cause des couleurs?
Öğretmenin bana harika bir ressam olduğunu söyledi.
Ta maîtresse m'a dit que tu étais une grande artiste.
Bu yıl başkası var, Meksikalı parmak ressamı.
Là, c'est Lupe Rodriguez, une mexicaine qui peint avec ses doigts.
Birçok insana göre bu ressamın Che ile temiz bir bağlantısı yoktu.
Pour la plupart des gens, cet artiste n avait aucun lien apparent avec Guevara.
Arjantin polisi geldiğinde, benimle ilgili herşeyi anlattılar : ismim ressam olduğum, Mendoza'da çalıştığım... herşeyi.
La police argentine leur a fourni tous les détails sur moi : mon nom, que j'étais un artiste et que j'avais étudié à Mendoza... tout sur moi.
Sorgucusu, gerçek ismi daha yeni ortaya çıkan Ciro Bustos'un saf bir ressam değil ama Che'nin Arjantin'deki devrim projesinde önemli bir parça olduğunu bilmiyordu.
Sos interrogateurs ignorent que Ciro Bustos, dont ils viennent dapprendre l'identité, n'est pas un peintre naif, mais qu'il a un rôle clé dans le projet révolutionnaire de Guevara en Argentine.
Ressam sevdiği renkleri bir tuvale aktarır.
Un peintre met les couleurs qu'il aime sur une toile.
O ressam konuşmayı sonuna kadar reddetti.
Ce peintre... a refusé de parler, Alors je l'ai torturé.
- Ünlü bir ressamımız ama.
Si je voulais un tableau, J'aurais ete voir au Musee. C'est un peintre très connu.
Bu olaydan sonra çok ünlü bir ressam oldu
Après ça, il devint un peintre célèbre.
Bir ressam nasıl çirkin bir renk seçer?
Comment un artiste pourrait choisir une couleur affreuse?
Artık düzenli olarak yazmıyor, arkadaşlarıyla ayrı evlerde yaşıyordu. Nihayet, ressam Duggie Fields'la birlikte, Earls Court'ta bir ev tuttu.
Il écrivait par intermittence, habitait chez des amis puis loua un appartement à Earls Court avec le peintre Duggie Fields.
Şey, nu - bu ressamın isteği.
L'artiste le voudrait.
Belki, ressam durumu şahsen açıklarsa...
Si l'artiste s'expliquait en personne...
Bir ressam bir anlığına ışıldar, ve sonra bir fosfor kıvılcımı gibi söner.
Un artiste peut s'enflammer puis se consumer comme une allumette.
Üç ressam başladı, üçü de işi bıraktı.
Trois peintres différents, les trois ont abandonné.
İtalya'dan gelen ressam sinir krizi geçirdi.
Celui d'Italie a fait une dépression nerveuse.
Munch ve Fin'in ressam ve tanıklarla işi bitiyor.
Munch et Fin ont presque fini avec les témoins.
O gece Brezilyalı ressam Maria Diega Reyes'in sergisinin açılışı için Charlotte'un galerisine gittik.
Ce soir-là, on est allées à la galerie de Charlotte pour le vernissage de l'artiste brésilienne Maria Diega Reyes.
- Evet. - Ressamın en sevdiğidir.
C'est le préféré de l'artiste.
Ressam gerçekten Jimi'nin tutkusunu çizime yansıtabilmiş.
L'artiste a su capturer la passion et l'intensité de Jimi.
Adaletle biraz problemi olan yetenekli ressam.
C'est le peintre talentueux qui a eu quelques différends avec la justice.
- Çok iyi bir ressam olmak istiyor.
Elle veut le devenir. - Ne sois pas modeste.
- Ressamım.
Je suis peintre.
- Bir ressam. Hiç şaşırmadım.
- Peintre, pas étonnant.
Siz de ressam mısınız Bayan Rivera?
Vous êtes peintre aussi, Mme Rivera?
Frida hakkında, onun kocası olarak değil de bir ressam ve bir hayranı olarak konuşmak istiyorum.
Mais je veux parler de Frida non entant qu'époux, mais entant qu'artiste, en tant qu'admirateur.
Athena, bir ressam olacağım.
Athena, je vais devenir peintre. Super.
Şu yeni ressam Brian Ferrill'ı tanıyor musunuz?
Vous connaissez ce nouveau peintre, Brian Ferrill?
- Ressam olan?
- La peintre?
Ve sen, masum bir ressam, erkek arkadaşını öldürdün.
Et toi, tu es une artiste innocente qui a tué son petit ami.
Ressam. - Türk ressam.
- Un peintre turc?
Peki Ermeni bir ressamı çekmek için neden Türkiye'ye gittiniz? Kendisi oralı.
Mais pourquoi êtes-vous allé en Turquie faire un tournage sur un peintre arménien, dites-moi?
Bu ressam hakkında bilginiz var mı?
Qu'est-ce que vous savez de la vie de cet artiste?
Ressam olduğunu nereden biliyorsun?
Comment savez-vous qu'il était peintre?
Teri, adli tıp ressamıdır.
Bonjour.
Ben senin MAC-ressamınım.
Je suis ton MAC bébé.
Bu ressam için asla kötü değildir.
C'est bon pour l'artiste.
O isim yapmış bir ressam.
C'est un artiste réputé.
- Hani bir ressam vardı...
Elles sont de cet artiste - - - Chagall.