Restaurant перевод на французский
9,337 параллельный перевод
Her şeylerini o restorana yatırdılar. Öylece çekip gidemezler.
Ils investissent tout dans le restaurant... ils ne peuvent pas partir.
Onun çalıştığı restoranı çok seviyor olmalısınız, değil mi?
Vous deviez vraiment beaucoup aimé son restaurant?
Helal ürünler sattığını sandığım bir restaurant vardı. Sonradan helal olmadığını fark ettim.
Oui, à ce, euh... ce restaurant que j'ai cru être casher, mais j'ai découvert qu'il n'était pas casher.
Ya da geri dönebilirim diye düşündü. Restorana, ona teşekkür etmeye, kendi numarasını bırakmaya.
Ou il reviendrait, pensait-il, au restaurant, pour la remercier, lui donner son numéro.
Ya da bir restorana gideriz sorun değil.
Ou on pourrait aller au restaurant. Rien d'extravagant.
Üç yıl kadar önce Rick Hogshead'a restoranda rastlamıştım.
Il y a peut-être 3 ans, j'ai rencontré Rick Hogshead au restaurant.
Burası bir Çin lokantası.
C'est un restaurant chinois.
Frankie'ye Prudential Center'ın çatısındaki restoranın... gerçekten dönüp dönmediğini soruyordum..
Je demandais juste à Frankie si le restaurant en haut du Prudential Center tourne vraiment.
Sokağın aşağısındaki restoranın şefiyle.
Le chef qui construit un restaurant en bas de la rue.
Restoran da ev yapımı... - yemek yemek gibi.
C'est comme si c'était un repas fait maison servi au restaurant.
Ne zaman bir restorana gitsek ve sen yemeği beğenmesen sürekli gülümser ve "Çok hoş" dersin.
Quand tu n'aimais pas ton plat au restaurant, tu disais : "C'est appréciable."
Derbideki ilk gece bütün istediğim sana hemen oracıkta sahip olmaktı.
Et cette nuit-là au restaurant, je ne voulais que toi là et à cet instant.
Shana'nın kredi kartındaki son harcama 2 gün önce bir restoranda bir yediği öğle yemeği.
Le dernier achat de Shana avec sa carte de crédit était pour déjeuner dans un restaurant il y a deux jours.
Nina'yla ilk çaldığımda 1957 yazında New Hope, Pennsylvania'da bir restorandaydık.
La première fois que j'ai joué avec Nina, c'était l'été 1957 dans un restaurant de New Hope en Pennsylvanie.
Böyle bir şey olamaz. Lokanta yapımı gibi.
Irréel, comme dans un restaurant.
CIA yaptı, restorandaki adam, halk içinde görünmek istedi.
C'était la CIA... L'homme dans le restaurant, Il voulait être vu en public.
Benimle ilgili hislerine aldırmadan, burada çok iyi iş çıkarttım.
Indépendamment de ce que tu ressens pour moi, Je fais un sacré bon travail pour faire tourner le restaurant.
Bir restoran yönetmek ister misin?
Vous voulez diriger un restaurant?
Restoranı ayakta tutabileceğini düşünebiliyor musun?
Tu crois que tu vas survivre au restaurant?
Bir restoranı işletirken müşterilerin Mary Poppins ve diğer herkesin...
Pour tenir un restaurant, les clients doivent voir
O gece izlediğimiz yere geri döndüm ve birini buldum.
Donc je suis retournée au restaurant pour trouver une piste, et j'en ai trouvé une.
Restaurant sahibiyle konuştum patron.
Patron, j'ai parlé au propriétaire.
- Söylemiştim. Restaurant kurbanları o kadar kan kaybedip şehrin diğer ucundan nasıl gelmişler?
Comment nos victimes du snack-bar prises dans une fusillade ont traversé la ville dans cet état?
Restaurant kurbanının ofisinde bulduğumuz kartın aynısı.
La même carte que les victimes du resto.
Bu Müdür Shepard'ın öldürüldüğü restaurantın olay yeri çizimi.
Celle-ci... c'est le resto où a été tuée le directeur Shepard.
Restorandaki şişman adam yediği domuzun ardından pişmanlık duymaz.
