Sürekli перевод на французский
27,158 параллельный перевод
Sürekli yatakta durmak zorundaydım.
Je devais rester tout le temps au lit.
Asla ilk seferdeki gibi güzel olmadığından da sürekli kullanıyor.
Et comme ce n'est jamais aussi bon que la 1re fois, il doit poursuivre ses vieux démons depuis.
Kısa, akılda kalıcı, sürekli tekrarlanan pasaj anlamındadır.
- Une phrase musicale courte, entêtante.
Sürekli olaya dahil oldunuz.
Tu continues de t'impliquer.
Sürekli Quentin hakkında düşünüyorum
Je n'arrête pas de penser à Quentin.
Sürekli eğer biz gideriz ama o Fillory i göremezse diye dertleniyorum
Je n'arrête pas de penser à combien ce serait terrible si, parmi nous tous, il était celui qui ne pourrait pas voir Fillory.
Olayın sonrasında sürekli mutsuzdum.
J'en suis malheureux depuis.
Bir an geldi ve herkese öfke duymaktan sıkıldım. Sürekli öfkeliydim, duygularıma kapılıp gidiyordum.
" Ça suffit d'être en colère contre tout le monde, en permanence, et d'être une pelote de nerfs.
Sürekli kaçacağız. Daha önce de yaptığımız gibi.
On ne fera que bouger, comme avant.
Eğer ondan bir adım önde olmak istiyorsam sürekli kaçmalıyım.
Je dois continuer à bouger, si je veux garder de l'avance sur elle.
Yoksa sürekli erkek arkadaşına mesaj atan Jarica mı?
Ou Jarica, le perpétuel petit ami envoyeur de sms compulsif?
Sürekli yeni ve yaratıcı bir şekilde bana işkence etmenin yolunu buluyorlar.
Pendant ce temps, trouvant des façons fraîches et inventives de me torturer.
Sürekli korku içindeyim.
Maintenant je suis toujours effrayée.
Sürekli çabalaması falan.
Comme quand il essayait durement.
Sürekli bir arayış içindeyim.
Je cherche toujours quelque chose.
Ablam sürekli bunu hiç yapamadığını söyleyip dururdu.
Ma sœur dit sans cesse que les discours et elle, ça fait deux.
Sürekli gölgendeyim. Sürekli görmezden geliniyorum.
Être constamment dans ton ombre, sans cesse négligée.
Senin gibi birine göre sürekli kötü örnek olan biri vardır.
Avec quelqu'un comme toi, il y a toujours une mauvaise influence.
Biliyorum sürekli kaçmak çok kötü görünüyor olabilir ama eğlenceli olabilir.
Je sais que fuir semble être affreux, mais ça pourrait être drôle.
Sürekli düşüyordum.
Tombant constamment.
Sürekli bir "Niye?" gidiyor.
Tout le temps... "Pourquoi?"
Sürekli her şeyi sorduruyorsun anlatmadan önce!
Je dois toujours te demander pour que tu me racontes!
Laboratuvardaki diğer elemanların yerine geçen takımlarla karşılaşıyorum sürekli.
Je continue de débarquer dans des équipes qui remplacent d'autres gars dans le labo.
Sürekli meşgul çalar.
Sonnerie occupée.
Sürekli senden bahsediyor.
Elle parle de vous tout le temps.
Sürekli olayı tekrar tekrar kafamda yaşayıp duruyorum.
Je n'arrête pas de... repasser ça, encore et encore dans ma tête.
Niye sürekli kendime zarar veriyorum?
Pourquoi suis-je si auto-destructeur?
Ben sürekli konuşurum. Ama sen çoktan anlamışsındır.
Moi, je parle tout le temps, mais je suppose que tu l'as compris.
Neden sürekli bana çalışıyorsun?
Pourquoi tu t'adresses toujours à moi?
Sürekli böyle yapıyor.
C'est ce qu'elle fait.
