Yok musun перевод на французский
1,338 параллельный перевод
Var mısın, yok musun?
Tu en es ou pas?
Var mısın yok musun?
C'est oui ou c'est non?
Evlat, var mısın yok musun?
Bon, tu marches ou pas?
Var mısın, yok musun?
A prendre ou à laisser.
Var mısın yok musun?
- T'es chaud ou pas?
Var mısın yok musun?
Tu continues ou quoi?
- Var mısın, yok musun?
Alors tu es partant ou pas? Je suis partant.
- Bu sene ne diyecekler biliyor musun? "Tanrım, sen yok musun.."
Tu sais ce qu'il vont dire cette année? "Mon Dieu... toi!".
- Var mısın, yok musun?
- Tu suis ou tu te couches?
Var mısın yok musun?
Avec ou sans toi?
- Sen yok musun!
- Toi, alors.
- Var mısın? Yok musun?
- Vous en êtes ou pas?
Var mısın, yok musun? Böyle başladı oyunumuz.
- C'étaît panti!
Var mısın? Yok musun?
Cap'ou pas cap'?
Var mısın, yok musun?
- Cap'ou pas cap'?
Var mısın, yok musun?
Cap'ou pas cap'?
Var mısın, yok musun?
Cap'ou pas cap'?
Haydi, var mısın, yok musun?
Cap'ou pas cap'?
Bu işte var mısın, yok musun?
T'es avec moi ou pas?
Biliyor musun, bunun için gerçekten hiç vaktim yok.
Vous savez, je n'ai pas vraiment de temps à vous consacrer.
"Keşke onu sinemaya ya da Stardust'ta Charlie Magee'yi izlemeye götürebilsem" diye düşünmediğim bir gün bile yok biliyor musun?
Chaque jour, je me dis... Je voudrais t'emmener au cinéma, ou aller voir Charlie Magee au Stardust.
Var mısın, yok musun?
Tu marches ou pas?
Biliyo musun neden orada hiç parıltı yok? Sebep onlar onların takımlarını beslemezler!
Vous savez pourquoi ils hurlent là-bas?
- Duyuyor musun? Kaçış yok.
Tu n'y échapperas pas!
Ama onları izlemeyi seviyoruz, çünkü... çünkü... bu vahşi taraftaki bir gezi... risk ya da yozlaşma yok. İki boyutlu, anlıyor musun?
Mais on adore les regarder, parce que... c'est se balader du côté obscur, sans qu'il n'y ait aucun risque réel de corruption, ça reste purement fictif...
Sende bir sorun yok. Beni duyuyor musun?
Tu n'as rien qui cloche, t'entends?
Kıskançlık belki bizim içimizde var ama biliyor musun, İspanyol yemekleri gibisi yok.
Envier est le sport national, mais notre cuisine est variée :
Ne biliyor musun? O hayata ihtiyacım yok.
J'en veux pas de la lune.
Tehlike yok mu? Bana inanmıyor musun?
Inoffensif, tu ne me crois pas?
Anlıyor musun? Bu konuşmayı yapmana gerek yok.
Vous n'avez pas à faire ça.
Okula götürüyor musun? Okul yok!
Tu la déposes à l'école, oui ou non?
Hapishanede sübyancıları, tecavüzcülerden önce öldürdüklerini biliyor musun? Hatta seri kâtillerden önce. - Bak, elinizde hiç kanıt yok.
Ils tuent les agresseurs d'enfants avant les violeurs, avant les tueurs en série, vous saviez?
Ne biliyor musun? Gerek yok. - Anladım.
C'est inutile.
Ne biliyor musun? Zaman aralığını bilmeme gerek yok.
Je ne veux pas de détails.
Biliyor musun, bana söylediğin şeyleri yapma zorunluluğum yok ve ayrıca sesinin tonunu bir gözden geçirmek isteyebilirsin.
Écoute-moi bien. Tu n'as pas à me dire ce que je dois faire. Tu n'as pas à hausser le ton quand tu me parles.
Yolun nasıl kavislendiğini görüyor musun? Seyircilere yer yok.
Le chemin s'incurve et les spectateurs ne peuvent rien voir.
- Kanepede rahatsız olur musun? - Yok canım.
J'ai connu pire.
Sen yok musun sen?
Tu es un amour.
Hapis hakkında bişey bilmek gibi bir planım yok anlıyor musun?
Et j'ai pas l'intention d'en savoir plus. Tu vois?
Görmüyor musun, ondan korkmak için hiçbir sebebimiz yok?
A-t-on une bonne raison d'avoir peur de lui?
Biliyor musun, sahiden yok bir şey.
Oe n'est rien, vraiment.
Hiçbir bilgim yok. Düşünebiliyor musun?
Je n'en avais pas la moindre idée.
Kimin, "Hiç utanmanız yok mu?" dediğini bilmiyor musun gerçekten?
"Vous n'avez aucune décence, monsieur? Vous n'avez toujours aucune décence?"
"Silah yok" kuralını hatırlıyor musun?
J'ai changé d'avis!
Bahane yok, yapmalısın, anlıyor musun?
Pas d'excuses. Il le faut. Pigé?
Biliyor musun, sessiz kalmayacağım ve avukata ihtiyacım yok çünkü tüm bunlar saçmalık!
Mais vous savez quoi, je garderai pas le silence et je n'ai pas besoin d'un avocat car tout ça, c'est des conneries!
Biliyor musun sam? Onun suç mahallinde olduğunu gösteren bir kanıtın bile yok.
Sam, tu ne peux pas affirmer qu'il était sur les lieux du crime.
Benim de dergim yok. Korkuyor musun?
Tu as peur?
Ne anlama geldiğini biliyor musun? Benim en küçük fikrim bile yok.
Je sais même pas ce que ça veut dire.
Sorun yok dedim, Isaach. Anlamıyor musun?
Il n'y a pas de problème, Isaach.
Sokağa atacak param yok, biliyor musun?
Je n'ai pas d'argent à gaspiller...