Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ U ] / Umit

Umit перевод на французский

325 параллельный перевод
Umit ve dönüş çağrıları duyuyorum, ama yorgunum.
J'entends les cris de l'espoir et des retrouvailles, mais je suis las.
John oradaydı ve Jim'de öyle ve Georgie çavuş oldu kısa sürede ordu kim olduğuna bakmıyordu bile ve bizi sınıra sürdü, kuzeye askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
L'un était Jim et l'autre était John Et Georgie, un sergent, Mais en somme L'armée se moque bien De ton nom
... firar etmeyin lütfen askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
- George les pris par le bras - Il dit : "Ne nous désertez pas". Le canon tonne Nos pas résonnent
... koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma John gömüldü ve Jimmy öldü Georgie'yi vurdular talan yaptı diye ama kan halen kırmızı ve devam ediyor orduya asker alımı askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma...
- Une race bizarre - Au visage plus ou moins noir Qu'ils embrochaient Pour faire leurs steaks tartares
Ümit yok.
Sans espoir.
- Ümit yokDurumu nasıl?
- Comment est-elle? - Elle ne s'en sortira pas.
Ümit mi dediniz?
- Vous espérez?
- Ümit mi?
De l'espoir?
Ümit edecek hiçbir şey yok.
Rien à espérer.
Ümit verdin.
C'était excellent.
Ümit etmeye cesaret edeyim mi?
Puis-je l'espérer?
Ümit etmekten kaçınmalıyım.
Je n'ai qu'à ne pas espérer. Très juste.
Ümit etmeye başladığınızi söylemeyin bana.
- Ne me dites pas que vous commencez à espérer.
Ümit edelim de boynunu kırsın.
Pourvu qu'elle se brise le cou.
Ümit ettiğinden daha çok zafer kazanıp çok daha güçlenecekmişsin Atilla.
Ils disent que tu auras gloire et puissance.
Ümit ediyorum.
Je l'espère.
- Ümit yok, biliyorsunuz.
- C'est sans espoir.
Eğer bu bilgiler doğruysa ve hesaplarımda da yanılmıyorsam... Ümit Burnu boyunca yol alarak onu Hint Okyanusu'nda karşımızda bulabiliriz.
Si ces sources disent vrai et que mes calculs sont justes, elle nage au large de Bonne-Espérance, et l'océan Indien est devant elle.
Ümit Burnu açıklarında.
Au large du cap de Bonne-Espérance.
Beyaz balina Ümit Burnu'ndaymış, geçen ay.
La baleine blanche au cap de Bonne-Espérance, le mois dernier!
Ümit etmek daha da korkunç hale getiriyor bu bekleme sürecini.
C'est trop horrible de penser qu'il y aurait un espoir.
Ümit ediyorum ki, ileri yıllarda bu köprüden geçenler buranın nasıl ve kimler tarafından yapıldığını hatırlayacaklardır.
J'espère que ceux qui emprunteront ce pont... se rappelleront par qui il a été construit.
- Ümit ederim öyle olur.
- J'espére.
Ümit ederim.
Je l'espère.
Ümit ve sevgi eski yerlerini almıştı.
L'espoir et l'amour reprenaient leur place.
Ümit ediyorsun.
Tu l'espères.
Ümit ettiğin şeyi veremedim.
Pas ce que tu avais espéré.
- Ümit verici, değil mi?
- C'est encourageant, non?
- Ümit var mı,?
- Y a-t-il de l " espoir?
Ümit ederim kocanızın sıhhati yerindedir, madam.
Au fait, patronne, votre mari se porte bien?
Ümit yok. Şimdilik bir ara verelim.
La nature suit son cours, on ne peut rien faire.
Ümit vaat etmeyen bir adam için çok şey vaat ediyorum.
Que de promesses devant un avenir peu prometteur.
Onbaşı, şu an notlarımı kontrol ettiğimde anladım ki Biz El Alamein'e doğru gitmiyoruz... Biz Ümit burnuna doğru gidiyoruz..
- Si vous continuez sur votre lancée, brigadier, et si mon relevé est exact, nous allons plutôt sur le cap de Bonne-Espérance.
- Ümit Burnundan bahsederken, Şaka yapmıyordum aslında, Yön değiştirmezsek, Güney kutbuna kadar gideriz.
- Sans vouloir vous vexer, nous fonçons vers le pôle Sud.
Ümit Burnu'nu dolaşan uzun bir yol. " " Bu, rüzgarların da yardım ettiği bir rotaydı. "
C'était l'itinéraire présentant des vents favorables.
- Yönümüzü Ümit Burnu'na çevirin.
- Cap sur le cap de Bonne Espérance. - À vos ordres, monsieur!
Ümit.
"L'espoir."
Ümit etmek, aynen öyle.
"L'espoir", Mlle Wright.
Ümit ediyordum ki belki...
J'espérais que vous prendriez le...
Ümit Burnu, Gençleri Islah Vakfı, Milchester
Cap de bonne espérance, Compagnie de récupération de la jeunesse, Milchester
Ümit ederim sizi korkutmadım.
J'espère ne pas vous avoir fait peur.
Ümit ederim bir şeyi kesmedim.
- C'est avec plaisir. J'espère juste ne rien interrompre.
Ümit ederim balığı korkutmadık.
J'espère qu'on n'a pas effrayé les poissons.
Ümit ederim size iyi bir savunma yöntemi önerir.
J'espère qu'il vous conseillera un meilleur système de défense.
Ümit ediyorum ki biz de, çok yüksek bir ahlaki düzen kuracak, bu seçilmiş insanların arasında yer alabiliriz.
Malheureusement... J'espère, mes chéris, que nous aussi appartenons à cette nation élue. Elle instaurera une morale universelle.
Ümit ediyor ve inanıyorum ki ordularımız Belçika ve...
" Malgré la victoire de vos armées
- Ümit var mı?
- Elle va s'en sortir?
Ümit çok ama belki hastaneye götürürsek kurtarırız.
Il n'y a plus beaucoup d'espoir... mais si on la conduit à l'hôpital on pourra peut-être encore la sauver.
Ümit vaat ediyor.
Un type à suivre.
Ümit ediyorum ki polis bu davada sizlerin yardımını dikkate alacaktır..
J'espère que dans un cas pareil, vous verrez la police pour ce qu'elle est :
Ümit mi?
De l'espoir?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]