Zına перевод на французский
48,123 параллельный перевод
Çok sevdiği kızına... mektup yazmaktan asla vazgeçmeyen biri, mektuplar her defasında geri dönse de.
Un homme qui n'a jamais cessé... d'écrire des lettres à sa fille qu'il aime même alors qu'elles lui étaient toujours retournées
- Tatsız bir aile tartışmasına.
Une dispute de famille.
Walter. Yalanlarına malzeme olmayacağız.
Nous ne mesurons pas ses mensonges.
Reaktörü kamyonun arkasına sağlamca bağlarız ben de kamyonun aküsünü soğutma sistemine bağladım.
Nous sécurisons le réacteur à l'arrière, Je vais fixer la batterie du camion au système de refroidissement.
Bu zımbırtıyı reaktörün üstündeki şu boruların altına sıkıştıracağım.
Je vais blocker cette chose en dessous de ces barres au dessus du réacteur.
- Vay anasını. Ateş edenlerden kaçarken yoldan o kadar uzaklaşmışız ki tekrar geçit töreninin rotasına dönmüşüz.
Quand nous étions en voiture les tireurs, nous ont conduits si loin de la route on a contourné la route de la parade.
- Sizi temin ederim çalıştığına dair deneysel kanıtlarımız var.
- Je peux vous assurer. nous avons des preuves concrètes comme quoi il fonctionne.
Henson vakasına daha yakından bakmalıyız.
Il faut réexaminer l'affaire Henson.
Bay Kirk, Birleşik Devletler Yasasının 18. Kısmının 113B fıkrasına göre yargılanacaksınız. Ulusal Sınırları ihlal eden terör eylemleri adı altında.
M. Kirk, vous êtes accusé, selon la loi 18, chapitre 113B du Code Pénal des États-Unis... d'actes de terrorisme au delà des frontières nationales.
O hastanede yalnız başına ölmeyecek.
Mourir seul dans cet hôpital.
Dördüncü ev arkadaşına ihtiyacımız var ama çünkü bence...
Mais on a besoin d'un quatrième colocataire, parce que je pense...
Reagan'nın ev arkadaşımız olmasına ne dersin?
Que penses-tu de prendre Reagan comme colocataire?
Şuna ne dersin ; işbirliği yaparsan hakim karşısına çıkarılman için seni ilçe cezaevine geri yollarız.
Comment ça : vous coopérez, et nous vous ramener dans la cellule du comté pour être traduit en justice.
Aslına bakarsanız ben Dr. Quinn, ben tıp insanıyım.
En fait, je suis le Dr. Quinn, médecin femme.
Onu bir saat içinde gözaltına alacağımızı tahmin ediyorum.
Je prédis qu'on l'aura en garde à vue dans l'heure.
Güvenli bölgeye sızıp, çipin bulunduğu RD laboratuvarına gireceğiz. Ama Tom'un kasaya erişimi yok.
On s'introduit dans la zone sécurisée et on se dirige vers le labo RD où se trouve la puce, mais Tom n'a pas accès à la chambre forte.
Ne yani tüm bunların üzerine yıkıldığına mı inanmamızı bekliyorsun?
Donc, quoi? Vous vous attendez vraiment à ce qu'on croit que vous avez été piégé?
O kadar imkansız yerlere ulaşıyor ki istihbarat camiası varlığına bile inanmıyor.
C'est un assassin tellement létal qu'il est capable d'atteindre des cibles dans des endroits si intouchables que les renseignements ne croient pas en son existence.
Sana inanmamız güvendiğimiz anlamına gelmez.
Le fait qu'on vous croit ne veut pas dire qu'on vous fait confiance.
Nasıl kontrol altına alırız?
Comment le contient-on?
Ve eğer öpücük kamerasına çıkarsak öpüşürüz, insanlara şov yaparız.
Et si jamais on nous voit sur l'écran géant, on joue le jeu à fond, bisou sur la bouche.
Hayatta bir B planına ihtiyacımız olursa diye babam bize blackjack öğretiyor.
Papa nous apprend le blackjack comme plan B pour notre futur.
Tamam, B planına ihtiyacımız var.
Il faut un plan B.
Bence hemen büyük bir mıknatıs alıp bir helikopterin altına yapıştırarak bütün ülkeyi dolanmamız, ve bütün silahları çekmemiz lazım.
Je pense qu'on devrait, prendre un gros aimant, le coller sur fond d'un hélicoptère, voler au dessus du pays, et aspirer toutes les armes.
Dediklerimi yaptığınız sürece kimsenin kılına zarar gelmez.
Et personne ne sera blessa tant que vous faites tout ce que je dis.
Bir şey deneyecek olursanız sonuçlarına katlanırsınız.
Si vous tenter quoi que ce soit, il y aura des conséquences.
O yüzden sporcularımızın Moskova'ya uluslararası atletizm şampiyonasına gittiklerini duyunca bizzat teşekkür etmek istedim.
Quand j'ai appris que nos athlètes se rendaient à Moscou pour concourir aux championnats d'athlétisme, j'ai tenu à les remercier.
