Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ V ] / Vardım

Vardım перевод на французский

26,466 параллельный перевод
İlk başta sadece bir düşünceydi ama sonra bunun bir kitap olduğunun farkına vardım.
Au début, c'était juste une collection de pensées, puis j'ai réalisé que c'est un livre...
Ama sonra farkına vardım ki bu dünyada kucaklanmayı bekleyen bir sürü sevgi var ve siz, National City halkı, bana siz yardım ettiniz.
Mais j'ai compris qu'il y avait tant d'amour dans ce monde pour ce qui en veulent, et vous, habitants de National City, vous m'aidez.
Çünkü senden sakladığım bir şey vardı.
Parce qu'il y a une chose que je t'ai toujours cachée.
Ailem karaya vardı mı, onu söyle bari.
Dis-moi au moins si ma famille est à terre.
Oraya vardığımızda ne olacağını düşünüyorsun peki?
Il se passera quoi une fois sur place?
Karaya vardılar mı bilmiyorum.
Je sais pas s'ils sont arrivés à terre.
Hatta ben de vardım.
J'étais sur le coup.
Dinesh, oraya vardığımızda sıralamam için zincirle ilgili sağlam hakaretlerim var.
J'ai préparé quelques vannes à te balancer à la chaîne.
Umarım kepçen de vardır.
Le délire. T'as un bon skimmer?
Paralı ilan kapanır kapanmaz Endframe adında küçük bir şirketi satın almak için 250 milyon dolarlık anlaşmaya vardığımı göreceksin.
Peu importe. Quand elle sera finie, vous verrez que je viens de signer un chèque de 250 millions de dollars pour acheter une petite société qui s'appelle Endframe.
Bir saniye, burada kokarca mı vardı?
Une mouffette est entrée ici?
Onun için çok bir gerekçem vardı ama ne olduğunu hatırlamıyorum.
J'avais une très bonne raison, mais je ne m'en souviens plus.
Kendi kendime vardığım bir sonuç bu.
Je suis récemment arrivé à cette conclusion tout seul.
Ne aradığımı bilmiyordum ama bir şey vardı, biliyordum.
J'ignorais ce que je cherchais, mais je savais qu'il y avait un truc.
Winnie isminde oyuncak hayvanım vardı.
Ma peluche s'appelait Winnie.
Öğrenirse muhtemelen beni kovar. Slack'ın % 20'sini alma şansım vardı ama almadım.
Elle me virait sûrement si elle savait mais j'ai eu la chance d'acheter 20 % de Slack pour un rien et j'ai refusé.
Sebzelikte bir şişe Cold Duck'ım vardı sanırım.
J'ai une bouteille de mousseux au frais.
Bir arkadaşım var orada. Yani vardı, vefat etti. Orada yaşıyordu.
J'ai une amie, enfin, j'avais une amie, elle est morte, mais c'est là qu'elle habitait.
Yeni bir şeylere ihtiyacım vardır belki.
Changer d'air. J'ai peut-être besoin de renouveau.
Yumruklarla ilgili ilginç bir şey vardır. Herkese bir yumruk çakılır. Ama kullanım kılavuzunu öyle herkes çakamaz.
Le truc amusant sur les poings, c'est que tout le monde en a, mais pas tout le monde n'a le mode d'emploi.
Küçükken bir Edie Teyze'm vardı.
J'avais une tante Edie quand j'étais petit.
Sanırım bir ilişkisi vardı.
Je pense qu'elle avait une liaison.
Zihninde ilk çalıştığım zamanlarda bir bilinç teoremim vardı.
Quand j'ai développé ton esprit, j'avais une théorie sur la conscience.
Bir zamanlar biri bana demişti ki herkes için bir yol vardır.
Quelqu'un m'a dit un jour qu'on suivait tous un chemin.
Sana hiçbir seçenek bırakmadığıma göre umarım biraz teselli vardır.
J'espère que ça te soulagera de savoir que je t'ai forcé la main.
Yani, Nassau County kadının ölümüyle ilgilenirken Omar Velez konusuna NYPD bakıyordu ama eğer kadın sorumluluk alanımızın dışında bulunduysa morgumuzda ne işi vardı?
Omar Velez a fini à New York, elle a été gérée par Nassau, mais si elle a été trouvée hors de notre juridiction, que faisait-elle dans notre morgue?
