Usûl перевод на французский
482 параллельный перевод
Eski ben eski usul bir iğneleme şenliğine kesinlikle girebilirdi. Ama son zamanlarda düzenimi değiştirmeye çalışıyorum.
L'ancienne moi aurait été dévastée pendant des siècles, mais j'ai récemment décidé que je devais changer mes habitudes.
Usul budur!
C'est le piège!
Sonrasında da usul usul ona kelepçeyi takıverdi.
Et puis, très poliment, il lui passe les menottes.
Dostum, eski usul içki alemine ne dersin?
Mon cher, voudriez-vous partir en virée avec moi?
Babam eski usul yapardı. Ben yeni usulle yapacağım.
Mon père l'a fait à l'ancienne, et j'ai une nouvelle méthode.
Tamamen usul gereği, bilirsiniz.
C'est la routine.
Ve eski usul beyefendiler gibi, onu öldürdü!
En gentilhomme de la vieille école, il l'a tuée.
- Hayır, böyle durumlarda usul olarak- -
Non, dans ce cas il faudrait plutôt...
Artık her şey öyle yavaş oluyor ki, kasaba heyeti bu adı "Usul usul" adıyla değiştirmek istiyor.
Tout est si paisible maintenant qu'on pense rebaptiser la ville "Graduellement".
Usul açısından... müvekkilim, durumunun ümitsiz olduğunu kabul ediyor.
Quoi qu'il en soit, mon client comprend le caractère désespéré de sa situation.
Glabrus'un başarısı için tanrılara eski usul bir kurban sunalım.
Offrons un bon vieux sacrifice pour le succès de Glabrus.
Ağır ağır uyandım. O usul soluğunu dinledim.
" Peu à peu, émergeant du sommeil,
Eski usul midilli arabası.
Une ancienne carriole.
- Tamam. Eğer istediğin usul böyleyse.
Bon, si tu préfères...
- İstediğim usul mü?
- Si je préfère?
Şimdi de babam gibi eski usul bir içki hazırlayacağım.
Et voilà. Je vais faire un Old Fashioned à l'ancienne, comme les faisait mon vieux papa.
Usul gereği, dün öğleden sonra 2 ila 4 arasında nerede olduğunuzu söylemenizi istiyorum.
C'est simplement une formalité. Il faut que je sache ce que vous avez fait hier entre 14 et 16 heures.
Bu oyunda kemerle dövmezsin, onları usul usul parçalarsın, sonra da bir erkek, bir asker olarak yeniden kurarsın!
Il faut les briser en douceur si on veut en faire des hommes, des soldats!
45 yıldır sürekli eski usul prensiplerle borç veriyorum.
Je prête de l'argent sur des valeurs sûres depuis 46 ans.
Eski usul bir deha, bir klasik.
Un génie primitif.
- Demokrat usul, inandığım tek usuldür.
On va utiliser la méthode démocratique.
Biz burada Merrye malikanesinde pek usul bilmeyiz.
Nous faisons peu de manières ici, à la Résidence Merrye.
Görünüşe bakılırsa, Arkadaş bana çok yüksek voltajda eski usul bir elektrik şoku verdi.
Il semble que le compagnon m'ait administré un léger choc électrique d'un voltage raisonnable.
Eski usul şahmerdan. Tam bir şahmerdan. Simon birinci, Vivian ikinci, Nigel üçüncü, Gervaise dördüncü.
A la fin de l'école, l'armée les appelle, mais ils sont déclarés mentalement trop instables même pour le service militaire.
- Evet. Ona eski usul cazibeyle yaklaştım, yine de... Çok uğraştım.
Je lui sers mon bon vieux baratin et je mets le paquet pour qu'elle paye à la livraison.
Eski usul şahmerdan. Tam bir şahmerdan.
Un véritable coup de marteau-pilon!
Eski usul biraz Hıristiyan inancı seni yukarı kuş gibi götürür.
