Sultán перевод на французский
930 параллельный перевод
Sultanın termometresini patlatan dansını izleyin.
"Venez voir la danse qui a affolé le thermomètre du Sultan!"
Sultanların sultanıdır o.
Ici... c'est le caïd des caïds!
Sultan mı?
Le caïd!
- Kaba davranmak istememiştim.
Je ne voulais pas être un sultan.
Şu deli adama gelince, büyük sultanımız Cafer merhametli davrandı. Yalnızca kafası.
Quant au fou, notre sultan est généreux, seulement la tête.
Sultanın sarayında yaşamış tüm delilerin en delisiyim.
Le plus fou des fous du palais.
Sultan'ın sarayı, cahil çocuk.
Celui du sultan, voyons!
Sultan dünyanın en büyük oyuncak koleksiyonuna sahip, bilmiyor musunuz?
Le sultan a la plus belle collection du monde.
Sultan yaşlı bir adam, ve yaşlı adamlar çocuk gibidir.
Le sultan est âgé et il retombe en enfance.
Ertesi gün, hile ile tahta geçen Cafer, Basra sultanını ziyarete gelir.
Le lendemain, Jaffar l'usurpateur rendit visite au sultan de Bassora.
Semerkant sultanı ile evli kız kardeşimin yanına gideceğim.
J'irai chez ma soeur, à Samarkand.
Allah hükmünü verecek! Yüce sultanım, gerçeği söylüyorum.
Allah jugera, noble sultan.
Dinleyin yüce sultanım, gerçeği biliyorum.
Noble sultan, je connais la vérité!
- Sultanlara layık bir hediye!
- Il est digne d'un sultan!
Siz de ha? Güzelim, sultanım.
Quels hauts talons!
Öldü güzel sultanım
Le voilà mort et enterré,
Klaus, Dünyadaki en iyi fil terbiyecisi, Olağanüstü fil gösterisini sunar, İncelikle seçilmiş Doğunun gizemli 20 denizkızı fillerin üzerinde,
Klaus, le plus grand dompteur d'éléphants du monde, présente ses merveilleux pachydermes, conduits avec grâce par 20 sirènes orientales, dont Angel, la favorite du Sultan.
Türkiye'de, sultanın isteği üzerine, çıplak banyo yapmıştı...
En Turquie, sur la demande du sultan, elle se baigne presque nue.
New York'da, Mısır Sultanı'nı öldüren iki anarşist ile beraber kapalı gişe oynadık.
A New York, on a joué pendant 4 semaines à bureaux fermés avec les 2 anarchistes qui avaient tué le sultan d'Egypte.
Prenses Parisa, Çandra Sultanının kızı.
La princesse Parisa, fille du sultan de Chandra.
Sultanı karşılama ziyafetinde hünerini göstermeni istiyorum.
Montrez-nous votre adresse au festin donné pour le sultan.
Sultanın ziyafetinde görüşürüz öyleyse.
A la fête du sultan, donc.
Düşününce... Sanırım 1859'du ilk sultanıyla evlendiğinde.
Je me souviens... qu'en... 1859... elle est partie avec son premier sultan.
Sağır sultan da olsan, umurumda değil.
Et même si vous étiez Peter Lapin, dégagez!
Sultan'ın formu iyi değil.
voyez Sultan n'est pas tellement fort Dis, Charly!
- Bunu ister misin? - Ne Kahire'deki generaller, ne de sultan bunu ister.
- Ni les généraux du Caire... ni le sultan ne la cherchent.
! Onların bu alaycılığını yüzlerine bir tokat gibi vuracağım!
Ma parole, c'est le soufflet au Sultan!
Sultan ve idaresiyle olan ilişkilerde efendim.
Les relations du Sultan et du gouvernement.
Allah'ın yeryüzündeki gölgesi Sultan Abdülhamit Han'ımızın dileği odur ki imparatorluğundaki Ermeni tebasına bu tür terör eylemlerinin hoş görülmeyeceği ilk ve son olarak öğretilmelidir.
"C'est le vœu du sultan Abdul Hamed..." "que ses sujets arméniens sachent" "qu'aucun acte de terreur ne sera toléré."
Sultanımızın, peygamber sabrı vardır ancak, bu tehlikeli azınlığa ilk ve son olarak iyi bir ders verilmesinden çok memnun olacağı işaretlerini almıştır.
"Notre sultan serait satisfait" "si cette leçon était comprise" "par cette dangereuse minorité."
Öyle, ben size hizmet ettim, siz de, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, Sultan Abdul Hamid'e.
Je vous servais sous le sultan Abdul Hamed.
Bu çöp değil ki, yemediği şeyler Sultan'ın masasından geliyor.
Ce ne sont pas des ordures. Ça vient de la table du sultan.
Sultan'ın çöplüğünden beslendim onları yiyebilmek için köpeklerle didiştim.
J'ai partagé la pâtée des chiens.
Yaklaşık 1648'de Sultan IV. Murat bunu Bergama'dan getirdi.
Vers 1648, le sultan Murad lV l'a ramenée de Bergame.
Kraliçem, imparatoriçem, sultanım!
Reine! Impératrice! Déesse!
Bellavista Şirketi'nin olduğunu sağır sultan biliyor!
La société Bellavista!
Pekala sizin için ne yapabilirim, sultanım?
Que puis-je faire pour vous?
Hayır, korkarım size yardım edemem, sultanım.
Je crains ne pouvoir vous aider, majesté.
Size bir şey sormak istiyorum, sultanım.
J'aimerais vous poser une question.
Aminah Sultan nerede?
Où est Aminah?
Seninle sonra görüşeceğim, sultanım.
Je m'occuperai de toi plus tard, chère femme.
Bir gün çocuklarımız olursa sultanım, şahane yalan söylerler.
Si on avait des enfants, ils seraient des menteurs de première.
Walter da hançeri taşıyan sultan...
Et Walter... Walter est le sultan, avec la dague.
Hanımefendi, sultan burada benimle yaşıyor.
Madame, le sultan vit ici avec moi.
Belki bu gördüğünüz sultan da sizinle birlikte buradan ayrılabilir.
Maintenant que le sultan vous a vue, le sultan partira peut-être avec vous.
Müzede bulunan sultan hançeri.
La dague du sultan au musée.
Osmanlı sultanının mimarı mı olacaksın?
Vous, un architecte pour le Sultan de Turquie?
Sultanın altınlarının Papa'nın altınlarından ne farkı var?
Les ducats du sultan valent ceux du pape.
Sultan paramı iş bitmeden verecek.
Il est prêt à payer d'avance.
Konstantinopolis'te çok mutlu olacağından da eminim. Sultanı taşlayan soneler yazmadıkça tabii.
Et je suis sûre que vous serez heureux à Constantinople, tant que vous résisterez à la tentation d'écrire sur le sultan.
Sultan yapmadığın köprünün parasını önceden vermişti diye hatırlıyorum.
Le sultan t'a payé en avance pour un pont que tu n'as pas construit.