Tuş перевод на французский
957 параллельный перевод
Tuş.
Touché.
Birkaç siyah, birkaç da beyaz tuş ve fazlasıyla beceriksiz parmaklarla.
Quelques touches noires et blanches, et des doigts trop maladroits. Mais c'est vous, en un sens.
- Ne var, senin için kötü tuş mu?
Qu'est-ce qu'il y a?
Beni en çok şu küçük tuş büyülüyor, şuradaki küçük, kırmızı olan.
Cette manette rouge me fascine.
Tuş oldum.
Touché!
- Kaç tuş var?
Combien de clés?
Burada bir tuş ve anahtar var, her şey için.
Un interrupteur pour chaque chose.
- Tuş vuruşları aynı değil.
- La pression sur les touches est différente.
Tuş, Kaptan. Tuş!
Touché, capitaine.
Senin medeniyet dediğin şeyin amacı ceketli bir adamın, viski ve şarabıyla bir tuşa basması... Milyarlarca kilometre öteden bir gezegeni yok edecek, hiç görmediği milyarlarca insanı öldürecek bir tuş.
En réalité le propos de ce que tu appelles la civilisation c'est un mannequin en habit de velours noir, qui appuie sur un putain de bouton pour anéantir une planète à des millions de milliers d'années lumière,
Tuş oldun Harry.
Hé, touché, Harry.
Ve tuş şeride çarptığında, kullanılmış şeritte açıkça okunacak şekilde harfe uygun delik açar.
Quand la lettre touche le ruban, elle s'imprime et reste visible sur le ruban.
- Tuş mu?
- Tu abandonnes?
- Tuş.
- Ouais.
Üç rauntluk bir maç, süre sınırı beş dakika, yalnız bir tuş.
Un match en 3 rounds de 5 mn, une seule immobilisation.
Yere serdiler, tuş ettiler!
Elles l'ont immobilisé au sol!
Senin gibi romantizm anlayışı tuş etmekten ve 78'de çalınan Bolero'dan ibaret olan birine imkânsız gelebilir ama az sonra bir erkeğin bir kadını içten ve gerçek duyguları dışında hiçbir şeyi kullanmadan fethettiğine tanık olacaksın.
- Non. Ca peut te sembler impossible, toi pour qui le romantisme, c'est un tapis et le Boléro en accéléré. Tu vas voir un homme séduire une femme avec seulement de la sincérité et ses sentiments.
BUNU TUŞ ETTİM
J'ai fait un sans-faute
Ve 88 tuş çaprazımda ise küçük kardeşim Jack var.
À 88 notes de moi, mon petit frère Jack.
- Hangi lanet olasıca tuş...
Il est niqué, ce bouton!
Sana söylüyorum, kaptan, bu Kong denen dünyadaki en büyük şey. Kütüğün üzerindeki adamları sanki sineklermiş gibi salladı.
Il secoue les hommes comme des fœtus de paille.
Cenin birkaç güne düşecektir.
Le fœtus sortira dans quelques jours.
Şüpheli bir biçimde suratları asıldı.
Ils se sont tus, l'air soupçonneux.
- Ne görüyorsun?
- Que vois-tus?
Gördüğüm en kusursuz ceninlerden biri.
J'ai rarement vu un fœtus aussi parfaitement formé.
Bu 7 aylık bir cenin, hem de 5 ay geçmişken.
C'est un fœtus de 7 mois... après 5 mois de gestation!
Neden sessiz kaldık?
Pourquoi nous sommes-nous tus?
Bebekten kurtulmayı denedin.
Entre-temps, tu essaies de te débarrasser du fœtus.
Aynı şekilde, kan akışı, fetüsün konumundan kaynaklanır.
Et il en est ainsi de la circulation sanguine, résultant de la position du fœtus.
Baba, Suwa tapınağının davulları sustu.
Père! Les tambours se sont tus.
Öldüler.
Tus.
Ama artık sessizler.
Mais ils se sont tus.
Sustular.
Ils se sont tus.
Fakat bizim başımıza gelmediği sürece, hepimiz sessiz kalmaya devam edeceğiz.
Mais on s'est tus, tant que ça ne nous touchait pas.
Bir şey olmayacak. LUH 3417 TÜKETİLDİ ADI FETUS 66691'E VERİLDİ
LUH CONSOMMÉE LE 21 / 87 NOM RÉAFFECTÉ À FŒTUS 66691
- Kötü olduğu için Hitler'in suikastine..... göz yumduk.
- Approuvez-vous l'assassinat? - On s'est tus quand Hitler a failli être assassiné.
- Ne yapıyorsun?
- Mais que faits-tus?
Bütün Roma akın akın kadının yatağına koşarken, sesimizi çıkarmadık.
Quand tout Rome a défilé dans son lit, nous nous sommes tus.
Cenin normalin dokuz katı hızla büyüyor.
Le fœtus se développe neuf fois plus vite qu'à l'ordinaire.
Ben son 25 yılda yalnızca iki tane yamyamlık vakası duydum, onlar da hükümet tarafından hasıraltı edildi.
En 25 ans, je n'ai connu que deux cas de cannibalisme, tus pas Ie gouvernement.
Lava tus dientes.
Lava tus dientes.
Cenin nerede yaşayacak?
Où le fœtus va-t-il se développer?
Jane, Catherine, ve ben Milos'un son kraliçeleriyiz Milos yok olmadan hemen önce dondurulup, uzaya gönderildik.
Notre mère, dernière reine de Myrus, voyant la collision avec l'arme génocide, nous congela quand nous étions encore fœtus et nous projeta dans les profondeurs de l'espace.
Sanki önceden bir bebek Querelle ceniniymiş gibi, duruyordu.
C'était comme s'il était devant le fœtus d'un bébé Querelle.
Gidip kendimi kurda teslim mi edeyim? Mangin, şu sıra bana karşı çok kötüler.
Mangin, ils sont tres mauvais avec moi en ce moment, y m'ont refusé la provisoire tus ais pour Simon...
Tuş.
Touché!
Embriyo kadının karnında ölmüş.
Le fœtus est mort à l'intérieur de la mère.
silahlarımız sustu.
Les canons se sont tus.
Silahlar sustu, zira taarruz başlamak üzere.
Les canons se sont tus parce qu'on va attaquer.
Doğmamış bebek rüya görür mü?
Les fœtus rêvent-ils?
Dr. Moore, doğmamış bir bebek rüya görebilir mi?
Docteur... Les fœtus rêvent?