Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ R ] / Rüsvet

Rüsvet перевод на французский

2,964 параллельный перевод
Bilirsin, rüşvet vermek, terfi ettirmek gibi.
Vous savez, l'acheter, lui trouver une meilleure place.
Rüşvet gibi.
Comme un pot de vin.
Görevdeki bir kanun görevlisine cezaevinde rüşvet teklif etmekte ciddi misin?
Penses-tu sérieusement essayer de corrompre un officier de la loi à l'intérieur d'une prison?
Biz rüşvet yemeyiz.
On accepte pas les pots de vin.
NIH ne zamandan beri asistanlara onlarla çalışmaları için rüşvet veriyor?
Depuis quand le NIH soudoie les internes pour les engager?
Daha emekli olmamışken NYPD'de rüşvet skandalı çıkmış.
Quand il travaillait encore, une affaire de corruption a fait scandale au NYPD.
Rüşvet aldığı için polislikten atılmış.
Il a été viré pour... avoir reçu des pots-de-vin.
- Bu takım elbise bir rüşvet.
Le costume est un pot-de-vin. Un pot-de-vin?
Sharon donörümle yemeğe çıkmam için rüşvet olarak bana bu takım elbiseyi aldı.
Et bien Sharon m'achète un costume pour me soudoyer afin d'aller diner avec le donneur.
Bir elektrik hattına girdim bir uydu alıcıyı bozdum ve kablocu bir adama rüşvet verdim.
J'ai piraté un réseau électrique, brouillé un satellite, et... payé un gars du câble.
Harris, adli tabibe rüşvet verdiğimi biliyor.
Harris sait que j'ai soudoyé le médecin légiste.
Nijerya'nın, Cheney aleyhinde rüşvet iddialarına ben bakabilirim. - Sıradaki.
L'accusation de corruption du Nigeria à l'encontre de Cheney.
Bu sana ve hayır, rüşvet değil. Yeni Rachel'ın ben olduğumu Rachel'ın... -... kendisinin bana söylediğini hepiniz biliyorsunuz.
Et non, ce n'est pas de la corruption, parce qu'on sait tous que Rachel m'a dit elle-même que je suis la nouvelle Rachel.
Eğer rüşvet vermeseydiniz bu doğru olacaktı.
Eh bien, ce serait vrai s'il n'y avait pas le pot de vin.
Ona verdiğin kupada saklı para = rüşvet : )
Le pot de vin que vous lui avez donné, qui se cache dans ce trophée.
Size çalışan insanlar bunu kanıtlamak zorunda Taahhüt edilen sigorta dolandırıcılığı ve rüşvet.
Tout ce qu'ils ont à prouver, c'est que les gens qui travaillent pour vous ont commis une fraude à l'assurance passive et active.
Rüşvet mi kabul ettim?
Est-ce que je viens d'accepter un pot de vin?
Şimdide polis rahibe rüşvet veriyor.
Un policier qui soudoie un prêtre?
Evet, söz konusu olan rüşvet.
Ouais, eh, tout ça à cause du pot-de-vin.
Hem sana adamın rüşvet alacağını düşündüren şey neydi?
Qu'est-ce qui vous faisait penser que ce mec aurait accepté un pot de vin?
Daha önce rüşvet aldığını duydum.
J'avais entendu dire qu'il en avait déjà accepté.
Carney denetçinin adının Thomas Reid olduğunu söyledi, ve adamın rüşvet istediğine yemin ediyor.
Bon, Carney a dit que le nom de l'inspecteur est un Thomas Reid, et il jure que le gars demandait des pots de vin
Reid'le bir buluşma ayarlar, ona rüşvet vermeyeceğini söyler, Reid bundan memnun olmaz, Keenan ölür.
Il organise une rencontre avec Reid, lui dit qu'il ne donnera pas de pot de vin Reid n'est pas content de ça et Keenan finit mort.
Bu arada, rüşvet almaktan tutuklusun.
Au fait, vous êtes en état d'arrestation pour corruption
Bilirsin, diğer rüşvet kayıtlarını arayabilirim.
Tu vois, pour que je puisse chercher d'autres preuves de, euh, d'autres pots de vin
Arama iznini cinayet delili aramak için istiyorsun, rüşvet için değil.
Tu veux un mandat de recherche pour chercher une preuve de meurtre, pas pour de la corruption.
Elimde rüşvet delili yerine bir çift ayakkabı olmasına niye şaşırmıyorum?
Pourquoi je ne suis pas surprise qu'au lieu d'une preuve de pot de vin, j'ai une paire de chaussures?
- Rüşvet almakla suçlanacak demiştiniz.
Vous avez dit que la charge était corruption.
