Sözler перевод на французский
2,801 параллельный перевод
- Güzel son sözler seni ucube.
- Belle dernière phrase, espèce de geek.
Sanki tek önemli olan sözler gibi.
Moi, je ne suis pas d'accord.
Bunlar birini arkadan bıçaklayan bir kadına ait sözler değil.
C'est pas les mots d'une femme qui vous plante un couteau dans le dos.
Bunlar öylesine sözler.
C'est des paroles.
Bu sözler hoş değil.
C'était pas très gentil, ça.
Tutamayacağın sözler verdin, Flack.
T'as fais des promesses que tu ne pouvais pas tenir.
Ona söylediğim son sözler onu çok incitmişti.
Les derniers mots que je lui ai dit... Shhhh... Ils l'ont détruit.
Bilgece sözler, anladım. Tamam, anladım.
Des mots de sagesse, bien reçus, bien, bien, reçus.
Tatlı sözler mi?
Discuter?
Han Chi'nin ağzından çıkan son sözler oğlunun ismiydi, tamam mı?
Les derniers mots d'Han Chi ont été le nom de son fils.
Bu zavallı adam eskiden uzun anlamlı cümleler kurarken yıllarca içtikten sonra artık kısa, saçma sapan sözler söylüyor.
Comment je sais qui est mon vrai père? On n'a même pas changé! Il me ressemble pas!
Ama bunu saçını taramak için kullanma ve kadınlara tutamayacağın sözler verme.
- Laisse-moi voir ça. - Touche pas! T'as touché mon nichon!
Thomas bize bu gezegende bir yer sağlayacağına sözler veriyor.
Thomas a promis un lieu pour nous ici.
# Sonu olmayan sözler eşliğinde #
Ce sont des mots qui n'ont pas de fin
Birtakım sözler vermelisin.
- Quel genre?
Tüm o tutulmamış sözler.
Toutes ces promesses non tenues.
Sözler şöyle...
C'est...
Zavallı Anna'ya verdiği haysiyetsiz sözler gibi.
Comme pour la malheureuse Anna, accablée de ses promesses malhonnêtes.
Acının fark edilmesi için sözler gerekmez, en azından bazıları için.
Mais la douleur n'a pas besoin d'être décrite pour être connue, pas pour tout le monde.
Mike'ı seviyorum, ama geleceği bilemem ki. Ayrıca ona tutamayacağım sözler vermek istemiyorum.
J'aime Mike mais je ne peux pas prédire l'avenir et je veux pas promettre ce que je pourrais pas tenir.
Fakat ertesi gün yine aynı sözler.
Mais, le lendemain, c'étaient les mêmes paroles.
Alınan onca kiloya rağmen son sözler de genellikle ilk sözlerle aynı önemi taşır.
Malgré l'importance qu'on y attache, les derniers mots ne valent pas plus que les premiers.
Kehanetli sözler.
Paroles prophétiques.
Sözler istedin.
Vous vouliez des mots.
Böylesi sözler asla benden çıkmaz majesteleri.
Jamais je ne dirai cela.
Şimdi ağzından çıkacak sözler üzerine yıkılmak üzere olan inanılmaz ağırlıktaki pisliğin miktarını belirleyecek.
Et vos prochaines paroles détermineront le poids et la vitesse du monceau d'emmerdes qui s'apprête à vous tomber sur la tête.
Yardım için sana geldim. Ama karşımda bulduğum şey bilindik sözler, inkâr, masum bakışlar.
Je te demande de l'aide, et tu me sors des platitudes, du déni et des yeux de merlan frit?
Yazı kız kardeşinize ait lakin sözler kraliçenin.
C'est de la main de votre soeur, mais les mots sont de la Reine.
Hazır savaş konusuna girmişken buradaki arkadaşlarıma bazı sözler verdim.
Tant que nous sommes sur le thème de la guerre,
- Sözler önemsiz çünkü.
Car c'est chanter qui est important et non pas la chanson.
Bunlar meşhur son sözler katil.
C'est ce qu'on dit toujours, le tueur.
Orochi'nin mührünü kırmak için büyülü sözler.
C'est l'incantation qui libérera Orochi.
Orochi'nin büyülü sözler olmadan uyanması inanılmaz.
Orochi s'est éveillé sans incantation.
Ne güzel sözler bunlar.
Quelle recommandation!
Ama elimde sözler yoktu, ona tarif etmeye çalıştım ve fonetik zırvalarla deneme yaptık.
Mais je n'avais pas les paroles, alors je lui ai expliqué, et on a essayé avec du charabia.
Günah çıkarma sırasında verilen sözler hemen dağılan buhar gibidir.
Les promesses dans un confessionnal sont comme la fumée, elles se dissipent.
Bazen, bu, ilişkilerin iyi olduğu zamandan daha zordur. Çözülmemiş sorunlar, geride söylenmemiş sözler yoktur.
Parfois, c'est plus difficile que lorsque la relation était bonne et qu'il n'y a pas de problèmes non résolus, et qu'il ne reste pas de non-dit.
Bunlar önemli sözler, sayın başkan.
Des mots emplis de sagesse, M. le maire.
Uzun zaman önce kendime ona tutamayacağım sözler vermemeye dair yemin ettim.
Je me suis toujours juré de ne pas lui promettre ce que je ne peux pas lui donner.
Sapıkça olmayan sözler söylemez misin hiç?
N'as tu jamais rien dit qui ne soit pas pervertit?
Sözler verdi ama bak şimdi neredeyim?
Des promesses ont été faites et maintenant où j'en suis?
Hatta bazı sözler üstünde özellikle dururum...
Je ralentis exprès certains voeux...
Ve pek çok kişi buraya geldiğinde sizlere tutamayacağı sözler vermiş.
Trop de gens sont venus ici avec des promesses intenables.
Sözler sana mı ait?
Les paroles sont de toi?
Marrot'un BBC'de sarf ettiği talihsiz sözler, Dışişleri Bakanı seçerken "papağanı gözünden vurmadığımızın" ispatı sanki.
Ainsi, les propos malheureux qu'il a tenus sur la BBC sont repris pour indiquer que le Danemark n'a pas dû choisir le meilleur ministre des Affaires étrangères.
Gördün mü, bu komik, çünkü bu sözler bir ağır toptan geliyor.
C'est marrant, ça vient de Top Gun.
Söylediğim sözler, uygunsuz, hoş olmayan türde ve aynı zamanda duyarsızcaydı.
C'était inapproprié et méchant et insensible.
Babanın el yazmasındaki sözler bunlar.
C'est ce que ton père a dit dans son manuscrit.
Bizler bu tarz sözler vermeyiz.
- On fait pas de telles promesses.
Sonu iyi bitmeyen şu iki kaçırılma davan vadı ya o zaman da ailelere böyle sözler vermiş miydin?
Les deux affaires qui ont mal fini, t'avais fait les mêmes promesses?
Bu onun İki ay önce bıraktığı sözler.
Elle s'est trompée dans les dates.