Yoklar перевод на французский
607 параллельный перевод
Her zamanki gibi aradığın zaman ortaya yoklar!
Appelez la police!
... ben bunu yaparken yoklar.... ve sonra hiçbir şey hatırlamıyorum.
Quand je... Alors, je ne peux me rappeler de rien.
Bundan sonra bu işte yoklar.
Désormais, ils sont hors du coup.
Herhalde evde yoklar.
Apparemment, il n'y a personne.
- Kandırıyor. - Orada yoklar, diyor.
- Vous le laissez vous ridiculiser?
O tahviller parayla aynı değerde ve artık yoklar.
Ces obligations sont negociables en especes et elles ne sont plus la.
Pekâlâ, Bayan Deventer, yarın bir iki saatliğine gelebilir Cuma günü de bir yoklarım.
Faites-le descendre un peu. Je passerai vendredi.
İngiliz... İngilizler yoklar artık.
Écoutez-moi, s'il vous plaît.
Adamlarım da bu işte yoklar.
Ni moi, ni mes hommes.
Düşünsenize, 3 ay yoklar.
Ils vont partir trois mois.
Clyde, Bay Temple burada yoklar diyorsa, öyledir.
La parole de M. Temple me suffit...
- Sen onu getirirken ben odasını yoklarım. - Olur, efendim.
Allez le chercher, je fouille la chambre.
Ben bayan Carey'i yoklarım resmi aldığımda da belki bize yemeğe gelirsin.
J'irai chez les Carey. Quand j'aurai récupéré les photos, vous viendrez dîner?
- Yarın gece yoklarım seni.
- Pigé, on se parle demain.
Yoklarım seni.
Ah oui. Pigé!
Yedi kızkardeşi ama bu kızlar, bu gece ortalıkta yoklar.
Ies 7 sœurs. Ces demoiselles ne sont pas là.
Neyse ki artık yoklar!
Heureusement, il n'en existe plus.
- Burada yoklar. - Anayola çıkmış olmalılar.
Ils ont dû rejoindre la grand route.
- Anne, burada yoklar!
Ils se sont enfuis?
Üçüncü katta. Ama evde yoklar.
- Au troisieme, mais y a personne.
Burada yoklar.
Ils ne sont pas ici.
Hala yoklar.
- Pas encore. - Ah..?
Yoklar. Hepsi, uçtu.
Tous partis très loin.
Bu özel günde üçü de ortada yoklar.
Tous les trois sont malades, aujourd'hui?
Onlar artık yoklar. Yine de burası daima onların.
Une œuvre lointaine, mais la leur, pour toujours.
Landru da ki pastaneye gittim, Esnault'un..... yerine gitmişlerdir diye gizlice baktım, orada da yoklar.
Je suis allé chez Landru, chez le pâtissier, chez Esnault, y a pas plus de monsieur que de beurre au...
Evet, fakat bir günlük iznim var ve düşündüm de bir uğrar ve yoklarım...
J'avais la journée libre, je suis passée voir.
Artık yoklar. Evlendiğim adam da yok zaten.
Mais je n'ai plus ni souliers ni mari!
Elbette yoklar.
Bien sûr que non!
Tam zamanı aslında, biliyorsun. Tüm samuraylarımız bir süreliğine yoklar.
Tout à l'heure, les maîtres sont partis en goguette.
Artık pek fazla yoklar.
Mais plus maintenant.
Yoklar?
Personne?
Üç saattir yoklar.
Le combat est fini depuis trois heures...
Billy ve diğer kız ortada yoklar?
Billie et la fille?
Annem, eski zamanlarda cin çarpmış insanlarla karşılaşabileceğimizi söylemişti. Ama günümüzde artık yoklar.
Ma mère m'a dit qu'autrefois... il y avait des possédés, mais maintenant...
- Artık yoklar.
- On ne les a plus.
Yoklar!
Ils sont partis.
Galiba burada yoklar.
Bon, ils sont pas là.
- Ama şimdi yoklar.
- Ils n'y sont plus.
Ve şimdi yoklar.
Et ils n'existent plus.
- Hayır, yoklar.
Non, il n'y en a pas.
Hiç görmedim ama bu yoklar anlamına gelmez.
Je n'en ai jamais vu, mais ça ne prouve rien.
Burada yoklar. Nerede anahtarlarım?
Où sont mes clés?
Bizimkiler hafta sonu yoklar düşündüm de canın oyun oynamak isteyebilir.
Mes parents sont partis pour le week-end. J'ai pensé que tu aimerais venir jouer avec moi.
Onlar senin vücuduna işlemeyecek, zaten yoklar da.
Elles ne traverseront pas votre corps, car elles n'existent pas.
Onlar yoklar.
Elles n'existent pas.
Ortalıklarda yoklar!
Ils ont disparu!
Fabrikalarınız ki... Görünürde yoklar, Bay Herdhitze.
Mais de vos usines, on n'en a jamais vu une.
Bu saat için, yoklar.
En cet instant, elles n'existent plus.
Yoklar.
Très désolé.
Listemde yoklar.
Écoutez, madame, elles sont pas arrivées.