Ticket перевод на французский
2,531 параллельный перевод
Hixton'ın kazanan kuponu çaldığını ne zaman farkettin?
Quand avez-vous réalisé que Hixton avait volé le ticket?
Sonra da sıradaki avınız için yeni planı buldunuz.
Et puis vous avez trouvé le ticket gagnant,
Buradan tek çıkış şansımız Clark.
C'est notre seul ticket de retour.
Seymour, pantolonunun cebinde James Bond filmine bilet buldum.
MRS. SKINNER : Seymour, j'ai trouvé un bout de ticket pour un film de james Bond dans ton pantalon.
Piyango biletim nerede?
Où est mon ticket de loto?
Bir dakika Tom, beni bu şekilde çekmek zorunda mıydın? Gayet iyi gidiyordum.
T'exagères, j'avais le ticket!
Kunta Kinte'ye yazdığın çekin karşılıksız çıktığını düşünebiliyor musun?
Vous vous imaginez acheter un ticket pour Kunta Kinte?
Çok ateşli. İlanınızda faturalı her şeyin 30 gün içinde iade edilebileceği yazıyor!
Votre pub dit : remboursé dans les 30 jours avec le ticket!
Bakirelerle dolu bir cennete giriş biletin olabilirdi.
Merde, ça pourrait être ton ticket pour un paradis plein de vierges.
Telefon için bir bilet alabilir miyim?
Pourrais-je avoir un ticket pour le téléphone s'il vous plait?
Bileti gördüm.
J'ai vu le ticket.
Biletin üzerindeki saate uyuyor. 19 : 55'de kesilmiş.
Ça colle avec le ticket de parking. Horodaté à 19 h 55.
- Otopark biletine göre arabasını 20 dakika önce park etmiş.
Le ticket indique qu'il est arrivé 20 minutes avant.
Metro kartı.
C'est un ticket de métro.
Baktığı yerle metro kartını birleştirirsek...
Associe la direction dans laquelle il regarde, avec le ticket de métro et...
Uçaklar, trenler ve otomobillerdeki John Candy'nin jokey şortundan beri böyle büyük bir şey görmemiştim.
Je n'ai rien vu d'aussi grand depuis le slip de John Candy dans Un ticket pour deux.
Buradan çıkıp gidişinden bahsetmiyorum bile.
Sans parler de ton ticket de sortie, une bonne fois pour toute.
Gidip piyango bileti alayım bari.
Je devrais acheter un ticket de loto!
Çıkarken Phyllis'i görün. Sizin otopark işinizi halledecek.
Phyllis validera votre ticket de parking.
Kayışı yağlamak için ideal bir iniş pisti.
Je poinçonnerais bien son ticket de métro.
Bilet, bilet, bilet.
Ticket, ticket, ticket.
Queens dışına gidiş biletini devlete ödetmek için anlaşma yapmaya çalışan bir serseri değildi.
Ce n'était pas un voyou qui trahit pour passer un marché et obtiens un ticket payé par le gouvernement hors du Queens.
Fişi yoktu.
Il n'avait pas de ticket.
Numara alın lütfen.
Prenez un ticket.
- Evet. Bu bilet geçen haftadan.
Ce ticket date de la semaine dernière.
"Günümüzde sinemada şiddet"
Voilà le ticket, c'est le Chinois. De toute façon, il me faut mon autre chemise.
Kart da burada.
Voici le ticket.
- Ne alırsınız?
- C'est quoi son no ticket?
- Adımız Big Pain Ticket.
- Le Ticket pour la Douleur.
Parti Big Pain Tickets ile başlıyor.
Que la fête commence avec le Ticket pour la Douleur.
Affedersiniz bir kız Varna'ya bilet aldı mı?
Excusez-moi, est-ce qu'une fille vient d'acheter un ticket pour Varna?
Eski bir prezervatif helado latte için bir mesai kartı.
Un vieux préservatif. Un ticket pour un café crème.
Nora bir kuru temizleme fişi buldu masasında, kendi götürmedi, ben gittim, bir iki takım elbise diye düşünmüştüm, ama harika ütülenmiş bir yığın mendille karşılaştım.
Nora a trouvé ce ticket de teinturerie sur son bureau. Elle n'arrivait pas à y aller, alors j'y suis allé. Je m'attendais à trouver quelques costumes, mais c'était une pile de mouchoirs parfaitement repassés.
Park bileti.
Un ticket de parking.
Bu bizim çıkış biletimiz olabilir.
Ça peut être un ticket de sortie.
Bu orijinal mi?
C'est un vrai sac? - Votre ticket.
Bir bebek, bu senin biletin.
Un bébé, c'est ça le ticket.
Başka bir bilet alabilirsin.
Tu peux acheter un autre ticket.
The Son of Sam'i bir park biletiyle yakalamışlardı.
Ils ont attrapé le fils de Sam avec un ticket de parking.
Buna göre öyle değil.
Pas d'après le ticket.
King Putt, süresi geçmiş ikisi bir arada kuponunu kabul eder mi? Evet veya hayır.
Est-ce que King Putt offre toujours un ticket deux pour le prix d'un?
Bu, gruba geri dönüş biletim.
C'est mon ticket pour revenir dans le groupe.
Şu kuru temizleme fişini al.
Oui, prend ce ticket de lavage rinçage.
Onun yerine, kocamı görmek için bir bilet aldım ve tedavi bitene kadar yanında kalmaya gidiyorum.
Donc à la place j'ai réservé un ticket ce soir pour passer le reste du temps avec lui jusqu'à ce qu'il termine.
Yardım edin ve işler yolunda giderse sorununuz çözülür.
Vous nous aidez et ça marche, vous avez votre ticket.
Bu balo komitesi seks için altın bilet.
Ce comité de bal est notre ticket pour du sexe.
Biraz normallik olsun. Kardeşin dışında biriyle sevişme ihtimali de herkes için...
Un peu de normalité, juste un peu, et peut-être un ticket avec quelqu'un d'autre que ta soeur, ça ferait pas de mal à...
Hatta hemen şimdi kazanan bileti almaya gidiyorum.
Je vais aller acheter mon ticket gagnant tout de suite.
Bu para güzel bir hayata olan biletimiz. Şu andan itibaren.
Cet argent est notre ticket vers la belle vie.
Faturası elimde!
J'ai le ticket! Ça dit ce que j'ai payé!
Bu DEA'nın köstebeği.
Quel est ton ticket pour le jeu? C'est la taupe de la DEA.