Yapın перевод на французский
55,858 параллельный перевод
- İçeri girdiği zaman, sadece selam verin ve dediklerimi yapın.
- Quand il entre, acquiescez et suivez-moi.
Konuşmayın da işinizi yapın!
Oublie ça et continue de bosser!
Bir şey yapın!
Faites quelque chose.
Hizaya girin, kalkan savunması yapın!
Formez une ligne, bouclier contre bouclier!
Ne diyorsam onu yapın!
Faites ce que je dis!
Hanka Robotics ile işbirliği yapın ve yok edin.
Collaborer avec Hanka entraîne l'anéantissement.
Yapmayı planladığınız şeyi yapın.
Fais ce qu'on t'a programmée pour faire.
- Siz gidip sörf yapın çocuklar.
- Les vagues sont géniales. Allez surfer.
Tüm ekibim ve Patterson yayının yapıldığını yeri bulmaya çalışıyor. Ama bu, haftalar sürer.
J'ai eu une équipe entière qui essaie de le localiser, comme Patterson, mais ça pourrait prendre des semaines.
Gerçek güçle ne yapılacağını bilmezsin.
Vous ne sauriez pas quoi faire d'un véritable pouvoir.
Kaya kartalı kadar görkemli olmayabilirler ama bir kartalın yaşamını daha önce yapılmamış biçimde aktaran eşsiz bir perspektif yakalıyorlar.
Ils pourraient ne pas être aussi majestueux comme un aigle royal, mais ils le font capturer une perspective unique qui transmet la vie d'un aigle comme jamais auparavant.
Sonraki bölümde dünyadaki en yeni yaşam alanlarına gidiyoruz. Şehirlerimize. Bu insan yapımı dünyada, hayvanların sıra dışı hayatta kalma yöntemlerini gün yüzüne çıkaracağız.
La prochaine fois, nous osons le plus récent habitat sur Terre - nos villes - de révéler les moyens extraordinaires que les animaux survivent dans ce monde de l'homme.
Yakın dönemlerdeki en büyük değişimlerden biri 140 yıldan az bir süre önce yapılan tek bir icatla ortaya çıktı.
L'un des plus grands changements ces derniers temps est venu d'une seule invention faite il y a moins de 140 ans.
Tanrı'nın işini yapıyorum.
Car je suis proche des plans de Dieu.
Onların putları gümüş ve altından yapılmış insan elinden olan şeyler.
Leurs idoles sont en or et en argent, le travail des hommes.
Nasıl yapıldığını bulurum.
Je vais le découvrir.
- Ne bileyim, kakasını falan yapıyor herhalde.
- Je ne sais pas. Elle doit faire caca.
İmparatorun, sivil yönetim koluna ihtiyacı vardı. Ve o kolun, devlet yapılanmasının da liderlerinin olması gerekirdi.
L'empereur avait besoin d'une structure gouvernementale civile et cette structure gouvernementale devait avoir des dirigeants.
Bu şaşırtıcı değil. Size karşı suikast planı yapan birine başka ne yapılır ki?
Ce n'est pas étonnant, vu qu'elle avait tenté de le tuer.
Bazı hatalar yapıldı, şanssızlıklar oldu ama tüm bunların ardında benim olduğum fikri...
Des erreurs ont été faites et nous avons manqué de chance.
Bu yeni çağı ve yeni yılı kutlamak için 14 gün sürecek müsabakalar yapılacağını duyuyorum.
Pour célébrer cette nouvelle ère et la nouvelle année, j'organise 14 jours de Jeux plébéiens.
Howie, senin yapacağın her şeyi yapıyorlar zaten.
Ils font déjà tout à ta place.
Memnun değilsen kendin yap!
Si tu n'es pas content, pourquoi tu ne le fais pas?
Bir hata yapılırsa sorumluluğu alacak mısın?
Allez-vous porter cette responsabilité?
Vay anasını. Bana bir iyilik yap.
Arrête un peu.
