Yağlı перевод на французский
1,723 параллельный перевод
- Bu yağlı muzu ücretsiz veriyorum.
- Une banane de lubrifiant gratuite.
Bu gece kalamarlar biraz yağlı.
Le calmar est un peu gras.
Biliyor musunuz, yağlı cildinize Clarifiance iyi gelecektir.
Vous devriez, pour votre peau grasse...
Yağlı mı geldi?
Ils sont gras?
Londra'dan bir elmas, Paris'ten yağlı boya tablo..
Un diamant à Londres, Des tableaux à Paris...
- Domuz yağlı bisküviler, felaket bir şey.
J'ai ramené quelques mantecados qui fondent sous la langue.
Fazla yağlı olmayan neyiniz var?
Vous avez quoi sans graisse?
Ürünlerimizi altı... başka mezbahadan... gelen az yağlı ürünlerle karıştırıyoruz.
Ici, Don, nous mêlons à notre produit un produit à faible teneur de gras... d'une demi-douzaine d'autres usines.
Domuzun etiketi hâlâ yağlı görünüyor.
L'emballage du bacon a l'air encore gras.
Tahminimce, yüksek sosyetenin yağlı tabakası...
Si vous voulez. Ça sera surtout l'occasion de rencontrer le gratin cairote.
Ama siz yağlı tabaka dediniz...
Ca ressemble à carotte cairote.
Zengin kelime : "Yağlı tabaka"
Le légume. Parce que vous avez dit gratin.
Yüksek sosyetenin yağlı tabakası...
Le gratin de pommes de terre.
Seni yağlı amcık.
Essaie de bronzer maintenant.
Yağlı domuz.
Quelle putain de grosse truie.
Dönere gelün. Yağlı yağlı...
Demandez le bien gras doner-kebab!
Çok yağlı.
Trop gras.
Ama yağlı doku kesiği kapatarak kanamayı kontrol altına almış.
Mais le tissu gras a refermé la plaie, ce qui a contenu le saignement.
Fakat nasıl... - Az yağlı Amerikan peyniriydi.
- C'était de l'américain allégé de base.
Büyük, yağlı, özensiz bir kalp. Kalbi hiç atmıyor.
Un coeur gras et paresseux vaut mieux que pas de coeur du tout.
Çayla yağlı ekmekleri.
Les petits beurres avec le thé.
Kendisi bu kadar yağlı olan biri karşısındakine taş atmaz dostum.
On dirait qu'elle remplit son rôle aussi. tu sais, les gens qui vivent dans la maison du bonheur ne s'envoient pas des pierres, mon pote.
- Dur, kes şunu! Ellerini gıdıklıyorsun! - Yağlı!
S'il te plaît, arrête, tu chatouilles tes doigts.
Git kendini becer, seni yağlı piç!
Va te faire, enculé de Rital!
Yere yatın yoksa yağlı kafanızı uçururum.
A terre ou je dégomme vos têtes huileuses.
- Yağlı kısmı orası.
Ca c'est du lourd.
Az yağlı yokmuş.
Ils n'ont pas de ministre des affaires étrangères.
Sorun? Bu bir yağlı domuz yakalama yarışı. Dragovich tıpkı bir Hudini.
Seul problème... c'est une course de vitesse.
Kahretsin, yüzüm çok yağlı.
Il est temps de me refaire une beauté!
Resim yaptığını, ve yağlı boya... kokularını solumamı istemediğini söyledi.
Il peignait, soi-disant, et craignait les émanations.
Yağlı yiyeceklere alerjisi var.
Il est allergique aux aliments gras.
Belki de sen yaptın, seni yağlı piç.
Si ça avait été toi, peut-être, paquet de saindoux.
Elini cama dayayıp çektikten sonra hohladığında bıraktığı yağlı yüzeyde buğu oluşmaması gibi.
C'est comme quand tu poses ta main sur une fenêtre et que tu souffles dessus.
Malum biz Venüs'ün yakın arkadaşlarıydık. Peynirinin tehlikeli boyutlarda yağlı, çiçeklerinin açıkça yapay olduğu bir harikalar diyarındaydık.
J'entrais donc à la Flèche de Cupidon, ce monde imaginaire nuptial où le ringard est à son apogée et où les fleurs sont manifestement fausses.
Hindi yağlı Yakame alabilir miyim?
- Du yakame à la graisse de dinde.
İçinde de az yağlı süt var.
Lait écrémé, à l'intérieur.
Tatlım, bana tam yağlı gouda dolu bir tabak verdin.
Cherie, tu viens de me servir un plat degoulinant de gouda.
... % 2 yağlı süte mavi kapak koyuyorlarmış. Yüzde iki!
et bleus sur le 2 %... 2 %!
Son iki haftadır kahveme her gün % 2 yağlı süt koyuyorum. - Buraya dehşet ifadesi ekle.
Ça fait deux semaines que je bois du lait à 2 % dans mon café tous les jours.
- Şimdi bu kalorileri yakmalıyım. Ve % 2 yağlı sütten vazgeçme krizlerini çekmeliyim.
Maintenant je dois brûler toutes ces calories et je dois me désintoxiquer du lait à 2 %...
Hazır ellerin yağlı iken, boynumu ovalayabilir misin?
Puisque vos doigts sont gras, pourriez vous me masser le cou?
Anlaşılan, Molina'nın yağlı bezleri garajda etrafa saçma gibi bir alışkanlığı var.
Apparemment, Molina avait l'habitude de laisser traîner des bidons d'essence dans le garage.
Yağlı surata bakın.
Hé, Dayton, mate-moi cette face de rat.
Bunlar dünyadaki en yağlı müşterilerin isimleri.
Ce sont les 100 plus grosses baleines du monde.
Sinirini yağlı yiyeceklerle yatıştır. Ben de biraz çalışayım.
Et si tu calmais ta rage dans la graisse et les calories jusqu'à ce que j'en sache un peu plus?
Yağlı, motor yağı gibi.
C'est gras, peut-être de la garniture d'étanchéité.
Sanırım yağlıboya ve tuvalden bahsetmiyorsun, değil mi?
Je suppose que tu ne parles pas d'huile ou de toiles?
Pastırma, diğer şeylerden daha fazla yağlı değil.
Le bacon n'a pas plus de graisse que quoi que ce soit d'autre.
Ateşin yanında oturmuş, sinirotu ve kırmızı palmiye yağlı güveç yapıyor, kız kardeşin N'Yanda
Elle attend près du feu.
Güzel ve yağlı.
Elle est bien grasse.
Yağlı boyana.
La peinture à l'huile.