Yone перевод на французский
3,031 параллельный перевод
Yani, yürümeye devam ederse toynağı diğer yöne dönecektir. Ta ki bağlar kopana kadar.
Quand il marche, l'os frotte contre la sole du sabot... jusqu'à la perforer.
Sıklıkla limanın bulunduğu yöne giderdim.
Très souvent, j'allais de ce côté-là, vers le port.
- Hangi yöne gideceğiz Şerif?
Où on va, shérif?
Yatırım risklerini değerlendirme biçimini değiştiriyorlardı, böylece şirketinin faaliyetlerini yukarıdakinin istediği yöne çevirecek.
Ils ont changé sa façon de gérer les risques d'investissement afin de modifier subtilement la direction de l'entreprise pour satisfaire le patron.
Diğer yöne çevirirsem ne olur?
Et si je la tourne dans l'autre sens?
Yanlış yöne gidiyorsun.
Tu vas dans le mauvais sens.
Fakat belki de bambaşka bir yöne gidiyordur.
Mais peut-être nous mènera-t-il complètement ailleurs.
Böyle bir turist gezisinde yanlış yöne gidemezsin.
Bienvenue dans ce piège à touristes.
Sanki onun hayatı mükemmel bir yöne gidiyor. Ama benimkisiyse...
On dirait que sa vie est si parfaite, et la mienne est...
Bahse varım şu yöne gittiler.
Je parie qu'ils sont par là.
Hayır, programı farklı bir yöne çevirmek istiyorlar ama bu yön senden tamamen farklı bir noktada.
Hé bien non, ils réorientent l'émission. Ils prennent une direction qui s'éloigne de toi.
Dün koridorda beni görünce diğer yöne kaçtın.
Tu as fait demi-tour en me voyant hier.
Doğrusu, nereye varmaya çalıştığını anlamadım. Ama herhalde hepimiz hemfikiriz ki karamsar bir yöne doğru gitmekteydi.
À ma décharge, j'ignorais où il voulait en venir, mais vous conviendrez qu'il prenait une direction assez déprimante.
Ateşlerini üzerime çektiğimde doğruca şu yöne gideceksin.
Sors par là, je les retiens.
Şu yöne gitti...
II est descendu...
Jeff! Şu yöne gittiler!
Ils sont partis par là!
O yöne gittilerse izlerini orada buluruz.
Si ils se sont dirigés par là, on peut retrouver leurs traces facilement.
Belki de diğer yöne gitmiştir.
C'est peut-être le contraire.
Uzman değilim ama bu bebeği yanlış yöne yollar bence.
Je ne suis pas un expert, mais j'ai l'impression que le bébé va dans la mauvaise direction.
Siz atladıktan sonra, onların dikkatini başka yöne çekeceğim.
Dès que tu auras sauté je ferais diversion.
180 derece dönüp onları ters yöne yollayacağım.
Je tente un 180 et on pourra filer.
Yanlış yöne gidiyorsun, Booth.
- Tu prends la mauvaise route.
Delillerin seni yönlendirdiği tarafa git, başka bir yöne sapma.
Suivez les indices, pas l'inverse.
Neden ters yöne gidiyorsun?
Pourquoi tu vas par là?
Sheffield'e ters yöne doğru yönlendi.
- Il allait vers Sheffield.
Yöne bağlı radyasyon detektörü.
Détecteur directionnel.
Her yöne çekilebilen, senaryoyla alakası olmayan bu iyimser pop şarkısı kadar şahane olamaz.
Pas aussi impressionnant que cette chanson pop ambigüe, qui n'a rien à voir avec l'intrigue.
Bu evdeki enerji biraz bayat kalmış ama ben senin enerji akışını pozitif bir yöne çevirebilirim.
L'énergie dans cette maison est un peu faible. Mais je pense que je peux rendre ton flux très positif.
İnan bana, New Orleans müziği bugüne kadar hiç gitmediği bir yöne götüreceğim.
Avec moi, la musique de La Nouvelle-Orléans va franchir un cap.
Belki de onları başka yöne çekebiliriz.
Peut-être qu'on peut les contourner.
İki tane zırhlı cip bu yöne doğru geliyor.
Deux S.U.V. blindés font leur apparition.
İki farklı yöne dağıldılar.
Les S.U.V. ont pris deux directions différentes.
Madem temiz bir iş olmayacak. Öyleyse polislerin başka yöne bakmasını sağlayın.
Ok, alors, si vous ne pouvez pas rentrer sans déclencher d'alarme, donnez juste aux flics autre chose sur laquelle il doivent se pencher pendant que vous vous introduisez.
- Bizimle gittiğimiz yöne doğru uçuyor.
Il allait dans la même direction que nous. Tu vois?
Dedi ki "Hey Sammy, eğer Çin'in de sahili varsa okyanustaki dalgalar hangi yöne gidiyordur?"
"Si la Chine a des plages, où les vagues... changent de direction, dans l'océan?"
Sonra da nöbetçi amirinki çalacak, o yüzden söyle bana, bu pislik fırtınası hangi yöne esiyor?
Alors dis-moi. Qui va se taper la merde?
Bazen sanat hayat gibidir işlerin doğru gitmediğini ve ne yöne gideceğini tam bilmediğini kabullenmen gerekir.
Tu vois, quelquefois.... Dans l'art comme dans la vie, il faut savoir accepter quuand, les choses ne se passent pas bien et que tu ne sais même pas où tu vas, il faut savoir accepter que c'est dû à une transformation qui va arriver.
Winston, dikkatleri tekrar başka yöne çekmen gerek.
Winston, il nous faut une autre diversion.
Normalde durum, aksi yöne doğru işler.
Normalement, c'est l'inverse.
Olayı başka yöne çeviriyorsun.
Une diversion.
Sarı bant çekip, trafiği başka yöne mi versin?
Tout bloquer? Détourner la circulation?
Şu yöne götürülmüş.
Elle a été enlevée ici.
Bu yöne daha önce gittik.
Hey T.C.! nous sommes bien passés par là!
Bütün günümüzü tek bir yöne ilerleyerek geçirdik. Hiçbir yere varamadık.
Tout au long de la journée, nous sommes allés dans une direction, mais toujours rien!
Yanlış yöne bakıyormuşum.
J'ai suivi la mauvaise piste.
- Yanlış yöne gidiyorsun.
- Oui, j'arrive.
Başka bir gezegen bulup bağlantı oluşturabilseler bile bu yolculuğun bileti hala tek yöne.
Même si on le faisait et qu'on trouvait une planète où établir une connexion, ça resterait un aller simple.
Olmaz, yanlış yöne gidiyor olabiliriz.
Pas dans la mauvaise direction.
Adamların üçü de birlik olmuş aynı yöne doğru kaçıyorlar.
Les trois sont partis dans la même direction.
Baktığı yöne baktığımda iki adamın gözlerini bana diktiğini gördüm.
Je suis son regard et vois deux gars, surpris que je les voie.
Evet, birkaç gün önce şu yöne doğru giden bir gurupta görüldü.
Il se dirigeait par ici, il y a quelques jours.