Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ R ] / Ruhsuz

Ruhsuz перевод на французский

369 параллельный перевод
Onu şimdi de uyandırabilirim, ama benim isteğimle hareket eden, ruhsuz bir şey olur.
Je pourrais maintenant. Mais sans âme, ce ne serait qu'une chose se déplaçant à ma guise.
Düşünceleri ruhsuz. Öyleyse önce buzunu çözmeliyiz.
Il faut le dégeler.
Annem ve Josie el ilanları dağıtıyordu. Gülüşleriyle o ruhsuz Kızılderililere bile bilet satıyorlardı.
Nul ne résistait au sourire de Maman et de Josie.
Yaptıklarını 6 aydır gözlüyorum, çok zekice, ama ruhsuz.
Je vous vois travailler depuis six mois. Brillant, mais sans vie.
Her korku ve yıkım insanları beyinsiz, ruhsuz robotlar sürüsüne çevirme girişimlerinden gelmiştir.
Tous les carnages et les destructions sont nés de tentatives de transformer l'homme en robot.
Babam beni çok ruhsuz buluyor.
Mon père me trouve ennuyeuse.
İsminin itibarını düşüren ruhsuz bir kıza sahip olmak onu çok şaşırtacak.
Ça le surprendra d'avoir une fille si ennuyeuse déshonorer son nom.
Hoş bir surat değil, kabul. Ama ruhsuz kabuğu altında büyük bir kişilik eksikliği var.
Ce n'est pas un beau visage... cependant, sous son air flasque se cache un caractère mou!
- Ruhsuz, beceriksiz, yapmacık
- Absolument. Elle est rigide, gauche, artificielle.
Ruhsuz, doyumsuz, sıradan benliğini düşünmekten bıkmadın mı sen?
T'en as pas marre de ne penser qu'à ta pauvre petite personne?
Omzunun üzerinden, ölü ve ruhsuz gökte asılı olan güneşe bak.
N'oubliez pas de vous retourner parfois. Un soleil géant reste suspendu dans un ciel immobile.
Kumarbazlar ruhsuz, açgözlü insanlardır
On ne peut en venir à bout.
Görünüşü çok güzel... ama ruhsuz olduğunu söyleyebilirim.
Un mammifère de luxe mais sans aucune âme.
Çalışmaktan bıktınız mı? Ruhsuz olmaktan sıkıldınız mı?
Marre d'être coincé, marre de vous barber?
Gençliğine gelecek olursak... yani şu solmuş çiçeğe... ilahi kitabının sayfaları arasında ezilmiş olan çiçeğe. 12 yaşından beri, ruhsuz, çürük ve kötü... kokuyor o çiçek. Tek bir damla gözyaşı bile dökmeden elveda diyebilirsin.
Et pour ce qui est de votre jeunesse, cette fleur desséchée pressée entrer les pages d'un livre de cantiques depuis vos douze ans avec son sang aqueux et sa senteur moisie et insipide, vous pouvez la jeter sans verser une larme.
Tabiat'tan nefret ediyorum ben nefret ediyorum o ruhsuz seyirciden, o her şeye dayanabilen ve asla yumuşamayan buzdağı suratlıdan.
Je déteste la nature, ce spectateur sans passion, au visage de glace, qui supporte tout.
Yürüyorum ve bu cılız, ruhsuz, karamsar insanları görüyorum.
Je vois dans la rue, le peuple maigre, apathique, abattu...
İnsanoğlu sadece ekmekle yaşamaz, seni ruhsuz yaratık, özgürlükten güç alır.
L'être humain ne vit pas que de pain, espèce de créature sans âme, il a besoin de se nourrir de liberté.
- Ruhsuz bir toplum.
- C'est une société sans âme.
- Ama ruhsuz.
- Mais sans âme.
Bende, "hiç bir şey hissedememenin tek sebebi evvela ruhsuz olmandır" dedim.
Je lui ai dit que la seule raison pour ça, c'est qu'il était déjà engourdi.
O kadar ruhsuz bir adamdır ki.
Il est ennuyeux comme la pluie.
Her şövalyenin bir hanımı olması elzemdir. Hanımı olmayan bir şövalye ruhsuz bir beden gibidir.
Il est indispensable qu'un chevalier ait sa damoiselle, car un chevalier sans damoiselle... est comme un corps sans âme.
Almanya'daki yalnızlık marketlere, eğlence mekânlarına uğrayan yaya geçitleri ve spor salonları bütün bu ruhsuz yüzler tarafından maskelendiği için var.
C'est pour cela qu'en Allemagne, la solitude est masquée par tous ces visages, perfidement privés d'âme, qui errent dans les supermarchés, les aires de repos, les zones piétonnières et les gymnases.
