Tıs перевод на французский
86,834 параллельный перевод
Evet, Gideon tılsımın yapılış tarihini M.S. 30 olarak belirledi.
Et Gideon pense que l'amulette remonte à - 30.
Julian STAR Labs'e dönmüş.
Julian est revenu à S.T.A.R. Labs.
STAR Labs'e gel.
Reviens à S.T.A.R. Labs.
- STAR Labs'i hatırlıyor musun?
Tu te souviens de S.T.A.R. Labs?
Hız Gücü birleştiricisinin tırmanış yayının kutupsallığını değiştirerek onu bir Hız Gücü maymuncuğuna dönüştürdüm.
En changeant la polarité, j'ai transformé ta colleuse véloce en clé squelette véloce.
Sana tek dediğim Chase'in bir şey yakalamış olabileceğiydi.
Tout ce que je t'ai dit c'est que Chase pourrait avoir quelque chose.
Geçtiğimiz 3 sene boyunca bunu idrak etmeye çalışıyordun çünkü başına gelen olaydan ve dönüştüğün şeyden korkuyordun bu yüzden ondan kaçıyorsun.
Pendant les 3 dernières années, tu as essayé de le comprendre parce que tu avais peur de ce qu'il t'était arrivé et de ce que tu es devenue, donc tu as fui.
Babanın intiharı için kendini suçluyorsun. O zamandan beri yanlış giden her şey için hatta.
Tu t'en veux pour le suicide de ton père et pour tout ce qui a mal tourné depuis.
İki şekil de sana dediğimin aynısı.
Dans tous les cas, c'est exactement ce que je t'ai dit.
Hiç değilse belki seni etkilemek için asi gibi davranmışımdır.
Peut-être que j'avais... joué les rebelles, pour t'impressionner.
Sıkıldın mı Jeannie?
Tu t'ennuies, Jeannie?
Merak etme, pembeden vebaymış gibi kaçtım.
T'inquiète pas, il n'est pas rose.
Satış nerede?
Où la vente a-t-elle eu lieu?
Satış nerede dedim!
Où la vente a-t-elle eu lieu?
Geçen ay, dahil olmaman gereken bir şeye dahil olduğunu söylemişti. - Bu bakış açısı meselesi.
Le mois dernier, il m'a dit que tu t'impliquais dans quelque chose dans lequel tu n'aurais pas dû être.
Onunla iletişim kurmaya çalışırım. Kendi savunmanda ifade vermen için seni çağırtmasını sağlayabilirim belki.
Je vais la contacter, voir si elle peut t'appeler pour témoigner en ta faveur, ok?
T kürelerim bir cihazı kullanıcısına kadar bulabiliyor.
Mes T-sphères peuvent tracer la technologie jusqu'à son utilisateur.
Lütfen bunu yapmana devam etmen için elimden geleni yapmama izin ver.
S'il te plaît, laisse-moi faire le nécessaire pour t'aider à continuer à faire ton travail.
- Kayıt dışı mı konuşmamız?
- Entre nous?
Seni nasıl geri kazanacağımı sana seni sevdiğimi söyleyeceğimi ve bu söylediklerim kesinlikle açılış konuşmam olmayacaktı.
Comment j'allais te reconquérir, te dire que je t'aime et que je viens juste de commencer ce que je n'avais pas du tout prévu.
Kanıt isteyince ne diyeceksin?
Et s'il demande des preuves, qu'est-ce que tu vas lui dire?
Elimize kanıt geçinceye dek SCPD'yi bu işin dışında tutalım.
Quentin a raison Dinah, on laisse la police en dehors de ça jusqu'à ce qu'on ait quelque chose.
Kayıt dışı yürüttüğüm bir soruşturmanın ürünü.
D'une enquête que j'ai effectuée sous le manteau.
Ben de sana aynısını yapacağım Oliver.
C'est ce que je vais t'aider à faire, Oliver.
Ona çorba ısıtıyordum.
J'étais en train de réchauffer de la soupe pour elle.
