Vık перевод на французский
4,594 параллельный перевод
Normalde o kirli bezleri düşmanım bile çeksin istemem ama artık özledim gibi. Sabahları o kaputu açıp o ilk, kocaman, cıvık cıvık, kapkara- - - Lily!
Ouais, normalement je ne souhaiterais pas à mon pire ennemi une de ces couches sales, mais maintenant ça me manque d'enlever la couche au petit matin et trouver ce premier gros juteux, noir...
Pijamalarından gelen bir statik elektrik kıvılcımı, cihazı patlatmıştı.
Une étincelle d'électricité statique a jailli de son pyjama.
- Kıvırcık lahana, kahverengi pirinç ve tofu.
- Chou frisé, riz brun, et tofu.
Ayrılmamıza rağmen aramızda inkâr edemeyeceğim bir kıvılcım vardı.
En dépit que nous soyons de vielles flammes il y avait encore ce truc entre nous je ne pouvais pas le nier.
Dahi birinin zeka kıvılcımını görüyorum ve yardımcı olmam gerekiyor.
Ouais, j'ai vu une étincelle, un flash de vrai génie, et je dois aider.
- Oh, bu gerçekten vıcık vıcık. - Tamam..
Mais ça suinte.
- Tamam. - Cezayı yaz.
O.K. Fais un P.V.
Bize de ateş etti, sonra yandaki çıkış kapısından sıvıştı.
Il nous a tiré dessus, puis a foutu le camp par une sortie latérale.
Kalan hayatımı bu boş evde koridordaki ayakkabılarımla buzdolabının vırıltısıyla ve saat tıkırtılarıyla geçireceğim.
Et que je devais passer le reste de ma vie dans cette maison vide avec mes chaussures dans le hall et le bourdonnement du réfrigérateur et le tic tac de l'horloge.
Lafı kıvırıyorsun dostum.
Quoi? tu délire mec!
Vıcık vıcık.
C'est très spongieux.
Bazı şeyleri kıvırıyor.
Il transforme tout.
Kürkünü parlak tutan şeyi hesaba katarsak en ufak bir kıvılcımla...
Avec les produits utilisés pour garder le poil brillant, à la moindre étincelle...
- Kıvılcım vardı ama ateş çıkmadı.
Il a pas fait long feu.
VNX Enerji'nin ofislerinde Thomas Volker'a karşı deliller bulunduğunu doğruladık.
On l'a eu - - la confirmation qu'il y a des indices contre Thomas Volker à l'intérieur des bureaux de V.N.X Energy.
Malum kıvırcık saçlı çocukla babasının arabaya binmelerini izliyorum.
Je regardes un certain gamin au cheveu frisé et son père monter dans une voiture.
11 yaşında, kıvırcık saçlı.
Il a 11 ans, cheveux bouclés.
Sanırım en azından annemin bir kısmının sıvı olduğu konusunda tartışabilirim.
Je pense que je peux argumenter que maman est au moins partiellement liquide. Oh!
Hâlâ bu zombilerin içinde bir kıvılcım olduğuna inanıyor musun?
Tu crois qu'il reste un peu d'esprit dans ces rôdeurs?
Ama çok iyi kıvırdın.
Mais tu as plutôt bien improvisé.
- Kalçanı kıvır.
- Roule tes hanches.
Fetüsün ayakları çıkıyor amniyotik sıvıya idrar çıkışı oluyor.
Le foetus grandit déversant de l'urine dans le liquide amniotique.
İnsanların vıcık vıcık olmasına sebep olan bir şey.
Quelque chose qui a fait devenir un humain... tout gluant.
O konuda bilgim yok ama o aşağılık herif ona ateş ettiğinde elektrikli bir fırtına varmış gibi kıvılcımlar çıktı.
J'en sais rien, mais il a scintillé comme un orage électrique quand ce trou du cul lui a tiré dessus.
Ah, deney tüpünde servis edilmiş limon otlu ve ejder meyveli Tayland fesleğeni ve 2100 Kelvin derecede bir mikrosaniye kendi suyunda pişirilmiş kısa kaburga pirzolası ve buz ise sıvı nitrojenden yapıldı.