Öfkeliydi bana nasıl rüşvet vermeyeceğini haykırıyordu.
I-il était en colère, hurlant qu'il ne paierait pas de pot-de-vin.
Sana söyledim, ona rüşvet vermeyeceğim.
Je te l'ai dit, je ne le corromps pas.
Davacı şuna karşı kanıt üstünlüğünü kanıtlayacak Victor Nocenti öğreniyor ki patronu şurada oturan adam, Martin Somers Çinli Üçlüler'den şehrimize uyuşturucu sokmaları için rüşvet alıyor.
La partie plaignante prouvera par de nombreuses preuves que Victor Nocenti a su que son patron, cet homme assis juste là, Martin Somers, prenait des pots de vins de la mafia chinoise pour passer de la drogue dans notre ville.
10 milyon dolar civarında rüşvet almakla da suçlanıyor.
Il est aussi accusé d'avoir accepté du cash, dont plus de 10 millions $ en pot-de-vin.
Rüşvet aldığı için soruşturma başlatılmıştı.
On a enquêté sur lui pour avoir reçu des pots de vin.
Bu bir rüşvet.
C'est un pot-de-vin
Bu arada da ben, Dee'yi orospu gibi giyindirip belediyedeki herifle buluşup rüşvet vereceğim ve çöp konusunda bize yetki veren bir sözleşme imzalayacağım.
{ \ pos ( 130,110 ) } on trouve un fonctionnaire, on le corrompt, { \ pos ( 130,110 ) } et il nous filera le contrat. { \ pos ( 130,110 ) } Tout ça, dans le dos des syndicats.
Belediyedeki elemana seninle birlikte rüşvet vereceğim.
Il me faut une femme.
Bölge savcısıyla birlikte burada sizlere Las Vegas Polis Departmanı'nda yarın sabahtan itibaren bir komisyon kurulacağını ve yozlaşma, rüşvet ve cinayetle ilgili soruşturma yapılacağını bildirmek için buradayız.
L'avocat du district et moi même somme là pour vous annoncer ceci, à partir de demain matin, une commission va enquêter sur les allégations de corruption, subordination et meurtre au sein du département de la police de Las Vegas.
Juliette Barnes'la tura gitmen için rüşvet olamasın?
Ce n'est pas un pot-de-vin pour que tu fasses la tournée de Juliette Barnes?
Üçüncüsü, rüşvet.
Ensuite, pot-de-vin.
Dostum olan adli tabibi, tehdit etmeniz ve ona rüşvet vermeniz anlamsızdı.
Donc menacer et soudoyer mon bon ami le médecin légiste était inutile.
Ama yapamayacağınız şey rüşvet teklifini geri almak.
Mais ce que tu ne peux pas... c'est revenir en arrière sur cette offre de soudoiement.
Harris John Ross'u hapisten çıkarmak için adli tabibe rüşvet verdiğimi biliyor.
Harris sait que je.. Soudoyer un médecin légiste pour essayer de faire sortir John Ross de prison.
Muhtemelen Gogol, Owen'ı kayıt dışı tutması için hapishane görevlisine rüşvet vermiştir. Bulamamamızın sebebi budur.
Gogol a dû soudoyer un maton pour le cacher, d'où sa disparition.
Şaraptan şüphe etmesini sağlamakla kalmadık şarabın sahte olduğuna ikna ettik, bu yüzden de denetçiye rüşvet verdi.
Il n'a pas juste eu des doutes On l'a tellement bien convaincu qu'il a soudoyé l'expert.
Rüşvet verdiğiniz denetçi, şişenin üç testi de geçemediğini itiraf etti.
L'expert que vous avez payé a avoué que la bouteille n'avait pas passé les tests.
Rüşvet alma, yolsuzluk yapma ve komplo kurma suçlarından tutuklusunuz.
Je vous arrête pour corruption et association de malfaiteurs.
Demek Walker'a da rüşvet veriyordun.
Walker aussi était payé? Pour vous couvrir.
- Rüşvet almışlar, tek açıklaması bu.
On les a soudoyés, c'est obligé.
Hiç rüşvet yemedim.
Je n'ai jamais touché de pots de vin.
Asla rüşvet almadım.
J'ai jamais été un ripou.
Mahkeme olayın kaza olduğuna karar verdi ama Ken bana Global'ın Meksika'daki tamirhanesinin ucuza kaçıp müfettişlere rüşvet verdiğini söylemişti.
Le tribunal a statué qu'il s'agissait d'un accident, Mais Ken m'a dit que le centre de maintenance de Global au Mexique faisait des restrictions budgétaires et payait des inspecteurs pour les couvrir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]