Töle перевод на французский
333 параллельный перевод
Birdaha buralarda kafanıza göre ateş edip durursanız... hapsi boylarsınız.
La prochaine fois que tu tires dans la rue, t'atterris en tôle.
Parmak izin alınsın mı istiyorsun? Şartlı tahliye ihlalinden hapse mi döneceksin?
Tu tiens à retourner en tôle ou quoi?
Hapiste miydin?
En tôle?
Burası hapishane değil, bir pansiyon.
.. bastringue. C'est pas une tôle.
Hapisten kurtuldum.
Fini, la tôle.
Çocuklar içerideyken, iyi hissetmeleri lâzım yoksa kötü anılarını unutamazlar ve verimsiz olurlar.
Il faut bichonner les gamins qui sont en tôle, pour qu'ils puissent nous resservir une fois dehors.
- Çok kötü.
Ça te fera 4 ans de tôle.
Whit'i federal bir hapishanede 10 sene yatmaktan kurtarmak.
Et notre pote Whit n'ira pas en tôle.
- Oluklu demirden.
- De la tôle ondulée.
- Demir duvarlardan nasıl geçmiş olabilir?
- A travers de la tôle?
Şu metal levha işini hallettin mi?
Tu t'es débarrassé des feuilles de tôle?
Hapisten yeni çıkmış bir adamla karşılaşırsanız
Quand vous rencontrez un gars qui vient de sortir de tôle
Teneke çatı nasıldır bilirsin.
Vous savez ce que c'est les toits en tôle.
Levhayı nereye koymamı istiyorsunuz, efendim?
Ou voulez-vous que je mette la tole protectrice, monsieur?
Bu çamuru yemeyeceğim. Hapse gitmek istemiyorum.
Pas la tôle.
- Önemli değil. - Hapse gitmek istemiyorum.
Pas la tôle, Sergent.
- Beni hapse atacaklar!
- Tu vas me faire mettre en tôle...
Ama onun ne yapacağını biliyorum!
Il va aller trouver ces messieurs et l'affaire va se terminer à la mondaine, d'abord en correctionnel en suite, et en tôle pour finir! Mais lui, votre ahuri, je le sais!
İki yıl yattıktan sonra üç ay önce hapisten çıktı.
Deux ans de tôle, il vient de sortir il y a trois mois.
Wick!
Tôle...
Dış sahanın ötesinde, duvarın ardında... teneke damlı eski bir yapı vardır.
Derrière le mur qui borde le terrain se trouve un vieil entrepôt avec un toit de tôle.
Bir gün seni çok sağlam suçlamalarla götürecekler Turpin. Okulun etrafında gezerken yakalayacaklar.
Un jour, tu te feras fiche en tôle pour traîner à la sortie des écoles.
Patronu hapishanede. Hileli iflas suçundan.
Le patron est en tôle pour faillite frauduleuse.
İsmim Peter Cable. Pennsylvania ve New York'ta bulunan Tole American Şirketi'nde çalışıyorum.
Je m'appelle Peter Cable, de la Tole American Corp, qui se situe en Pennsylvanie et à New York.
- Hayır. On ay yatmak bana yetti.
Mes dix mois de tôle m'ont calmé.
Fallon, mekanizmalara varillerin ön plakalarından ulaşmayı deneyecek.
Fallon va essayer de pénétrer l'engin par la tôle avant.
Kerhanene dönsen iyi olur.
Reviens dans ton ancienne tôle.
Ben çıkıyorum... yerime bakıverirsin.
Je sors un instant, garde la tôle.
Niye kamyonla tost yaptılar?
Pourquoi réduire ta voiture en un amas de tôle?
Hapiste.
Il est en tôle
Hapisten çıktı ve kızı arıyor değil mi?
Il est sorti de tôle et il est après elle, hein?
Burası benim evim! Kendi ellerimle diktim. Tuğla tuğla...
Ici, c'est ma maison, bâtie de mes propres mains, tôle après tôle.
Duruşuna bakılırsa, biryerlerine sıkışmış gümüş filan yoktur.
Vu comme il est couché, il ne reste pas une tôle à percer.
Bu tarafta takviyeli tamponlar var.
Il y a un peu de tôle froissée sur la 64.
- İftiraya uğradım.
- Je me trouvais en tôle.
Bunun için beni hapse atsana?
Mettez-moi en tôle!
Bence Eric Stratton hapiste olmadığı için çok şanslı.
Il a du bol de pas être en tôle, cet Eric Stratton.
"O'nun hapiste olması gerektiğini" söylerken, sen "Diyorum ki" dedin.
Tu as dit : "Ça, oui." Quand j'ai dit : "Il devrait être en tôle." J'essaye de...
Küçük Oskar üç yaşına geldiğinde, teneke bir trampeti olacak.
Quand le petit Oscar aura trois ans, on lui donnera un tambour en tôle.
Vücudu şekerden değil ya, korkma erimez.
Un peu de tôle - fondra pas, l'est pas en sucre.
Şimdi bunu tahliye memuruna söylemek zorundayım. Tahliye memuruna söylersem adam tekrar hapsi boylayacak.
Si j'informe l'agent de probation, il retournera en tôle.
Hapse girmek mi istiyorsun?
Tu veux finir en tôle?
Nono'yu rahat bırak.
- c'était ça ou la tole. laisse Nono tranquille.
Ganz mı? O hapiste.
Ganz est en tôle.
Teneke, yokluk içinde, dökülen gecekondular.
Tôle ondulée, pain sec et eau, du bidonville.
Orada oturdum,... ışıkların arkasında süründüm.
J'étais accroupi entre un projecteur et la tôle qui imitait le tonnerre.
Artık buradan iğreniyorum.
J'en ai plein le dos de cette tôle.
Ne zaman hapisten çıktın?
Depuis quand t'es sorti de tôle?
Yok canım. Hem o cehennemden kurtulmak harika gelmedi mi?
Ça fait du bien de sortir de cette tôle, hein?
Bilgisayar destekli büyük bir uzaylı saldırısını etkisiz hale getirdi.
Regardez ce que j'en fais de leur vaisseau, de la tôle bonne pour la casse. C'est le pied, les mecs!
Bulaşıcı hastalık koğuşundan geri çevrilenlerin doldurduğu bir kodese tıktılar beni.
Ils m'ont jeté dans une tôle pleine de rebuts du service maladies contagieuses.