Zenginlik перевод на французский
391 параллельный перевод
Evlilik mi, zenginlik mi?
Le mariage ou le luxe?
Müstakbel gelin ve damadın mutluluk, zenginlik ve mutluluğuna içiyorum.
Je bois à la santé, fortune et au bonheur des futurs mari et femme!
Zenginlik?
Richesse?
Zenginlik hemen köşede duruyor.
La richesse est au coin de la rue.
Güzel dostlukları menüye zenginlik katacaktır.
Et ainsi, l'agrément de ce beau voisinage... fera aussi partie de mon menu, hein!
- ve zenginlik dolu bir yaşam dilerim. Sherry, efendim?
Et beaucoup de prospérité.
13 yıl sonra, içki yasağı ortadan kalktı ve arkasında zenginlik ve güce alışmış suçluları bıraktı ve bu suçlular, halkın yeniden doğmuş yasa ve adalet olgularına alışamadılar.
Après 13 ans, la prohibition est supprimée. Les puissants criminels sont incapables de lutter avec un public désireux de rétablir l'ordre.
Her şeyi vardı : Gençlik, sağlık, zenginlik. Muhteşem bir eşi ve küçük bir oğlu.
Elle avait tout, la jeunesse, la fortune, un magnifique mari et un petit garçon.
Dostumuz Birherari'ye önemli bir ticaret ve zenginlik getirdi.
Notre ami a apporté la prospérité à Birherari.
Tanrı bana zenginlik ve güzellik bahşetmiş olsaydı... şu an sizden ayrılmak bana ne kadar zor geliyorsa... benden ayrılmanın size de bir o kadar zor gelmesini sağlardım.
Et si Dieu m'avait offert la richesse et la beauté, il vous serait aussi difficile de me quitter qu'il m'est difficile de vous quitter.
Sanki karım olabilirmiş gibi davrandım hatta ona zenginlik veremeyecek olsam dahi.
Prétendant que, même sans fortune, elle m'aurait épousé.
Seni harap olmuş, itaatkâr, zenginlik ile aptallaşmış bulmayı tercih ederdim.
- Monsieur. - Edouard de Montray, sans doute?
Gördüğün gibi Beragonlar'ın gururu zenginlik içinde yüzmüyor.
Tu vois, la grandeur des Beragon est passée.
Bir kıtayı satın alabilecek kadar zenginlik ve bize bir bakın. Bir grup kadın tarafından tutsak edilen mahkûmlar.
Pouvoir acheter un continent et se retrouver prisonniers d'une bande de femmes!
Bunun sevmeyi öğrendiğin güç ve zenginlik için... ne kadar büyük bir tehdit olduğunu açıkla.
Comment cela menaçait le pouvoir et la richesse que tu as appris à tant aimer.
Yeterince zenginiz, demiştin. Ama bu zenginlik benim alın terimle oluyor!
"On est assez riches." De ce qui vient de moi!
Bunu alırdın ama zenginlik birkaç hafta içinde gözünden düşerdi.
Tu l'aurais acceptée, mais après avoir longuement critiqué la décadence des riches.
Size ömür boyu sağlık mutluluk ve zenginlik dilerim.
Je vous souhaite santé, bonheur et prospérité.
- Buraklarda zenginlik olmaz.
- Ici, tu ne risques pas.
- Örümceğin bacakları zenginlik demektir.
- Elle portait un oeuf. Richesse!
Her hafta gelip iyi şans ve zenginlik hakkında... hikâyeler anlatan falcıyı da biliyordum.
Je connaissais le devin et ses contes... parlant de bonheur et de fortune.
Yanlışın üzerine gitmekten hiçbir zaman korkmayacağız. Yapan ister yağmacı zenginlik olsun isterse de yağmacı sefalet.
"Il combattra toujours le mal, dans la richesse ou la pauvreté."
- Zenginlik...
Riches!
Evet, fakat zenginlik ve saygıdeğer olmasına ek olarak kıskanç ve şerefli bir polis memuru olduğu ortaya çıktı.
Il était riche, honorable, mais aussi policier honoraire, et jaloux! - Vous vous rendez compte!
Şuraya... "zenginlik" yaz bakayım.
Maintenant écris... "Le fantôme".
Zenginlik demek.
Il signifie : fortune!
Size zenginlerin oyun alanını göstereyim dedim. Zenginlik mezarlığı.
