Rş перевод на французский
54,505 параллельный перевод
İnsanlar her zaman çalışmalarının karşılığını alacağını düşünür. Kaynakların sınırsız ve dünyanın adil olduğunu.
Les gens supposent que leur travail sera toujours récompensé, que les ressources sont illimitées, et que le monde est juste.
Bu gece suçlu iade etmeyen ülkeye kaçarsın ya da kalıp Benedict Arnold'dan beri vatana en büyük ihaneti eden olarak sonuçlarına katlanırsın.
S'envoler vers un pays sans extradition ce soir et ne jamais revenir, ou rester et subir les conséquences d'être devenu le plus grand traître de ce pays depuis Benedict Arnold.
Onu bu Koç Jones olayına dahil edersen kimliğini ortaya çıkarırsın.
Si vous l'impliquez dans l'affaire du Coach Jones, vous ferez sauter sa couverture.
... ya da kalıp Benedict Arnold'dan beri vatana en büyük ihaneti eden olarak sonuçlarına katlanırsın. ... Benedict Arnold.
ou reste et subis les conséquences de devenir le plus gros traître de ce pays depuis Benedict Arnold.
... ya da kalıp Benedict Arnold'dan beri vatana en büyük ihaneti eden olarak sonuçlarına katlanırsın.
... ou reste et subis les conséquences de devenir le plus grand traître de ce pays depuis Benedict Arnold.
Ne zaman varırsın?
À quelle heure arrivez-vous?
Bir şey deneyecek olursanız sonuçlarına katlanırsınız.
Si vous tenter quoi que ce soit, il y aura des conséquences.
Normalde benden bir şey çalındığında sinirlenirim ama bu durumda, Bayan Swan'ın bu hırsızlığını görmezden geleceğim ve oğlumu bulmaya odaklanacağım.
Normalement je serais en colère que quelqu'un m'ait volé, mais dans ce cas, je crois que je vais laisser passer le vol de Miss Swan, et je vais me concentrer sur la recherche de mon fils.
Kendinizi savunmaya harcadığınız enerjinin bir kısmını belki onun nerede olduğunu bulmak için kullanırsınız.
Peut-être qu'utiliser cette énergie défensive nous permettrait de la trouver!
Gerektiğinde savaşırsın.
Tu te bats quand c'est important.
Tom, istediği kadar zaman kazandırsın. Bu mesele yok olmayacak.
Même avec tout le temps du monde, ça ne disparaîtra pas.
Savunma Bakanı böyle bir belgeyi niye tekrar gizli olarak sınıflandırsın?
Dans quelles circonstances le Secrétaire de la Défense ferait déclassifier - un pareil document?
Kapıdaki yabancı hırsızlık için içeri girmek isteyen biri olabilir.
Un étranger à la porte peut être une ruse pour entrer et voler. Ou pire.
Unutmayın, kendi erdeminizi kendiniz yaratırsınız.
Rappelez-vous que vous êtes le moteur de votre succès.
- Diğer tarafta tartışırsınız.
- On se disputera de l'autre côté.
Aline, nasıl yakalanırsın?
Aline, comment vous êtes-vous fait prendre?
Kendi erdemini kendin yaratırsın.
Tu es le moteur de ton propre succès.
"Kendi erdemini kendin yaratırsın."
"Tu es le moteur de ton propre succès."
Unutmayın kendi erdeminizi kendiniz yaratırsınız.
Rappelez-vous... que vous êtes le moteur de votre propre succès.
Unutmayın... kendi erdeminizi kendiniz yaratırsınız.
Rappelez-vous que vous êtes le moteur de votre propre succès.
Ve unutmayın kendi erdeminizi kendiniz yaratırsınız.
Rappelez-vous... que vous êtes le moteur de votre propre succès.
Eminim konuşmamın bitmesi için sabırsızlanıyorsunuzdur, bu yüzden susacağım.
Eh bien, je suis sûr que vous avez hâte que je me taise enfin, n'est-ce pas?
Unutmayın, kendi erdeminizi kendiniz yaratırsınız.
Rappelez-vous que vous êtes le moteur de votre propre succès.
Geldiğinde beni alırsın.
Préviens-moi quand elle sera là.
Aklın varsa benden uzaklaşabildiğin kadar uzaklaşırsın.
Si tu es maligne, tu t'éloigneras de moi, très loin.
Bu yangınla hastane protokolünü devreye sokup içeri girmelerini neden zorlaştırsınlar ki?
Pourquoi un incendie? Ça rend l'hôpital encore plus difficile d'accès. - Reddington.
