Satıcı перевод на французский
10,065 параллельный перевод
Direktörleri kapı kapı dolaşan bir satıcıdan farksız.
Leur directeur est un commercial qui fait du porte à porte.
Marcus'un "Satıcının Ölümü" ile ilgili ödevi hakkında konuşmak istiyorum.
Je voulais aussi vous parler, du papier La Mort du Vendeur de Marcus.
Marcus, "Satıcının Ölümü" ile ilgili harika bir ödev hazırlamış.
Marcus a écrit un excellent papier sur la Mort d'un Vendeur.
Bunlar tanınmış uyuşturucu satıcıları.
Ils connaissent les distributeurs de drogues.
"Uyuşturucu satıcısı olduğumu sanan."
"qui pense que je suis un trafiquant de drogues."
Bak ÇuÇu, olay şöyle. Asker ol, emniyet teşkilatından ol ya da elektrikli süpürge satıcısı ol, patron kapı kapı dolaşmaz.
Parce que, Choo-Choo, que vous soyez militaire, policier ou vendeur d'aspirateur, le boss ne fait pas de porte-à-porte.
Sorun şu ki, baban uyuşturucu satıcısı olunca idmanlara hiç vaktinde gidemezsin.
C'est ça le truc quand on a un père dealer de drogue. Je n'ai jamais réussi à m'inscrire dans les délais.
Sana ikinci el araba satıcısı gibi mi görünüyorum?
J'ai l'air d'un vendeur de voitures?
Bu bir uyuşturucu satıcısının arabası, tamam mı?
Le propriétaire de cette voiture est un dealer de drogue, ok?
Tanıdığın uyuşturucu satıcısı var mı?
Tu connais des dealers?
Bir restoran sahibi nasıl uyuşturucu satıcısı olur?
Comment un propriétaire de restaurant devient un dealer?
Bunca zaman, satıcılara bilgi verdim polis baskınlarını mahvettim, rüşvetleri sakladım.
Tout ce temps, j'avertissais les dealers, ruinant les démantèlements, planquant les paiements.
Tommy, uyuşturucu satıcısı öyle mi?
Tommy, un dealer?
Senin sevgilin Tommy Egan, sokak adı Ghost olan büyük bir uyuşturucu satıcısı.
Ton petit ami Tommy Egan est un grand trafiquant de drogue avec comme nom Ghost.
Lobos uyuşturucu satıcısı.
Lobos est la connexion.
Ben Wall Street ofisinde beyaz bir avukatım sense Porto Rikolu bir uyuşturucu satıcısı.
Je suis un avocat blanc dans un bureau de Wall Street et vous êtes un dealer porto-ricain.
Uyuşturucu satıcıları hakkında bir bölüm olabilir.
Il peut y avoir un chapitre sur les dealers.
Kabadayı uyuşturucu satıcılarının bile saçı dökülüyormuş.
Même les supers dealers perdent leur cheveux.
Beni satıcı mı sandın?
Tu crois que je vends?
Birkaç düşman edinmeden Malcolm Black olamazsın. Rakip satıcılar, kartel liderleri.
Eh bien, tu n'es pas Malcolm Black, si tu n'as pas quelques ennemis...
Görünüşe göre, kimliği belirlenemeyen silah satıcıları ölü ve parçalar halinde bulunmuş.
Apparemment une armée de dealers non identifiée s'est faite tuée et en morceaux.
Evet, satıcı...
Vous êtes bien chez les Hawkins.
Ufak çaplı uyuşturucu satıcısı olmaktan başka bir azmin var mı?
Tu as d'autres ambitions que d'être un petit dealer?
Benim amacım, bir gün büyük çaplı uyuşturucu satıcısı olmak.
Mon but est de devenir un grand dealer.
Üç tane satıcım var.
J'ai 3 slogans déjà prêt à tout déchirer.
İlk satıcı bu. "Tadı budur."
C'est le premier slogan. "Voici un avant-goût."
O uyuşturucu satıcısı bir terörist.
C'était un trafiquant de drogue terroriste.
Uyuşturucu satıcısı olduğun.
Tu es un dealer.
