Vurmak перевод на французский
3,477 параллельный перевод
Bak. Vurmak ister misin?
Tu veux le frapper?
Yersincabı vurmak için kullanılan bir tüfek ile hamile kadınlara ateş eden kafayı yemiş bir eski denizci aynı şey değil.
Un fusil pour tirer sur des gaufres ce n'est la même chose qu'un ex-marine frustré tirant sur des femmes enceintes.
Golf topuna çimlerden vurmak dururken tutucudan vurmak istemezsin.
Qui préfère taper dans une balle de golf depuis le départ quand on peut la taper depuis le green...
Tüfeğimin arkasıyla kafasına vurmak zorunda kaldım.
Je l'ai frappé derrière l'oreille avec la crosse de mon fusil.
Birimizi vurduğunda diğerimizin onu vurmak için bir şansı olur.
Quand il visera l'un, l'autre aura une chance de l'abattre.
- Kimse kimseyi vurmak istemiyor.
- Personne ne veut tirez sur personne.
Ya benim için çarpıcı bir hikayen var ya da beni vurmak üzeresin.
Alors soit tu as une histoire toute chaude pour moi, soit tu vas me tirer dessus.
Vurmak mı?
Frapper?
Birini gerçekten vurmak mı istiyorsun?
Tu vas vraiment tuer quelqu'un?
Kavisi geniş alarak taşa vurmak istemezsin.
On essaie de pas tomber.
Bu senin söyleyiş tarzın- - sevdiğin insanlara vurmak.
C'est ta façon de le dire... frapper les gens que tu aimes.
Onu tanıyorum. Sadece beni vurmak için Alabama'dan yola çıkacak.
La connaissant, elle va éviter l'Alabama juste pour m'atteindre.
- Birine vurmak bu kadar kolay mı?
- C'est normal de frapper quelqu'un?
Vurmak falan mı? Hayır.
Violence, du genre : il me battait?
"Kötülerin başlarına sertçe vurmak lazım."
"brise leurs têtes."
Adam bizi vurmak üzere, dilini katletmesen diyorum.
Il va nous tirer dessus pour que tu cesses d'abîmer sa langue.
Siktiğimin kurdunu gidip vurmak varken burada ne diye avare avare oturuyoruz?
Pourquoi discuter? On devrait le buter.
Başlarından vurmak etkili bir yöntem.
Une arme à feu est efficace.
Sadece ne kadar başarıiı olduğumu yüzüne vurmak istiyorum.
Je veux juste lui balancer en pleine face à quel point j'ai du succès.
Muhtemelen 12'den vurmak için.
plus de chances de réussir.
- Vurmak serbest mi?
- J'ai le droit de cogner?
Kaptan, Onbaşı Brannan'ı kafasından vurmak için izin istiyorum.
{ \ pos ( 192,210 ) } Permission de lui mettre une balle entre les deux yeux?
Bu yüzden senin için diğer atı vurmak zorunda kaldık.
Heureusement pour vous, nous devons abattre l'autre cheval
Bundan sonra müzik ve gürültülü bir şekilde yürümek yok. Yoksa sizi vurmak zorunda kalırım. Uğradığınız için teşekkürler.
Pas de musique, pas de coup de pied, je vais vous tirer à travers le plancher, merci de votre visite.
Dr. Brady'nin başına vurmak için kullandığın çantayla aynı.
C'est exactement comme l'autre que vous avez utilisé pour frapper la tête du Dr. Brady.
Edepli Çingene'leri vurmak için neden yok.
A quoi bon tuer des gens bien?
- Serbest kalmış mahkumları vurmak için yeterince geliştirilmiş bir plan ya da uyuşturucu kaçakçılarının bir operasyonu veya özenle hazırlanmış bir cinayet mi?
Est ce que certains des prisonniers relâchés vous semblent assez subtils pour mettre en place une opération de trafic de meth ou pour élaborer un meurtre?
Parayı vurmak üzereyim.
Je suis sur le point d'être payé.