Helix'in gelmesine en az 7 dakika var. Bu sırada seni kızdıracak kadar ne yaptığımı açıklar mısın acaba?
Helix ne devrait pas arriver avant 7 minutes, donc en attendant, tu pourrais me dire ce que j'ai fait pour t'énerver autant?
Senin kahramanlarınla tanışmak meğer çok da kötü değilmiş fakat senin için bir şey bıraktık.
Rencontrer tes héros, s'est avéré être pas si mal après tout, mais on t'a laissé quelque chose.
- Sana, işlerin pencerenin diğer tarafından göründüğünden daha karışık olduğunu söylemiştim.
Je t'ai dit que c'était plus compliqué quand on est de l'autre côté du...
Bunca yıldan, anlaşmasak bile seni desteklediğim onca zamandan sonra sen benim için aynısını yapamadın.
Après toutes ces années, toutes ces fois où je t'ai soutenu même quand je n'étais pas d'accord, tu n'as pas pu faire la même chose pour moi.
Seni desteklediğim onca zamandan sonra sen benim için aynısını yapamadın.
Toutes ces fois où je t'ai soutenu tu n'as pas pu faire la même chose pour moi.
T Kürelerimi depoda oldukları ve dolayısıyla yanıp, kül oldukları için alamıyorum.
Écoute.
Çok kan kaybı ve zehirli gaz iyice kafa yapmış sende.
Trop de sang perdu couplé à l'exposition à un gaz toxique t'ont rendu fou.
Katilin DNA'sı, Goodwin'in tırnaklarının altında.
L'ADN du tueur est sous les ongles de Goodwin.
Kurbanın tırnaklarının altındaki deri örneği de Bay Queen'in DNA'sıyla eşleşiyor.
Et la peau sous les ongles de la victime correspond à l'ADN de M. Queen.
Yalnızca çıkış yolu arıyorsun.
Tu cherches juste à t'enfuir.
Ve biz konuşurken Adrian Chase Argus'ta bir hücreyi ısıtıyor.
Et Adrian Chase réchauffe une cellule à Argus au moment même où l'on parle. Tu voulais annoncer la nouvelle parce que je ne...
Her ne olduysa olsun ne duyduysan seni ne kadar sevdiğimi bilmeni istiyorum.
Peu importe ce qu'il s'est passé, peu importe ce que tu as entendu, je voulais que tu saches à quel point je t'aime.
Bazıları da göğüs gerer hatta bundan zevk alır tıpkı senin gibi.
D'autres l'adoptent, voire s'en délectent, comme toi.
Kuzey Karakolunda ve diğer olan şeylerden seni sorumlu tutuyor.
Il t'accuse de ce qui s'est produit au poste Nord, entre autres.
Protomolekül bizim dışımızda hayat ağacımızın ilk kanıtı. Protomolekül kullanım kitapçığı ile gelmedi.
La protomolécule est la première preuve d'une vie hors du système solaire, elle est venue sans mode d'emploi.
Evet ve bunu nasıl yapacağımızı söyleyebilecek adama kurşunu sıktın!
Oui, et t'as fichu une balle au gars qui pouvait nous dire comment.
Kulak zarlarımı mı patlatmaya çalışıyorsun?
T'essaies de me percer les tympans?
- Şaşırmış gibisin.
T'as l'air d'avoir vu ton fantôme.
Sen nasıl Kuşaklısın pampa?
T'es quel genre de Ceinturien, pampa?
Sana fazla bilgi verirsem kaçacak mısın?
Si je te donne trop d'informations, tu vas t'enfuir?
Haklısın. Benim hatam.
T'as raison.
Sana da fikrini sormam gerekirdi.
Je t'avais pas demandé s'il te plaisait.
Yardımcı olmaya çalışıyormuş sanki.
Elle me donnait l'impression de vouloir t'aider.
Endişelenme. Eğlencelidir.
T'inquiète pas, on va s'amuser.
Reveransına çalışıyor musun?
Tu t'es entraînée à faire la révérence?
Haklısın.
T'as raison.