Bu mütevazı Fransız'ın hiç suç bağlantısı yok, tam zamanlı olarak garsonluk yapıyor ve annesiyle yaşıyor.
Ce Français ordinaire n'a aucun lien avec le milieu criminel. Il est serveur à temps plein et vit chez sa mère.
Tarihî bir soygun ama günümüz parasıyla sadece 75 dolara rehin verildi. Bu da onu "çalınan miktar" kategorisinde sonuncu yapıyor.
Un vol historique, mais elle n'a été vendue que pour l'équivalent de 75 $, qui est donc dernier en termes de montant volé.
Lito, ne yapıyor... Ne yapacaksın?
Qu'est-ce que tu vas faire?
Burası duvarın ilk yıkılan bölümünün olduğu yere yapıldı.
Ça a été construit sur le lieu où le premier secteur du Mur a été détruit.
Kafatasından yapılmış bir kadehte kanını içeceğim!
Je boirai ton sang dans une coupe faite avec ton crâne!
Usta Jim, Troller için yapılan bir tılsımın sahibi olan ilk insan sensin.
Tu es le premier humain à posséder une amulette faite pour des trolls.
Sen altına yapıyor olacaksın.
Tu feras pipi dans ton armure.
Burada toplanmış Troller! Trol Avcısı, selefinin oğluna meydan okudu ve bunun sonucunda yapılacak dövüşe hepiniz şahit olacaksınız. Bu dövüş çağlar boyunca konuşulacak.
Peuple troll, le chasseur de Trolls a défié le fils de son prédécesseur, et vous allez tous assister à leur combat qui restera dans les annales.
Ne yaparsan yap, önce ailemi arama.
Quoi que tu fasses, n'appelle pas mes parents en premier.
Grit-Shaka'nın üstündeki etkisi sahte. Bu da onu tehlikeli yapıyor.
L'effet du Grit-Chaka est anormal, ça le rend dangereux.
Şaka yapıyor olmalısın.
Tu te fiches de moi?
- Şaka yapıyor olmalısın!
- C'est une blague!
Burada kalıp benimle araştırma yap ya da güneşli günün tadını çıkar.
Soit tu restes ici pour que je t'examine, soit tu vas te dorer la pilule au soleil.
- Çamurdan yapıldığını söylemiştin.
- Il est pas fait de boue.
Blinky ne yapılacağını bilir.
Blinky saura quoi faire.
Neden yapıştırsın ki, seni şapşal?
- Pourquoi elle serait collée, idiot?
Neden bu Trol savaşçılığını yapıyorsun?
Pourquoi es-tu ce... Combattant de Trolls?
Yapılan saldırının gizemini çözmek için.
Le secret de vos attaques se trouve dans ce corps.
Fel büyüsünün varlığını hissettiğimden beri araştırma yapıyorum.
J'ai fait des recherches depuis que j'ai senti la présence du "Fel".
Kemik yapısını değiştirdi.
Ça a transformé ma structure osseuse.
Yaklaşan filoya doğru açıl ve güvenlik nedeniyle Boma'da ödeme yapılacağını söyle.
Allez à l'encontre de la flotte et dites que le paiement doit être effectué à Boma pour raison de sécurité.
Çocuğun genetik yapısını güvenle yeniden yapılandırın.
Locus Solus reconfigure la structure génétique de vos enfants.
- Bunu neden bana yapıyorsun? - Holocube bağlantısı kesildi.
Pourquoi n'arrêtez-vous pas?
Aklını sıyırma bütünlüğü, daha önce hiç yapılmamıştı.
La délicate opération d'envelopper ton esprit n'avait jamais été faite avant.
Diğer herkes zemine takılırken biz kaykayda daha önce kimsenin görmediği şeyler yapıyoruz.
Pendant que tout le monde est coincé au sol, on fait des trucs sur des planches que personne n'a jamais vus.
- Neden bana sımsıkı yapıştın ki?
- Pourquoi tu me serres si fort?