Ama bak bugünlerde bir doktorun kanepesinde arkana yaslanıp sorunlarını dışa vurmak ne kadar popüler anlıyorum.
Mais je comprends, de nos jours, c'est branché d'aller chez un psy pour raconter ses problèmes.
- Beni vurmak zorunda kalacaksın.
Tu vas devoir tirer.
İki kafatasını tek bir mermiyle vurmak mümkün olsaydı bile iki başın kusursuz biçimde hizalanmış olması gerekirdi.
D'une pierre deux coups. Même si c'était physiquement possible de pénétrer les 2 crânes avec une seule balle, ces crânes auraient dû être alignés parfaitement.
Birini vurabilmek için, diğerini de vurmak gerekir.
En tirant sur l'un, on tirerait sur l'autre.
Bilirsin, hanımefendi, hepimiz, Birşekilde veya başka şekilde.. Michael Holt'u vurmak istemiştik.
Vous savez, mademoiselle, chacun de nous, à un moment ou un autre, a voulu tirer sur Michael Holt.
Bolca kahkaha. İnsanları vurmak, vurulmak.
Très amusant Tirer sur les gens, essayer de les abattre
Peki bu kız bahçesinde genç erkeklere vurmak dışında ne yapıyor?
Qu'a fait cette fille à part frapper un jeune homme, Dans son jardin?
Hergün Wisteria Lane'de, kadınlar kendi sorunlarıyla karşılaşırlar... mesela kendini belli eden gazete dağıtan çocuk gibi... çalışmayan bir makineye vurmak gibi... ya da notları düşük olan bir öğrenci karnesi gibi.
Tous les jours, à Wisteria Lane, les femmes ont leur lot de problèmes. Comme un livreur de journaux qui dépasse les bornes. Une machine qui ne fonctionne plus.
Bel altına vurmak yok, zilden sonra vurmak yok. Hakem bitti deyince dövüş biter.
Pas de coups bas, pas de coups de poing après la cloche, et le combat s'arrête quand l'arbitre le dit.
Çok kötüyüm, tamam mı? Topa vurmak istemiyorum artık.
Je crains, Ok?
Viskiden daha çok iç.. .. çünkü sana, eh-eh, yüzüne birkaç kez vurmak zorundayım.
Oh, et finissez la bouteille de bourbon, Parce que je vais devoir...
Tamam, madem sen her şeyi çözdün diyelim ki seni vurmak üzere emir aldım...
OK, puisque vous avez vu que tout s'est bien passé, disons que oui, je l'ai fait pour vous.
Clark neden beni vurmak istesin ki?
Pourquoi Clark voudrait-il me tuer?
O silah kimin eline geçtiyse artık Nate'i vurmak için kullanıldı.
Et peu importe qui a pris ce flingue il l'a utilisé pour tirer sur Nate.
O silah kimin eline geçtiyse artık Nate'i vurmak için kullanıldı.
Et qui que ce soit qui a pris cet arme l'a utilisé pour tuer Nate.
Onu vurmak da amacınızı gerçekleştirirdi.
Donc, lui tirer dessus. C'était votre but aussi?
Senin kimseyi vurmak istemediğini biliyorum, saçmalamayı bırak.
Je sais que vous ne tuerez personne. Alors, arrêtez toutes ces conneries.
Bir şerifi sırtından vurmak istiyorsan buyur vur Bay Savino.
Si vous voulez descendre un shérif adjoint dans le dos, allez-y M. Savino.
Treces'ların birini vurmak için arabasına çarptığını duydun mu?
Tu as déjà entendu parler des Treces utilisant un accident de voiture pour un contrat?
"vurmak, harika şov, eğlence," ya da "televizyon yayını."
"hit, super émission, fun" ou "émission de TV"
Demek dibe vurmak böyle bir şey.
C'est donc à ça que l'on ressemble quand on a touché le fond.
"Kaldırım taşı" çünkü park ettiğin zaman kaldırım kenarındaki taşa vurmak istemezsin.
Comme quand on patine.
Onları vurmak için neden yok.
Aucune raison de les tuer.