Veriyor перевод на французский
13,717 параллельный перевод
Ona zarar verenlere zarar veriyor.
Il essaye de blesser les personnes qui l'ont blessés.
Her iki test de kesin sonuç veriyor ama ikisi beraber doğru olamaz.
Les deux tests sont concluants, mais ils ne peuvent pas être tous les deux vrais.
Dr. Hamza bu kadar kafeine izin veriyor mu?
Le Dr Hamza n'a-t-il pas une règle sur l'abus de caféïne?
Artık korkusuna dayanarak veriyor.
Maintenant elle est en train de le faire basée sur la peur.
Yeni bir mesaj veriyor.
Il dit quelque chose de nouveau.
Bana bir hava veriyor.
Un moyen d'être artistique.
Evliliğin hakkında bayağı ipucu veriyor, Mario.
Ça en dit long sur votre mariage, Mario.
Zarar görmüş ve sadece 18 yaşında toy bir genç. Suça yardım etmesi için kandırıldı ve şimdi ise hesap veriyor.
Seul le jeune perturbé et immature de 18 ans qu'il a manipulé pour avoir son aide est jugé.
Lucas, kız yanıt veriyor mu?
Elle réagit?
Arkadaşım Paul Rosseau'daki kulübesini haftasonu için bize veriyor.
Mon ami Paul nous a prêté son chalet sur Rosseau pour la fin de semaine.
Sana tarih sınavından F veriyor.
Il te donne un F sur ton contrôle d'histoire.
Aşırı tepki veriyor olabilirim ama yarın işe gidince o kadını göreceğini bilerek bunu nasıl atlatabilirim?
Ok, écoute, je pourrais être exagère, mais comment suis-je censé passer cet quand je sais que demain tu vas aller travailler et de voir cette femme?
Gitmesine izin veriyor.
Il la laisse partir.
Her neyse Toni, Montecito'da kiraladığı evde bir parti veriyor.
Toni organise une petite soirée à la maison qu'elle a louée à Montecito.
Güvenlik görevlisi adamı suçüstü yakalıyor, kadın da son anda kararını değiştiriyor ve masum bir tanık rolü yapmaya kara veriyor.
L'agent de sécurité le prend sur le fait, donc elle fait un cri audible et prétends être une passante innocente.
- Burada bir tür plan şekilleniyormuş gibi görünüyor ve yetkili subay olarak bu kararları benim veriyor olmam gerek.
Il y a l'air d'y avoir des sortes de plans qui se préparent et en tant que commandant, Je suis celui censé prendre ces décisions.
California gibi, valiye onaylaması için bir imkan veriyor.
Comme en Californie, cela permet au gouverneur de l'approuver.
Avukat ifade veriyor.
Je retire.
Birazcık rahatsızlık veriyor.
Un peu inconfortable.
İzin veriyor musun?
T'es ouvert à ça?
Başkomiserim, söz veriyor musunuz?
Vous me donnez votre parole, Capitaine?
CDC sizler için ödül veriyor.
La prime du CDC est à nous.
3 tanesi de hastanede yaşam mücadelesi veriyor.
Trois autres sont à l'hôpital, en train de se battre pour leur vie.
Ama polise ihbar etmek yerine Kanae ona şantaj yapmaya karar veriyor.
Mais au lieu de le déclarer à la police, Kanae décide de le faire chanter. Et on a la preuve pour le prouver.
Simoncelli ona karşılık veriyor.
Simoncelli riposte immédiatement.
Çok yüksek bir seviyede yarışıyorum. Ve 11 yıldır burada olmak bana gurur veriyor.
Le niveau de compétition est élevé, mais ça fait 11 ans que je fais ça et j'en suis très fier.
- Çok az tepki veriyor, birinci öncelik.
- Dr Lorenson, avec moi. - Répond à peine, ETG-1.
Anlaşılmıyor, çok az tepki veriyor.
Incohérent, à peine conscient.
Hizmetçilerden birine rüşvet veriyor.
Il a corrompu un de mes serviteurs.
Yargılaman bana acı veriyor.
Votre jugement me fait mal.
Her zaman kumarbazlara fırsat veriyor.
Toujours à donner aux parieurs un retournement de situation.
Ve bir karara veriyor.
Alors c'est réglé.
Dispanser günde bir hap veriyor bana.
Le dispensaire me donne un comprimé par jour.
Bu dışarıya duman veriyor, eğer onu teneffüs edersen,... seni yere seriyor.
Ça fait sortir de la fumée, et si tu la respires, ça t'assomme.
Adalete önem veriyor ama dürüstlük de onun için bir o kadar önemli.
Parce qu'il prône la justice, mais aussi l'honnêteté.
Sana zarar veriyor mu?
Es-ce qu'il vous bat?
Labaratuvar sonuçlarını beklersem, oksijen yetmezliği kötüleşir, zaten kalbi hayat mücadelesi veriyor.
Si j'attends pour un résultat du labo, je risque d'empirer son hypoxie quand nous savons déjà que son cœur lutte.
Bir çeşit çöpçatan, Müşterilere arzu ettiklerini veriyor açgözlülük, şehvet, intikam
Une sorte d'entremetteuse, qui associe des clients avec ce qu'ils désirent le plus... l'avidité, la luxure, la vengeance.
Aradım, fakat hâlâ komisyonda ifade veriyor.
J'ai appelé, mais il témoigne toujours devant la Commission.
- Dürüst olacağına söz veriyor musun?
- Tu promets d'être honnête?
Mantıklı. Kurbanlarına psikolojik ve fiziksel işkence yapmak cinsel haz veriyor.
Logique, il tire un plaisir sexuel de leur souffrance psychologique et physique.
Sinyal istasyon atlıyor. Yanlış bilgi veriyor.
Le signal a été détourné, une analyse erronée.
Kurbanların direnmesi şüpheliye zevk veriyor.
Le suspect jouit du fait que ses victimes résistent.
Açıkçası az önce görüldüğü üzere habitat'ın sana çok fazla özgürlük imkanı veriyor.
Tu étais clairement trop libre dans ton habitat.
Herkes, açık görüşlülük ve kabullenme konusunda vaaz veriyor ve şimdi de milyonlarca kahrolası göçmen sınırötesinden geliyor.
Tout le monde prêche l'ouverture et l'acceptation, et il y a désormais des millions de putain d'immigrants qui arrivent à nos frontières, et tout le monde s'en fout!
Eve, pekâlâ, tedaviye ne kadar iyi cevap veriyor bilmiyorum ama doktor vereceğini düşünüyor gibi.
Et bien, je ne sais pas vraiment comment elle réagit au traitement, mais le médecin semble penser qu'elle va... [INTERFÉRENCES, PUIS NÉANT]
Protezi, kalbine gelişigüzel elektrik veriyor.
Son implant le choque aléatoirement.
Hipsterlerin sevdiği, o yeniden canlandırılmış bölge havasını veriyor.
Cela fait partie de ce qui donne à une zone revitalisée comme celle-ci le charme qui plait aux hipsters.
Burası huzur veriyor.
Reposant.
Ayrıca burası bana heyecan veriyor.
De plus, cet endroit me fascine.
( HOMURDANMALAR ) Sistem geminin her yerinden hata veriyor.
Tous les systèmes déraillent.