Sanki ruhsuz gibisin.
C'est comme si tu n'étais pas là.
Devlet serseri, kayış tiz, dikit yasa, statü manevra oğlan enik küçük çocuk, bebek, yavru şerit, çatlak, hassas, cezalı yırtıcı, vahşi, öfkeli evcil bukolik, idilik arkadyen, pastoral otlak pastörizasyon sınırdışı, ayırma yok etme masturbasyon özlem, abartılı ruhsuz, donuk baba babalık, büyük baba babadan kalma, aile reisi himaye elektron, nötron, sigorta lamba, radyo lambası... çeşitli elektronik parçaların içine vakumlanarak yerleştirildiği camdan yapılmış bir tüptür.
Etat... plombier... fouet... balance... stalagmite... éternuement... statut... enclos... jeune homme... garçon... enfant... bambin... bébé... livide... contracté... craquelé... rapace... sauvage... agreste... alpestre... bucolique... idyllique... arcadien... pastoral... élevage... pasteurisation... déportation... séparation... exclusion... masturbation... libido... mamelles gonflées... languide... obscène... père... patriarche... parrain... patron... père éternel... saint patron... électron... nucléus... fusible... valves... La valve est constituée par une enveloppe de verre... à l'intérieur de laquelle est fait le vide... et sont placées les composantes essentielles d'une valve :
Zalim, ruhsuz bir şehir!
La cité monstrueuse et sans... sans âme.
Ruhsuz biri değilim
Comme les Grateful Dead
Ruhsuz ve mantıksızlar.
On ne peut pas raisonner avec elles.
Zayıf, sıkıcı, ruhsuz, mükemmel bir insan için.
Une personne maigre, ennuyeuse et incolore.
Paulie'nin bir kez daha karanlık, ruhsuz bir yerde olmasına dayanamadım.
Je ne pouvais plus supporter de voir Paul... se traîner dans un autre coin sinistre.
Stil ruhsuz veya tehlikeli şeylere yeni bir yaklaşımdır.
L'approche neuve d'une chose terne et dangereuse.
Tehlikeli bir şeyi stilden yoksun yapmaktansa ruhsuz bir şeyi stille yapmayı tercih ederim.
Mieux vaut faire une chose terne avec du style qu'une chose dangereuse sans style.
Adam çok ruhsuz dursa da, gözleri çok canlı.
Le mec aussi. Il a un regard très expressif.
Babam kadar ruhsuz anlatıyorsun.
T'es aussi ringard que papa.
Elbette, Chu Tu ruhsuz herifin teki.
- Bien sûr. Un type comme lui ne recule devant rien.
Aynı yumuşak ve ruhsuz lapa gibi!
Il est aussi mou et fade que du porridge!
Ruhsuz koca bir silah deposu olduğunda ne yapacaksınız?
Que ferez-vous quand vous ne serez plus qu'un grand arsenal sans âme?
Siz de en azından o ruhsuz çocuktan kurtulabilirsiniz!
Alors, au moins, chassez ce gamin insipide!
Resmen ilan ediyorum, ruhsuz bölge!
Je déclare officiellement... qu'il n'y a pas d'esprits dans cet endroit.
" ruhsuz bir çocuk olarak ölü doğan ilk bebek...
" né mort comme l'est un enfant sans âme, annonce...
"Ruhu olmadan doğan ilk bebek, ruhsuz bir çocuk olarak ölü doğan ilk bebek..."
"Le premier enfant né sans âme, né mort comme l'est un enfant sans âme..."
Ruhsuz çocuğun ölü doğumu.
La mort de l'enfant sans âme.
sen ruhsuz bir oyuncaksın.
C'est toi qui les a fait naître, non?
Ruhsuz musun sen?
Tu n'as donc pas d'âme?
- Trajik, sarhoş, ruhsuz bir palyaçosun.
- Regarde-toi!
Ruhsuz.
Flasque.
- Ne söylediğine dikkat et. - Ruhsuz. Buna daha fazla katlanmak zorunda değilim.
Attention à ce que tu dis, Madeline, je ne supporterai pas ça plus longtemps!
Gerçek bir erkek, sarhoş olmayan, iş bitmiş ruhsuz bir cenazeci değil müşterileri gibi belden altı ölmüş olan biri değil.
Un vrai mec, pas cet ivrogne bouffi et flasque, ce croque-mort qui est aussi mort sous la ceinture que ses clients.
İşte "ruhsuz" dediğim buydu!
- C'est ce que j'appelle "distante".
Ruhsuz.
Dépourvu d'âme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]