Tına перевод на французский
27,553 параллельный перевод
Sen şu masanın üzerinde altına işeyen kadınsın, değil mi?
T'es la nana qui était debout sur la table et qui s'est pissée dessus?
Her neyse. Son 15 yıldır, ilmek programı 18 milyon özgün insan deneyimlerini kayıt altına aldı.
Durant les 15 dernières années, le programme Stitchers a catalogué plus de 18 millions d'expériences uniques.
Stajyer mülakatına hazırlandın mı? Hazırlanmak mı?
T'as préparé ton entretien de stage?
Orada durup kızının eteğinin altına bakarak ne yaptığını sanıyorsun?
Assis là à regarder sous la chemise de ta fille. Qu'est-ce que tu crois que t'es en train de faire?
Yirmi altı hafta yarı fiyatına abonelik teklif ettin mi?
T'as offert 26 semaines à la moitié du prix en kiosque?
Şu belalı lezboların arasına düşmekten mi korkuyorsun?
T'as peur de finir là-bas avec toutes les goudous criminelles?
Binalara tırmanıyorsun güvenlik görevlilerini panik odasına hapsediyorsun insanlara yumruk atıyorsun.
Grimper à des buildings, enfermer des gardes dans un défouloir, frapper des gens?
Hatırlamadığına emin misin?
Es-tu sûr de ne pas t'en souvenir?
Ed'in son kullanılabilir anısına götürdüm seni.
Je t'ai transférée dans le dernier souvenir d'Ed qu'on a.
Tahmin edeyim, Derek ve Ellie'nin orada yaşadığına dair hiç bir kanıt yok?
Laisse-moi deviner, rien n'indique que Derek et Ellie aient vécu là-bas?
Bu adamın acımasızca tıbbi deneylerde denek olarak kullanıldığına dair nedenlerimiz var.
On a des raisons de croire que cet homme a été sujet à des expériences médicales inhumaines.
Dövmeyi çözünce her zaman yaptığın gibi takımına verirsin diye düşündüm. - Çok aptalım.
Je pensais que tu t'en remettrais à ton équipe une fois le tatouage résolu, comme tu le fais toujours.
Başına kötü bir şey olmasına izin vermem.
Je ne laisserai rien t'arriver.
- Kulağına kim fısıldadı?
Qui t'a mis la puce à l'oreille?
Patterson, kanıt odasına yakınız, değil mi?
Patterson, on est proche de la salle des preuves?
Sonra farkına vardın, neden gidip yargıcı da delirtmeyeyim ki?
Alors, quoi, tu t'es dit, pourquoi ne pas énerver le juge, aussi?
Ve Sadie'yi hamile bırakmamış olman ceviz kırmadığın anlamına gelmez.
Et le fait que tu n'aies pas mis Saddie enceinte ne veut pas dire que tu ne t'envoyais pas en l'air.
Seni benden aldıklarında başına ne geldiğini bilmiyordum.
Quand ils t'ont emmené, j'ignorais ce qu'il allait t'arriver.
Doğacak ikinci çocuğumun onun olacağına dair bir kağıt imzaladım.
J'ai signé un papier lui promettant mon second enfant-né.
Ergenlik büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu.
T'es pas un peu grande pour la danse?
- Yanına birini mi katıldı?
Quelqu'un t'a rejoint?
Gitarını öyle tıngırdatıyorsun ki bebeğin günler önce fırlamamasına şaşkınım.
Je suis surprise que le bébé ne soit pas déjà sorti, vu comment tu grattes ta guitare.
Belki farkına varmamışsındır ama yarağımı gırtlağına kadar geçirdim ve sen bunun için bana teşekkür ettin.
Au cas où tu n'aurais pas saisi, je t'ai fourré ma bite dans la gorge et tu m'as dit merci.
Benden de korkma, hayal kırıklığına uğrarım.
Si t'as peur de moi, je serai déçu.
Kaşlarına bakmak için kullandığını gördüğüm ayna.
Celui que je t'ai vue utiliser pour tes sourcils.
Ve evet, seni duşta sıçma olayında şüpheli bulmuştum ki bu da yatağımın yanına işemenden çok daha kötüdür bu arada ama sen bana kaka bırakmadın.
Et d'accord, je t'ai soupçonnée d'avoir chié dans les douches, ce qui est bien pire que de pisser à côté d'un lit, soit dit en passant, mais tu ne m'as pas laissé de merdes.
Zekisin Lip ama büyü artık amına koyayım!