Citronnelle et fruit de basilic dragon Thaï, servis dans des tubes à essai, côtes braisées pendant une microseconde à 2100 ° Kelvin, et en dessert : neige faite avec de l'azote liquide.
Kemeri kıvırma, Prada bu.
Ne déforme pas la ceinture. C'est une Prada.
Kıvırabileceğini düşünüyor musun?
Tu penses que tu pourrais supporter?
Bu kıvırcık lahananın kuzeni.
Oh, c'est le cousin de Kale.
Bay Morrison, sizden gömleğinizin kollarını kıvırmanızı istiyorum.
M. Morrison, relevez vos manches.
Ama Tanrı yardımcım olsun bir vıdı, azıcık bir vıdı bile duyarsam sana zorla ağda yaparım.
Très bien. Mais l'aide de Dieu, si j'entends un sarcasme ou une bride de bafouillement, je t'épilirai de force.
Neyi kıvırmaya çalışıyorsunuz?
C'est quoi le deal?
Kıvırmıyoruz.
On a pas de deal.
Üniformanın kollarını kıvır.
Relevez vos manches.
- Kıvılcım parlıyor
- The Spark that burns bright
Hmmm. Doğrusunu söylemek gerekirse, içinde robot hayaleti olan kocaman pizza gibi bir saç ve aşırı kıvırcık bıyık ve sakal,
Honnêtement, je pense que vous seriez mieux avec une pizza sur la tête et une barbe super frisée.
Ben bir tane Çatlamalı Patlamalı Şatafatlı Gökkuşağı milkshake'i alayım. Kıvırcık pipetli olsun.
Je vais prendre un milkshake Jazzy Pizzazzy Fruits-des bois Arc en ciel avec un paille en tourbillon.
Bundan böyle en minicik görebileceğiniz en sıvışık sıvışmayı yapması gerekecek ve bende yardımcısıyım.
Donc maintenant il doit sortir d'ici en douce comme le plus furtif des petits sournois que vous ayez jamais vu. Et je suis son aide.
Ama Erin bu sıvışık sıvışmak konusunda fazla hevesliydi bende hevesini kırmayayaım dedim.
Mais Erin était si excitée pour m'aider à m'évader que j'ai joué le jeu.
- Ama saçın kıvırcık.
Mais t'es crollée.
Hiç kıvırma şimdi.
Ne prétend même pas.
Onu yaktım, o beni tahrik etti daha sonra prizden kıvılcımlar çıkmaya başladı.
Je l'ai allumé, il m'a allumée, et puis, des étincelles ont jailli de ma prise.
Kıvırma konusunda ustayım.
Je suis le maître du langage "twisté".
- Bu başkenti kıvılcımlar.
- Ca va électriser Washington DC.
Hayır! Saçlarımın doğal kıvırcık olduğunu söylemiştin.
Et tu m'as dis que mes cheveux étaient naturellement bouclés.
- İyi kıvırdın doğrusu.
- Bien joué. - Quoi?
- Bu kıçıboklulara fışkırtacak şirinlik sıvım kalmadı artık. Selam.
Je suis à court de gentillesses à balancer à ces mange-merde.
- Son yarım saattir kıvırtmaktan hafif yumuşadım ben.
Moi, c'est autre chose. J'ai la trique depuis une demi-heure.
Görmek kolay değil ama morötesi ışık altında bakarsan açık bir şekilde elinde küçük pembe bir kedi figürü damgası olduğunu görürsün.
Ce n'est pas facile à voir, mais si vous mettez cette main sous une lumière U.V, vous pourrez clairement apercevoir une image petite mais stylisée d'un chat rose tamponnée sur cette main.
Ayrıca, kıvırcık salatanın bununla ne ilgisi var?
Et qu'est-ce que ça a à voir avec la mangeuse de salade?
Haklı olma hastalığına sahip birisinin tutarlı sözlerle kıvırma çabaları.
Les contorsions réthoriques désespérées de quelqu'un qui a un besoin pathologique d'avoir raison.
Hayır ya, kolumu yeterince yukarı kıvırmamışım.
Merde, j'ai pas assez retroussé ma manche!