Je voulais vous montrer le cimetière de la richesse.
Kadına hazineden bahsetmiş. "Hayallerin ötesinde bir zenginlik."
Il lui parle du trésor dans la lettre. "Des richesses qui dépassent l'imagination."
Güven ve zenginlik içinde, Alp ikliminin verdiği dinçlik sayesinde
Prospère et favorisé par un climat sain...
Benden iyi ile kötü arasındaki farkı görebilmeyi istedin, ama bunu kendin için zenginlik için yada düşmanlarını yenmek için değil sadece halkını daha iyi yönetebilmek ve insanların arasındaki huzuru sağlayabilmek için istedin.
Voilà que tu as demandé non pas une longue existence et la richesse, ni la vie de tes ennemis, mais de la finesse et du discernement. J " ai agi selon tes propres mots.
Sana açık bir yürek ve bilge bir akıl veriyorum. Böylece karşılaştığın her şeydeki iyilikle kötülüğü aklınla ve kalbinle ölçebilirsin. Yolumdan yürürsen seni dünyadaki hiçbir Kralın sahip olamayacağı bir zenginlik ve onurla ödüllendireceğim
Si tu avances dans mes voies, suivant mes commandements, je te donnerai à la fois richesse et honneur de sorte qu "entre tous les rois de la terre, il n" y en aura pas un comparable à toi de ton vivant.
Eskiden bize gelen zenginlik ve ticaret, şimdi ona gidiyor
Le commerce que nous attirions va maintenant vers lui.
Büyük zenginlik.
Toute cette richesse!
Zenginlik..! Zenginiz!
riches... nous sommes riches
Zenginlik ve Vaatler Diyarı. "
Terre de richesses et de promesses "?
Zenginlik kötü bir kader.
- Un peu de compassion! La richesse est un handicap.
Hep derim ya, zenginlik taşınması zor bir yük.
Vous voyez. Etre riche est un handicap.
Sana şöhret ve zenginlik getirecek ürün.
C'est le produit qui t'aurait rendue riche et célèbre.
Bize verilen zenginlik için teşekkür etmenin zamanı geldi.
C'est une période de grande prospérité pour nous tous, soyons en reconnaissants.
Okyanusun dibinde ne zenginlik vardır ne de yoksulluk.
Au fond de l'océan, où il n'y a ni pauvres ni riches.
Onlara da zenginlik ve güç!
Pour les patrons richesse et puissance!
zenginliğine sahip olan sınıfı zenginliğe o kadar güveniyor ki onlar için, doğa ve zenginlik birbirlerini karışıyor.
La classe possédante de la richesse, Elle mêle une telle assurance à la richesse que pour elle, nature et richesse se confondent,
o kadar kayboldu ki zenginlik dünyasında onlar için tarih ve zenginlik birbirlerini karışıyor.
Elle est si perdue dans le monde de la richesse que pour elle, histoire et richesse se confondent,
Zenginlik ve güvenlik içinde bir imparatorluk. Ne ile kurulmuştu? Hiçbir şeyle.
Un empire prospère et sûr, ne reposant sur rien d'autre, que le seul amour d'un ami.
Beni durdurmaya çalışma. Yeni görevim bana zenginlik getirecek.
Ne m'empêche pas d'y aller.
Ben zenginlik dağını hedef almışım! Dağ mı?
Moi, ce qui m'intéresse est beaucoup plus considérable.
Benim yatırım telafi için Şeref, zenginlik ve anlayışına güveniyorum.
Pour m'aider à rembourser, je compte sur vous et votre argent.
Sataşmalar ve küçük aşağılamalar eğlenceliydi. Karakteri beslediler ve senaryolara zenginlik kattılar. İşe yaradığı müddetçe, "Hadi kullanalım." dedik.
Il faut une kyrielle de personnes talentueuses, dévouées et généreuses, prodigues de leur temps, prodigues de leurs idées, et Paramount, prodigue de son argent.
Zenginlik ile birlikte çalışmak için elimden geleni yapmaya çalışırım Bay Beshraavi.
J'essaie toujours de coopérer avec les très riches, M. Beshraavi.
Altınla değil. Zenginlik vaadiyle de değil. Ama insan ruhunun zayıflığıyla.
Pas pour de l'or, mais à cause de la faiblesse de l'esprit humain.
- Zenginlik peşinde değiliz!
- Justice et civilisation!