L'obèse qui va au restaurant ne va pas expier sa côte de porc.
Taco yemekten bıktıysanız bize gelin.
Nous avons un camion-restaurant. tu en assez des tacos?
Yemek arabasında büyük kuyruk oldu.
Par contre vous avez un énorme rang au camion-restaurant.
Yemek arabasını, geri götürelim.
Ramenons le camion-restaurant.
Ya anladılar, ya da Taco'cular rekabet sevmiyor.
Soit ça, ou les camions restaurant n'aiment pas la compétition.
Bir restoranda çalışıyordu ama bazı kişisel sorunlarla karşılaştı.
Il travaillait dans un restaurant. Il a eu un sérieux problème relationnel.
Ve nacho'larım da restoran kalitesinde.
Et mes nachos sont aussi bons qu'au restaurant.
Seni o lokantada bulmuştum.
Je t'ai trouvé dans ce Café-restaurant.
Bilmelisin ki iyi biftek yapan yer bulmak çok zor.
Pour info, c'est dur de trouver un bon restaurant.
Ben olmasam mahvolursun.
Je suis littéralement ton ticket restaurant.
Hangi restorana gideceksiniz?
Dans quel restaurant vas-tu?
Tanımadığım insanlara selam vermeyi restoranda oturup yemek söylemeyi arkadaşlarımla gülüp eğlenmeyi özlüyorum.
Dire bonjour aux étrangers me manque... Commander à manger dans un restaurant, rire avec mes amis...
Tek kişilik sekse alışıksın sen. Bu lüks bir restoranda tam teşekküllü bir yemek sayılır.
Ce luxueux diner complet dans un grand restaurant.
Aşağıdaki restaurantın bifteği harikadır.
Notre restaurant sert de la très bonne viande.
Bana restoranda kırıştırmamamı sen söyledin.
Tu m'as dit de ne pas coucher à droite et à gauche au restaurant
Ve sonra da bana ünlü bir restoranda bana yemek sorumlusu olduğunu söyledi çünkü garson demekten çok utanıyormuş.
Et après elle me dit qu'elle est maître d'hôtel dans ce restaurant chic parce qu'elle est trop gênée pour dire qu'elle est serveuse
Şehir merkezinde bir yerim var.
J'ai un restaurant en ville.
Palmiye yağıyla birlikte balık sosu ve hindistancevizi sütü bulunca... Bölgedeki Tayland restoranlarına bakmaya karar verdim.
Puisque j'ai également trouvé des traces de Nuoc-mâm et de lait de coco, et aussi de l'huile de palme, j'ai décidé de vérifier les restaurant Thai dans la zone.
Herhâlde sokakta, restoranın artıklarıyla dolu bir çöp tenekesi vardır.
Je veux dire, il devait probablement y en avoir une dans la ruelle qui était pleine d'ordures du restaurant.
Evet, görünüşe bakılırsa baba Rett Jacky'nin, kurbanımızla birkaç ay önce bir çatışması olmuş. General Custard'in Last Frozen Treat Stand ismindeki restoranın park yerinde.
Il s'avère que le père, Rett Jacky, a eu, il y a peu, une confrontation avec la victime, dans le parking du restaurant "Le général Custer ne résisterait pas à nos spécialités".
Eski bir benzin istasyonunun yanında küçük bir aile işletmesi menü tamamen japonca.
Un petit restaurant de famille, dans une ancienne station-service. La carte était écrite en japonais.
Bu restorandın sahibi.
Propriétaire de ce restaurant.
Neden bir suikastçı sıradan bir restoran sahibini öldürmek istesin?
Pourquoi est-ce qu'un assassin voudrait tuer le propriétaire d'un restaurant complètement au hasard?
Restorandaki cinayet Vic bir inçten bile az bir açıklıktan ateş etmişti.
L'homicide au restaurant, où Vic s'est fait tirer dessus, à distance, par une ouverture de moins d'un pouce.
Bu Il Cantuccio'nun karşısındaki restorant.
C'est le restaurant de l'autre coté de la rue, Il Cantuccio.
Aurora onunla birlikte restorana gitti.
Elle est allée au restaurant avec lui.