Anneme ne kadar çok para kazandığımızı anlatmak için sabırsızlanıyorum.
J'ai hâte de dire à Maman tout l'argent que l'on a gagné.
Neden ATS'ci adam Ralph'ı kaçırsın ki? - ATS mi?
Pourquoi l'agent de l'ATF a emmené Ralph?
Ne için hazırsın?
Pour... quoi?
Bu karmaşık bir borsa entrikası değil, sanat eseri hırsızlığıymış.
Ce n'est pas une arnaque boursière obscure, c'est un vol d'œuvres d'art.
IAO anahtar sahiplerini zehirlemek. Finans sektörüne yapılan videolu tehdit. Hepsi, hırsız kimse fark etmeden 60 milyon dolar değerindeki sanat eserini duvardan alırken borsayı meşgul etmek için yapılan bir taktikmiş.
L'empoisonnement des IAO, la menace vidéo sur le secteur financier, n'étaient que des ruses pour que la bourse panique pendant que le voleur retirait pour 60 millions de tableaux du mur sans qu'on le remarque.
Hepsini sırayla değerlendirmek günler alır şüpheliyi tespit ettiğimizde de, ettiğimizi farz edelim tablolar, hırsızla birlikte kara borsanın bulanık derinliklerinde sırra kadem basmış olacak.
Ça prendrait des jours à tous les étudier, et si par hasard nous identifions un suspect, nos tableaux auront disparu dans les méandres du marché noir, avec le voleur.
Hırsızımız elindekilerin gerçek LeGrand'lar olduğuna alıcıları ikna etmekle uğraşacaktır.
Notre voleur mettra du temps à convaincre les acheteurs qu'il possède les vrais LeGrand.
Çalıntı eser mesajlarını takip edeceğiz ve umarım ki, hırsız kısa sürede ortaya çıkacaktır.
Nous surveillerons l'apparition de posts sur les œuvres volées. Espérons que le voleur se montrera bientôt.
Pekala, kayıp hırsızımız kim o zaman?
Alors qui est le voleur manquant?
O akşamki hırsızın sizin olduğunuza eminiz.
Vous étiez le voleur, ce soir-là.
Doğru adamı tanırsan alırsın, değil mi?
Ça paye de connaître le gars qu'il faut, hein?
Babanın izini takip ediyorsan yollardaki ilk gününü de onunla paylaşırsın.
Vous suivez ses traces, vous passerez votre première journée avec lui sur le terrain.
- Sabırsızlanıyorum.
- J'ai hâte.
Hırsızlık, dolandırıcılık, ve siber suçlardan.
Vol, fraude, cybercrimes.
Ama iyi bir burjuva kızı gibisin, şiddete başvurmuyorsun. Belki de şanslıysan beyaz yakalı olarak sekiz yıl kalırsın.
Mais bon, jolie fille, classe moyenne, pas de violence, vous allez prendre, quelque chose comme, avec de la chance, 8 ans avec des cols blancs.
60 saniye içinde doğu girişine gelin yoksa kalırsınız.
Entrée est dans 60 secondes ou on vous laisse là. - OK, on y va.
Tanrıya yemin olsun ki konuşmaya başlamazsan güneş ışığına hasret kalırsın.
Je jure devant Dieu, que si vous ne commencez pas à parler, vous ne reverrez plus la lumière du jour.
O zaman alırsın ödülünü.
Ensuite vous aurez vos prix.
- Sabırsızlanıyorum!
J'ai hâte!
Bu Cece'nin bu Noel alacağı tek hediye olacak, bu yüzden o kime çıktıysa, lütfen bunu hızlandırsın.
C'est le seul cadeau que Cece aura cette année, alors celui qui l'a, faites ça bien.
Sizinle çalışmak için sabırsızlanıyorum.
J'ai hâte de travailler avec vous tous.
Eğer o tekerleği hemen durdurmazsan, sonuçlarına katlanırsın.
Si tu ne descends pas de cette roue immédiatement, tu vas subir l'enfer.
Hırsının kurbanı olmak yerine nehirde bir ceset gibi süzülüyorsun. İltifatı kabul edemedim, neden diye sormasam olmazdı.
Ce petit gars peut déjà reconnaître des images transmises électroniquement 20 % plus vite que les autres échantillons.
Şimdiye usta araba hırsızı olmuştuk.
On est des voleurs confirmés maintenant.
Bu yüzden... istersen teorine sadık kalırsın, ya da Bonnie ve Clyde'ı yakalamama yardım edersin.
Donc... vous pouvez continuer à aboyer dans le vide, ou nous aider à attraper Bonnie et Clyde.