Valises перевод на французский
2,154 параллельный перевод
Eve dön ve eşyalarını toplamaya başla!
Rentre et commence à faire tes valises!
Aklıma Vegas geldi. Eşyalarımızı toplarız. Gece otostopla gideriz.
Faisons nos valises, marions-nous ce soir.
Bu valizlerin birindeydi ama hangisi olduğunu...
Elle est dans une de ces valises, mais je ne sais pas...
Pekala, toplanmam gerek.
Très bien, je vais faire les valises.
Ne kadar kısa sürede toplanabilirsin?
Vous pouvez faire vos valises?
Hayır, sen eve taksiyle gidip, eşyalarını toplamaya başla.
- Oui, allons-y. Non. Rentrez à la maison en taxi pour faire vos valises.
Babam bagajdaki bavulları düzeltiyor.
Oui, mon père est en train de charger les valises dans le coffre.
- Çantaları aldın mı?
- Tu peux prendre les valises?
Ve eğer müthiş bir fikrin yoksa toparlanmaya başlasak çok daha iyi olur, adamım.
À moins que t'aies une idée de génie, va falloir faire les valises, mec.
Neden tekrar hazırlanıyorsun?
Pourquoi refais-tu tes valises?
Texas'a mı gideceksin bagajında bombayl,... Tanımadığın kimseleri arıyarak.
Tu vas rechercher une personne au Texas avec une bombe dans tes valises?
Bavullarım!
Mes valises!
- Eşyalarını getireyim.
- Je prends tes valises.
Aceleyle toplanmış gibi.
On dirait qu'elle a fait ses valises en vitesse.
Hazırlandık, gidiyoruz.
On a fait nos valises et on part.
Masumsun fakat bir yığın suçun var.
Vous êtes innocent. Mais vous avez des valises.
Anlamıyorum. Eşyalarını hazırlaman beş ay sürmez ki!
Je comprends pas. ça prend pas 5 mois pour faire les valises!
Baba, öylece çekip gidemem, İnsanların bana ihtiyacı var
Je ne peux pas faire mes valises et partir, on a besoin de moi ici
- İyi. Onu alalım.
- Bien, on va faire ses valises.
Tabi buradaki seçme durumu daha çok "Var mısın? - Var mısın?" tadında. Ve tabii etrafta ağzına vermek isteyeceğin şu sandıklı, uzun bacaklı piliçlerden de yok.
Sauf qu'ici tu dois choisir, donc c'est plus comme "Deal ou deal", et il n'y a pas ces chicas aux longues jambes avec des valises qui veulent sucer.
O yüzden valizimi toplayıp New York'a geldim ve elimden geleni yaptım.
J'ai fait mes valises, je suis venue ici et j'ai tout donné.
Eşyalarını topla.
Fais tes valises.
Bavullarımızı hazırlayıp yatmaya gittik. Çünkü ertesi sabah ayrılacağımızı biliyorduk.
Mais on a fait nos valises, on est allé se coucher, parce qu'on savait qu'on partait le lendemain matin.
Eşyalarımı toplayıp Hindistan'a döneceğim.
Je fais mes valises et je rentre en Inde.
Bavulunu onun için hazırladım neredeyse.
Je l'ai presque aidée à faire ses valises.
Bavullar, taşıyıcılar, giysi çantaları, kasalar satıyoruz.
On vend des valises, bagages de cabine, des sacs à vêtements, des malles.
Bir uçak bileti aldın, çantanı topladın.
Acheter un billet d'avion, boucler vos valises.
Ölürse haber ver de eşyalarımı toplayayım.
S'il meurt, dites-le-moi. Pour que je fasse mes valises.
Peki nasıl oldu da bizi hiç ziyaret etmedi?
Laisse ton papa finir ses valises.
Siktiğimin kanının son damlasına kadar hepsi atılacak, eğer işine gelmezse kahrolası eşyalarını toplayıp gidebilirsin.
Je veux plus voir une goutte ici, et si t'es pas contente, tu fais tes valises et tu te tires.
Hızlı kargo yapılmış gibi. Ailecek yollara düşmüşler.
Ils ont vite fait leurs valises.
Lemon, bavullarından biri sadece perukları için.
Une de ses valises... ne contenait que des perruques!
Dur, neden üç bavul götürüyorsun?
- Pourquoi trois valises?
Dwight, lütfen şunları taşıyabilir misin?
Dwight, les valises.
Eşyalarını topla, seni eve götürüyorum!
Fais tes valises, je te ramène à la maison!
İkinci dünya savaşında İngiliz çocuklar toplanıp, İskoç kırsallarına gönderildi. Çünkü sürekli bombardımanlar oluyordu.
Pendant la seconde guerre mondiale, les enfants anglais ont fait leurs valises pour être emmenés dans la campagne écossaise parce qu'il y avait des bombardements, tandis que leurs mères travaillaient dans les usines d'avions et de bateaux.
Çantalarınız içeride.
Vos valises sont à l'intérieur.
Sanırım, toparlanmayı bitirip buradan gitmeliyim.
Je vais finir mes valises et partir.
Anne, toparlansak iyi olur- - hey, seninle gelmem sorun olur mu?
- Maman, on va faire nos valises et... - Je peux rentrer avec vous?
Bavullarımızı hazırlıyorum.
- Nos valises.
Julie, bavullarını yukarı çıkartıyorum oldu mu? Ben de geleyim.
Je monte tes valises, OK?
Senin için yerleştirdim.
J'ai défait tes valises pour toi.
- Düşes. Toparlanırken evde değildin.
Duchesse, tu n'étais pas à la maison quand j'ai fait mes valises.
- Mustafa, bavulları al.
- Mustafa, les valises.
Mustafa, valizler.
Mustapha, les valises.
Her şey hazırlanmış.
Les valises étaient faites.
Ofisini mi topluyor?
Il fait ses valises?
Ben gidip bavullarımı boşaltayım.
Je vais défaire mes valises.
Eşyalarımı topladım.
- J'ai fait mes valises.
Bavulları ben getiririm.
Je m'occupe des valises.
Asırlar önce her ihtimale karşı valizimi toplamıştım.
J'ai fait mes valises il y a des lustres, au cas où.