Bana sürekli soru soruyorlar.
Ils n'arrêtent pas de me poser des questions.
Senin zaman döngülerini sürekli yaptığını biliyoruz.
Nous savons tout de vos boucles temporelles.
Her Cadılar Bayramı, biz çocukken sen ve Elliot bana sürekli o boktan korku filmini izlettiniz.
À chaque Halloween, quand on était gosses, Elliot et toi me faisiez regarder ce film d'horreur merdique.
Bütün yaşamımda, kendi yolumu çizerken sürekli kendime bir soru sordum. Odadaki en güçlü insan ben miyim?
Tout au long de ma vie, je me suis toujours demandé, suis-je la personne la plus puissante dans la salle?
Bıktım artık, sürekli taksi değiştirmekten telefonlar, metrolar ve sürekli arkamı kollamaktan.
J'en ai marre de toujours faire attention à changer de taxis de téléphones, de trains, de toujours regarder derrière.
Biliyor musun? Çocukken sürekli otobüse binerdim.
Quand j'étais enfant, je prenais le bus tout le temps.
Biz yemeğe gittik, döndüğümüzde Staci'yi oturma odasında kanlar içinde bulduk ve Teagan beşiğinde sürekli ağlıyordu.
On est allés diner, et on est rentrés à la maison... On a trouvé Staci dans le salon dans un bain de sang et Teagan, dans son berceau, hystérique.
Sürekli bir sonrakine geçmesine dua ediyorsun.
Il faut continuer à la passer.
Claire neden sürekli endişelendiğini biliyorum.
Je gère. Claire, je sais pourquoi tu t'inquiètes tout le temps.
Mitchell'la birlikte olmaya başladığınızda sürekli beni bir şeyler yapmaya çağırırdın.
Tu sais, quand toi et Mitchell avez commencés à vous fréquenter, tu avais l'habitudes de me demander de faire pleins de choses avec toi.
Dikkatini dağıtmaya çalışıyordum çünkü sürekli kendi iyiliğimi düşünürken senin iyiliğini düşünmüyorum.
Très bien, j'essayais de te distraire, mais seulement parce que je pensais à ce qui pouvait être bon pour moi et pas à ce qui pouvait être bon pour toi.
Şu andan itibaren sürekli yeni şeyler deneyeceğiz.
A partir de maintenant, nous allons faire pleins de nouvelles choses.
# Dünya düz olabilir Ama sürekli değişiyor #
♪ Le monde est peut-être plat ♪ ♪ Mais il change sans arrêt ♪
Sürekli gözü dönen ve beyazlar tarafından sakinleştirilmesi gereken deli Kolombiyalı olduğumun farkındayım.
Je sais. Je suis la colombienne folle qui perd toujours son tempérament et qui a besoin d'être calmée par le peuple blanc.
Sürekli buradaydık.
On était ici tout le temps.
Bir ara sürekli iş değiştirdi ve böylece bir buçuk sene önce otoparktaki işi buldu.
Il a fait des petits boulots pendant un petit moment, et c'est pour ça qu'il a fini par travailler au garage il y a 1 an et demi.
Ömrüm geleneksel bilgeliğin sürekli olarak sıra dışılıkla sınandığı bir sektörde geçti.
J'ai passé toute ma vie dans une industrie où la sagesse conventionelle, est constamment contestée par l'avant-garde. De quoi vous parlez?
Ağabey neden sürekli beni geride tutuyorsun?
Grand frère. Pourquoi tu me laisses toujours derrière?
Masada ki silah, yıllanmış içki, olumsuz saplantıları sürekli kıIıyor.
Les armes sur la table, buveurs de la quarantaine, laissez juste perpétuer les stéréotypes négatifs.
Neden sürekli anneanneyi arama ihtiyacı duyuyorsun dostum?
Pourquoi tu dois toujours appeler grand-ma, mec?
Gerald sürekli buraya gelir.
Gerald devine toujours.