Sıkıldım перевод на французский
4,571 параллельный перевод
Ben sadece... yapmacık davranmaktan sıkıldım.
Je suis juste... fatiguée d'être fausse.
Eve gelmeni beklemekten sıkıldım.
Je suis fatiguée de t'attendre ici.
O kadar çok sıkıldım ki onun uyanın millet diye biten inekçe hikayelerinden birini anlattığını sanmıştım.
Mon ennui n'est donc pas dû à une de ses histoires mortelles qui finit toujours par : "Réveillez-vous!" Désolé pour l'intrusion.
Topuklu ayakkabı giymekten sıkıldım.
J'en ai marre de porter des talons.
Naomi, bundan sıkıldım artık.
J'en ai ras-le-bol.
Burada hâlâ bir işe yaradığımı kanıtlamaya çalışmaktan sıkıldım.
Je suis fatigué d'essayer de prouver que j'ai encore de la valeur ici.
- Bu uzaylı muhabbetinden sıkıldım.
J'arrête de parler des aliens.
Acayip fena sıkıldım.
Je m'ennuie comme jamais.
- Tony'den fazlasıyla sıkıldım, ve denizde başka balıklar da var.
J'en ai plutôt assez de Tony, et il y a d'autres poissons à pêcher.
Çok sıkıldım!
Je m'ennui tellement!
- Kıyafetini daraltan kuru temizlemeciler hakkında yakınmandan sıkıldım.
Marre de t'entendre te plaindre à propos du nettoyage à sec qui rétrécit tes vêtements.
Kaçmaktan sıkıldım.
Je suis lasse de fuir.
Sıkıldım.
- Je m'ennuie.
Sıkıldım artık.
Ca me rend malade.
Beklerken sıkıldım ben de işi ilerletip projeyi tamamladım.
Je m'ennuyais à attendre, alors je me suis lancé et j'ai fais tout notre projet.
Sıkıldım.
Lasse.
Sıkıldım. Biraz ayaklarım açılsın.
Besoin d'air.
Tamam, tamam ben sıkıldım.
Ok, j'en ai marre.
Bu muammadan sıkıldım artık.
J'en ai assez des mystères.
Şuanda çok sıkıldım.
Je m'ennuie tellement là maintenant.
Ben bile bu hikayeyi söylemekten sıkıldım.
Je suis fatigué même de raconter cette histoire.
Bütün bu yalanlardan ve sırlardan bıktım, ve en çok arada kalmaktan sıkıldım, bıktım.
J'en ai assez de tous ces secrets et ces mensonges, Et j'en ai assez de me retrouver au milieu de tout ça.
Büyülü hayat, eğlenceli şeyler. Şimdiden sıkıldım.
Du glamour, de l'excitation... ça m'ennuie déjà.
-... ve sıkıldım.
- Et je m'ennuie.
Şubat ayından çok sıkıldım.
J'en ai marre de février.
Aynısını yapmaktan sıkıldım,... ben de biraz daha şey olur diye...
Je m'ennuyais en suivant la notice, et j'ai seulement pensé que ça serait un genre de...
Okul haftaya başlıyor. Ben de annem ve babamla takılmaktan öyle sıkıldım ki. Anlarsın ya.
L'école ne commence que dans une semaine, et je m'ennuyais tellement à rester avec papa et maman, tu vois?
Bu saçmalıkları dinlemekten sıkıldım...
Je suis fatigué d'écouter ce tas d'idioties...
Rastgele hatunlarla dolaşmaktan biraz sıkıldım. Birkaç ay eğlenceliydi,... ama zamanla rastgele seks biraz boş gelmeye başladı.
Tu sais, Je pense que je suis juste fatigué de traîner avec n'importe quelle fille au hasard, je veux dire, c'était drôle pendant quelques mois, mais éventuellement le sac d'un randoneur commencent à paraître vide.
Çok sıkıldım Tanrım.
Bon sang, je m'ennuie.
Tüm bu stratejilerden sıkıldım.
( Tirs ) Toute cette stratégie est ennuyeuse.
Dominic'ten hemen de sıkıldın mı?
Tu en as déjà marre de Dominique?
"Artık oyun yok" dediğinde sıkıldığımı farkettim.
À la seconde où il a dit "Pas plus de jeux", j'ai commencé à m'ennuyer.
- Canım sıkıldı.
Je m'ennuyais.
Sıkıldın mı?
Ennuyé?
Gecenin bir yarısı onu özleyerek uyandım ve kısacası evine girip yanına kıvrıldım.
Je me suis réveillée en plein milieu de la nuit, il me manquait, et bref, pour abréger l'histoire, je suis entrée par effraction chez lui et je me suis glissée dans son lit avec lui.
Eğer ayrıldığım için en ufak bir pişmanlık aklıma geldiyse bile, ilk peyniri ağzıma attığım zaman gitmişti.
Si une once de regret me traversait l'esprit il s'effaçait le temps que la première bouchée de baguette of cheese-soaked baguette hit my lips.
Babım öğrencilerinden biri ABD'ye gitti. O döndüğünde.. artık uluslararası bir film yıldızıydı.
Un des élèves de mon père est allé aux U.S.A. c'était déjà une star internationale de cinéma.
Yoksa oradan sıkıldın mı?
T'en as pas marre du Jeu De Boules?
Tatlım, Dixon'la neredeyse bir buçuk yıldır ayrılıp barışıyoruz, ve hiç evlatlık edinilmekten ya da kızkardeşten bahsetmedi.
Chérie, je suis sortie avec Dixon pendant genre un an et demi, et il n'a jamais rien dit a propos du fait d'avoir été adopté ou d'avoir une soeur.
- Şimdi de canım sıkıldı.
Ennuyant maintenant.
- Benden sıkıldın mı yoksa?
Tu t'ennuies avec moi ou quoi?
Aptal yerine konulmaktan sıkıldı mı?
Quoi, il en avait marre d'être pris pour un con?
Ona sımsıkı sarıldım ve "Seni seviyorum" dedim.
Je l'ai serré dans mes bras en lui disant que je l'aimais.
Artık önemi yok zaten, çünkü anlaşıldı ki adamımız Pincus ödleğin tekiymiş.
Ça n'a aucune putain d'importance, de toutes façons parce que... Il s'avère que notre type Pincus est un trouillard fini.
Tamam, orta kısım ayrıldı, devam edin ve elektrotları yeniden uygulayın.
Ok, ma portion médiale est coupée, Brandon appliques les éléctrodes.
Eski ortağım, bazı GT'lerin bu işi sadece para için yaptığını,... diğerlerinin ise bu hayatın içinde kapana kısıldıklarını söylerdi.
Mon ancien partenaire disait que beaucoup de flics font ça juste pour l'argent, mais d'autres sont pris au piège tout au long de leur vie.
Sıkıldığım zaman bir şey yapmak için ya da özellikle zorlu soruşturmalar sırasında kendime destek için.
Une occupation quand je m'ennuyais ou que j'avais besoin d'un coup de fouet pendant une enquête particulièrement compliquée.
- Çok canım sıkıldı.
Les boules!
Kan verirken bayıldı mı çünkü iş iğnelere geldiği zaman kız gibi oluyor.
Est-ce qu'il s'est évanoui quand tu lui as pris du sang, Parce qu'il est pas costaud quand on en vient aux aiguilles.
Sıkıldın mı canım?
Tu es bloqué, mon chéri?