T'es malin, Lip, mais grandis, putain!
Frank'in "gelin babası" numaralarına kanmıyorsun değil mi?
La performance de Frank comme "père de la mariée" ne t'a pas convaincue, si?
- Hiçbirinizin kucağına verdi mi?
A-t-elle laissé l'un de vous la porter?
Başına çok geliyordur herhalde.
Ça doit t'arriver souvent.
Bu koca şeyi tek başına mı yaptın?
Et t'as construit ça tout seul?
Ramon, tıbbi kayıtları Henry'e ver ve beş dakika içinde Gedik Odası'na gel.
Ramon... donne ces rapports médicaux à Henry, et rejoins-moi dans la salle de la brèche dans 5 minutes.
Olduğun kişi, harika, hatta mucizevi bir kişi ama bu, başına kötü şeylerin gelmesini engellemeyecek.
Ce que tu es devenu... C'est merveilleux... un miracle même, mais ça n'arrêtera pas les mauvaises choses de t'arriver.
Bana güvendin ama ben seni hayal kırıklığına uğrattım.
Tu me faisais confiance, je t'ai trahi.
Beni dinle! - Hayal kırıklığına.
- Je t'ai trahi.
Park Byeong Wook'un tıbbi kaydı olup olmadığına bir bak.
Pour voir s'il n'y a pas de dossier médical sur Park Byeong Wook.
Aklına gelen en iyi yer bir cesedin içi miydi amına koyayım?
Où tu l'as planqué? La meilleure cachette qui t'est venue à l'esprit, c'est un foutu cadavre?
Ölümsüz biri olmana rağmen Ash'in yardımına ihtiyaç duydun.
T'es un genre de botteuse de culs immortelle et pourtant tu demandes de l'aide à Ash.
Ailenin yatak odasına girmemiz doğru mu?
T'es sûre qu'on peut être dans la chambre de tes parents?
Babanın başına gelecekler konusunda endişeleniyorsun, değil mi?
Tu t'inquiètes pour ton père?
Onu bir başına bırakan insanlar bir gün seni de terk edip gider.
Ils l'ont abandonnée, ils t'abandonneront.
Test sonuçlarına bakılırsa Richard tıp alanında "sağlıklı" dediğimiz kategoridesin.
Richard, au vu des résultats, vous êtes, d'après le corps médical, en bonne santé.
Algoritmayı alalım, metal bir kutunun içine tıkıştırıp veri merkezinin arkasına bir yerlere yerleştirelim de hiçbir şeye bağlanamasın.
On prend l'algorithme et on le fout dans une boîte. On la met dans un data center, connectée à rien du tout.
Soktuğumun aygıtını yapma fikrini ortaya attığına inanamıyorum.
T'as suggéré de construire une putain d'appliance?
Hiç senin başına da geldi mi?
Ça t'est déjà arrivé?
Ailenle boktan bir ilişkin olması, bütün ailelerin dram yaşadığı anlamına gelmez.
T'as peut-être une relation de merde avec ta famille, mais c'est différent chez les autres.
Alamadığını bildiğim Pegasus filmini ayarlamakla meşguldüm, ama bana güven, bunları alamamanın başına gelen en iyi şey olduğunu göreceksin.
Car j'essayais de te décrocher Pégase. D'accord, tu ne l'as pas eu, mais ne pas avoir ces rôles est ce qui pouvait t'arriver de mieux.
Bana kızdığın bölümü geçip yeraltında giden buharlı köle tramvayına yakıt sağlamak için General Lee'nin plütonyumunu çaldığın bölüme gelsek?
On peut zapper la partie où tu m'en veux pour passer directement à celle où tu voles du plutonium pour ravitailler ton train anarchiste?
Sadece kibarca bir şey soracağım. Hangi yarağa hizmet bana sözleşme imzaladığını söylemedin? - Ağzına sıçtığımın beş para etmez bebesi.
Je vais juste te demander gentiment pourquoi t'as rien dit pour ta clause de confidentialité, espèce d'insignifiant petit merdeux.
Herkese şu Penny'den bahsettin, asla değişmeyeceğini anlattın ve sümüklü böceği kafasına tuz dökmekle tehdit ettin.
Tu leur as raconté cette histoire avec Penny, t'as dit que tu changerais jamais, puis t'as menacé de jeter du sel sur une limace.
Ama karşısına çıkmamış olsaydın çok daha iyi olabilirdi.
Mais tout aurait été très bien si t'étais pas venu.