Votre bonne vieille foi chrétienne vous fera grimper comme un écureuil.
Çoğu kimse eski usul binaları seviyor. Ama açık fikirli olmanız da bekleniyordur.
Les gens préfèrent le style traditionnel, mais il faut garder l'esprit ouvert.
İlginç olan eski usul çubuklarla pilav yerken ağızlarına kolun kürüme hareketiyle götürüyorlar.
Quand ils mangent le riz avec les baguettes, authentiquement, ils le portent à leur bouche et l'enfournent, le bras relevé.
Ve benimle beraber otur ve sen ve ben erkek erkeğe eski usul küçük bir içki partisi yapacağız.
On va s'asseoir et se faire une bonne vieille session de picole.
- Usul böyle.
- C'est comme ça que ça marche.
Oh, yeni patronum eski usul yollardan hoşlanıyor.
Mon nouveau patron est vieux jeu.
Bu usul nasıl bir şeymiş Emma, midyesiz mi?
Quel genre, Emma, sans palourdes?
En başta benzin istasyonuna gelip gördüğümden emin olana dek usul usul yürüyerek seksi bacaklarını sergileyen sendin.
La première fois que vous êtes venue à la station, vous exposiez vos jambes en marchant de façon si sexy pour que je les vois.
Kafasında tüyle yerde bağdaş kurmuş, dalgın dalgın kendisini dinleyen bir grup kıza, İkinci Dünya Savaşı'nda Japon esir kampına düşmenin nasıl bir şey olduğunu usul usul anlatan kelleşmeye başlamış, kilolu, orta yaşlı bir adam.
Un homme gras d'un certain âge sans cheveux avec une plume sur la tête... assis les jambes croisées sur le plancher... racontant à un cercle de petites filles absorbées, d'une voix grave et douce... des histoires de camps de prisonniers pendant la 2e guerre mondiale au Japon.
Hadi bir yere gidip usul usul konuşalım.
Allons discuter en privé.
Usul usul bütün Burbon şişesini içiyordu. Korkunç bir gülüşü vardı.
Il a sifflé tout mon Bourbon en douce, et son rire était horrible!
Bu eski usul.
 l'ancienne.
Bana geldiğin yerden bahsetsene, Usul!
Parle-moi de ton monde natal, Usul.
Sana Usul diyeceğiz. Sütun kaidesini gücünü taşıyan demektir.
Tu prendras le nom de Usul... la force de la base du pilier.
Hazineden de fazla, Usul.
Plus qu'un trésor, Usul.
Benim adım Usul.
Je suis Usul.
Usul büyük bir taneyi çağırdı!
Usul en a appelé un gros!
Usul, bunlar en iyi 15 savaşçımız. Bundan sonra senin fedailerin olacaklar.
Usul, voici quinze de nos meilleurs guerriers... qui formeront... ta garde.
Usul, öyle işaretler alıyoruz ki, Tanrı bile göremez.
Des signes pareils. Dieu lui-même n'en a jamais vu de tels!
Usul artık sırrii dövüş modülüne ihtiyaç duymuyor.
Usul n'a plus besoin du module-étrange.
Böylesine usul bir ses bile yurt dışında hiç iyi karşılanmaz.
Même un bruit aussi léger... pourrait être taxé de barbarie.
Usul budur.
Voila la procédure.
Sudan'da usul haline getirdikleri diğer şey de aynen böyle giyinip, deli numarası yapmaktı.
... et l'autre chose qu'ils faisaient au Soudan, c'était de se déguiser ainsi pour simuler la folie!
Üzerinde geceliği vardı. Eski usul bir hile, geceliği ve buz kovası, ve yanlışlıkla başka bir odaya girdi.
Elle était en peignoir... vieux truc d'arnaqueur... peignoir, seau à glace, et on s'est trompé de chambre.
- Eski usul sığır gütmek.
- C'est un convoi de bétail traditionnel.