Eğer tekerlekli paten numarası taşıyorsa takım arkadaşları da vardır demektir.
Si elle a un numéro de roller derby, elle doit avoir une équipe.
Avcumu yakarken senin de suratında kibir vardı.
C'est toi qui étais orgueilleux après m'avoir brûlé la paume.
Hep daha çok savaşçıya ihtiyacımız vardır.
On a toujours besoin de guerriers.
Dışarıda kovboy gibi giyinmiş iki tip vardı ama daha çok Clerkenwell'deki bir bardan çıkıp da buraya rast gelmiş gibilerdi anladın mı?
Ils faisaient cow-boys, mais à les entendre parler, on aurait dit qu'ils sortaient d'un pub londonien.
Eskiden benim de çocuğum vardı. O sayılır mı?
J'ai eu un enfant.
Astra'yı aydınlık tarafa geçirmek için bir şansım vardı.
J'avais l'occasion de ramener Astra dans la lumière.
Onlarla 16 yıldır görüşmemiştim ama oraya vardığımda, adamlar beni bekliyordu.
Mais quand je suis arrivée là-bas, ils m'attendaient.
Kadim Yunanlıların Hades'i, Mısırlıların Anubis'i ve Incalıların ise Yeraltı Dünyası'nın Efendisi, Ölüm Tanrısı Supay vardı.
Les Égyptiens, Anubis. Chez les Incas, c'est Supay, le seigneur du Monde souterrain, dieu de la mort.
Benim de kızlarım vardı.
J'avais des filles aussi.
Hızlı refleksler dışında başka özelliklerin de vardır umarım.
J'espère que vous apporterez plus que des réflexes rapides.
- Selam. - Selam. Buna ihtiyacım vardı.
J'avais besoin de ça.
Tahmin ettim. Sanırım umudum vardı.
Je crois que j'avais juste espoir.
Sabine, bir fikir birliğine vardığımızı sanıyordum.
Sabine, je pensais qu'on avait un accord.
Adamlarım tüccarlara belli paralara bakmalarını söylemişti. Birinde Dük Boinel'in resmi vardı.
Mes hommes avaient informés les marchands de rechercher ce type de pièces, celles portants la marque du Duc de Boinel.
Umarım bunu ödemek için bir planın vardır.
J'espère que tu as un plan pour la payer. J'en ai un.
- Millie, saklanacak bir yere ihtiyacım vardı. bana bir kaç bin borcu olan birisi var
- Millie, j'avais besoin d'une planque pendant qu'un mec qui me doit mille dollars se refasse.
Sanırım, biraz artmış makarna vardı.
Je crois que j'ai des restes de pâtes.
Sanırım şu ana kadar yanında Johnny vardı.
Je pense que tu avais Johnny jusqu'à maintenant.
- Oğlumun cenazesinden sonraki gün şampanya mı içtin? - Kadehlerde ne vardı?
- Vous buviez quoi?
Yardım etmeni istediğim bir konu vardı.
- J'aurais besoin de ton aide.
Baktığım her yerde yüzgeçler vardı.
Partout où je regardais, il y avait des ailerons.
Daha ayırt edici bi şey lazım, mesela topallıyor muydu ya da kanca eli mi vardı belki bir dövme, var mı böyle bir şey?
On a besoin de quelque chose distinctif, est-ce qu'il avait... il boitait, ou il avait un crochet à la place de sa main ou un tatouage sur le cou... quelque chose?
Köpek hırsızları vardır, anladın mı?
Ce genre de clébards on les pique.
Dostum, ilk yılımda bir oda arkadaşım vardı ödevlerini çıplak olarak yatağımın üstünde yapıyordu, bunu görünce'Bir daha asla'dedim.
Mec, j'avais un coloc en première année de fac qui insistait pour écrire des contrats pendant qu'il était assis nu sur mon lit, et après ça, je me suis dit "plus jamais."
Mesela, garajım kutularla dolu, ve evin ailemin olduğunu bilmeden önce, evin Ed'in olduğunutahmin ediyordum, ama... belki orada babamla ilgili birşeyler vardır.
Mon garage est rempli de boites, et avant que je sache que la maison était celle de ma famille, je pensais que c'était celle d'Ed, mais... peut-être qu'il y a quelque chose dans ces boites qui concernent mon père.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]