Biz yapmak lazım ne yapmak bulduğumuz ve ne olursa olsun diğer suçlular pezevenkler ve uyuşturucu satıcıları üzerinde daha sert yapmak.
On fait tout ce qu'il faut pour compliquer la tâche aux proxénètes, dealers et tous les autres criminels qu'on trouve.
Bir kez kapımıza tehlikeli tipli bir uyuşturucu satıcısı geldi. Ava'yi arıyordu.
Une fois, un dealer à l'aspect dangereux s'est pointé à chez nous, pour la chercher.
Elleri titreyen kızgın bir araba satıcısının olduğunu anlamamışlar.
Ils ne sont pas doutés que ce n'était qu'un vendeur de voiture enragé avec une main tremblante.
Evet. Geri Dennis Hayes adlı bir kullanılmış araba satıcısı geldi.
Ça ramène à un vendeur de voitures d'occasion, Dennis Hayes.
Hayır, ben demek ama, o kullanılmış araba satıcısı.
Mais il est vendeur de voitures d " occasion.
- Satıcıya da söyledik.
Et on l'a dit au vendeur.
Hedefin küçük çapta bir paintball mühimmat satıcısı.
Ta cible est un petit fournisseur de billes de paintball.
Haberin olsun diye söylüyorum, satıcı bana sıfır Miata olduğunu söylemişti.
Tu sais, pour info, ce revendeur m'a dit que la Miata était neuve.
Karaborsada satışa çıkmış.
Elles ont commencé à tourner sur le marché noir.
Fisk basını satın aldığı için haberlerde Ben neredeyse hiç çıkmadı.
Les infos ont à peine parlé de Ben, parce que Fisk paie les médias.
Lachlan İngiliz bir şirkete satıldı demişti.
Attend, Lachlan a dit que c'était une entreprise britannique.
Hey, belki de mülkleri satın almamıza müdahale eden barmendir.
C'est peut-être la barmaid qui magouille avec nos achats de propriétés.
Bu satış senin iyiliğin için, bunu sen de biliyorsun, Earl.
La vente c'est pour ton bien, et tu le sais, Earl... tu le sais...
Tahkime şantajımı yapmadıysan Hooli Yönetim Kurulu'nun karşısına çıkarak hisselerinizin tamamını satın almak için 250 milyon dolar isteyeceğim.
Si votre chantage ne m'avait pas poussé vers cet arbitrage, j'aurais dû aller devant le CA d'Hooli et demander 250 millions de $ pour vous racheter.
- Evet, bu kılıcı satın alan herkes öldürüldü.
- Oui, tous ceux qui l'ont acheté ont été assassiné.
2007 yılıydı, kazadan önce... Yüksek risk faizli ipotek kredisinde artış, paket satışı gerçekten insanların canını sıkan şeylerdi.
C'était en 2007, avant le crash... le comble des hypothèques, des subprimes, les regroupements, des choses qui ont réellement fait du mal aux gens.
Balkabağı California'da bile pahalıydı. Satın aldığım da çürük çıktı.
Les courges étaient chères, même pour la Californie, et celle que j'ai achetée avait de la moisissure.
Satıştan sonraki iki gün içinde satılan tüm araçların listesini çıkarttıracağım.
Je vais faire vérifier tous les véhicules vendus deux jours après qu'elle ait abandonné ce camion.
Neyin satıldığını kimin aldığını öğrenmen gerek ve bunlar sadece koleksiyoncular değil.
Tu dois savoir ce qui se vend et qui achète Et c'est... c'est pas juste des collectionneurs.
Aslında lazer çubuğu da satıyorum, istediğiniz şey oysa.
Mais je vends des bâtons lumineux aussi, si c'est ce que vous voulez
Scott, müzik marketlerde satılan Parmak Rahatlatıcı kremleri biliyorsundur.
Scott, tu vois ce truc débile qu'on vend dans les magasins de musique, le Finger Ease?
Söylediklerin gerçekse satış tekniği değildir.
C'est pas du chant si c'est vrai.
Satıp, ortaya çıkarabileceği 6 CIA operasyonu, onlarca ölü ajanla sonuçlanacak bir şey.
Des opérations de la CIA et de multiples identités. qu'il peut vendre et révéler, ce qui amènerait la mort de beaucoup d'agents.