O hâlde ne yazık ki ajanınız, Rus adaletinin karşısına çıkacak ve kendileri ne madde bulunduranlardan ne de casuslardan hazzederler.
Alors, je crains que votre agent ne soit jugé en Russie... qui n'est tendre ni avec la drogue ni avec les espions.
Arkadaşımız yuvasına dönecek yani?
On récupère notre camarade?
Elimizi taşın altına koyacağız.
Ce sera un risque à prendre.
Şimdi risin zehirlenmesinin ilk kurbanı Mindy Hesser'ın kızının basın toplantısına bağlanıyoruz.
Nous sommes en direct avec la fille de Mindy Hesser, première victime de l'empoisonnement à la ricine.
Annesinin en önemli vatandaşlık görevi olarak addettiği bu görevi yapmasına yani oy verme hakkımızı korumasına hiçbir korku ya da belirsizliğin engel olamayacağını söyledi.
Elle me disait qu'aucune peur ou incertitude n'aurait empêché sa mère de mener à bien ce qu'elle considérait comme son plus grand devoir civique, protéger notre droit de vote.
Hayatta kalmak, mesele ülkemizi yönetmek olunca tek başına yeterli bir vasıf olmamalı, haksız mıyım?
Le fait de survivre ne devrait pas être la seule condition pour pouvoir diriger le pays, vous ne trouvez pas?
Bu sabah adayımızın adına başka leke sürdü mü?
A-t-elle critiqué notre candidat, ce matin?
Önce Richmond'ın bakanlarına saldırdınız.
Vous avez attaqué les membres du cabinet de Richmond.
Sonra da en güvendiği danışmanına saldırdınız.
Puis, la conseillère en qui il a le plus confiance.
MacLeish onandığına göre Bakanlar Kurulu adayları için oturumlar ayarlamamız lazım.
Je me disais, maintenant que MacLeish a été confirmé, on devrait mettre en place des audiences de comité dès maintenant pour désigner les candidats du cabinet du Président.
Hayal kırıklığına uğramayacaksınız.
Je ne vous décevrai pas.
Bildiğiniz üzere, kıskançlık ve hınç bazı grupları kışkırttı ve onlar sahte ve ikiyüzlü bir eşitlik adına ve popülist fikirlerle, başardığımız her şeyi yok etmeye uğraşıyorlar.
Comme vous le savez, l'envie et la rancune ont conduit à l'émergence de groupes qui, au nom d'une égalité factice et hypocrite ainsi que d'idées populistes, essaient de détruire ce que nous avons accompli.
Tanrı aşkına, ne yapacağız?
Qu'est-ce qu'on va faire, bon Dieu?
Bu kadına saldırmalıyız.
Il faut attaquer cette femme.
Dr. Robert Borden'ın sesli mesajına ulaştınız.
Vous êtes sur la messagerie du Dr Borden.
Nihayet gözlerimizi şehirlere çevirecek ve yaşamın, Dünya üzerindeki en yeni habitata nasıl uyum sağladığına tanık olacağız.
Et enfin, nous observerons nos villes pour voir comment la vie s'adapte à ce nouvel habitat sur terre.
Kalabalığın güvenlik anlamına gelebileceği doğru. Ama yuvanızı bulmaya çalışırken aynı kalabalık sorun teşkil edebilir.
Il est vrai qu'être nombreux apporte la sécurité, mais cela peut aussi être un problème quand on cherche à retrouver son nid.
- Yok, her taşın altına bakmak zorundayız.
Non, on continue de chercher.
Komiser, uğraştığınızı biliyorum ama 30 kiloluk bir kancayı bu pisliğin içine daldırmak arabada bir delik açıp, boğulmasına sebep olabilir.
Capitaine, je sais que vous essayez, mais laisser tomber un crochet de 30 kg dans cette boue pourrait percer un trou dans la voiture et la noyer. Tim est là.
20 saniye içinde karada olacaksın ama yardımına ihtiyacımız var.
Vous serez sur terre en 20 secondes, mais j'ai besoin de votre aide.
Ve biz de kar ortağı olduğumuza göre F-Braves kutu başına beş dolarını alacak ve biz de sıra dışı satıcılığımızın ödülü olarak payımızı alacağız.
Et depuis que nous sommes des participants lucratifs, les F-Braves ont leur cinq dollars la boîte. Et on obtient chacun notre part pour notre exceptionnel technique de vente.
Ofis binasına taşınmamız seni içten içe yiyordu buradan nefret etmemizi ve senin istediğin yere taşınmamızı istedin.
Tu ne supportes pas qu'on ait emménagé dans un immeuble de bureaux, donc tu veux qu'on le déteste tous pour qu'on déménage là où tu veux.
Dün gece kaldırım taşına attığınız çöpleri gözden geçirdik, Bay Lima.
Nous avons fouillé vos poubelles jetées hier soir, M. Lima.
Eğer buradan bir şey çıkmazsa eski hücre arkadaşlarına bakacağız eski tutuklandığı arkadaşlarına falan.
Si ça ne foire pas, on enquête du côté des anciens compagnons de cellules, des associés anciennement arrêtés.