Üzeresin перевод на французский
985 параллельный перевод
Başını belaya sokmak üzeresin.
Tu vas t'attirer des ennuis.
Daha doğrusu, Ruairidh'ın teknesini kaybedip boğulmak üzeresin.
Pas question. Vous y resteriez.
- İstiyorsun, ağladın ve ağlamak üzeresin.
Si, tu viens de pleurer. Tu es au bord des larmes.
Sabırlı ol. Bunu öğrenmek üzeresin.
Patience, tu vas le savoir.
Tahammül sınırlarını aşmak üzeresin.
Tu as les traits tirés.
Yeni bir kariyere başlamak üzeresin, Berthalet. Dans kariyerinde yaptığın her şeyi geride bırakır.
Vous avez trouvé une nouvelle carrière, Berthalet, ça va dépasser tout ce que vous auriez pu faire comme danseur.
Nişanlı mısın, veya nişanlanmak mı üzeresin?
Fiancés, ou pratiquement fiancés?
- Carl-Adam'la evlenmek üzeresin ama.
- Tu vas épouser Carl-Adam?
Sen o incecik şeyin içinde donmak üzeresin.
Vous allez geler avec ce petit manteau.
ABD ordusuna yazılmak için gönüllü olmak üzeresin Barbella.
Tu vas t'engager, de ton plein gré, dans l'armée américaine.
Kendi boğazını kesmek üzeresin ve ben bunu görmeye katlanamam.
Je n'ai aucune envie de te voir fiche ta vie en l'air.
Ölmek üzeresin Bruhn.
Vous êtes mourant.
Harika bir duygu. Dikkat et Pat, patlamak üzeresin.
Vous allez éclater, on dirait!
dar bir tahtanın üzerinde yürümek üzeresin
Et toi, tu vas bientôt traverser une passerelle étroite.
Cehenneme adım atmak üzeresin, Bartholomew. Cehenneme!
Tu vas entrer en enfer, Bartolome.
Değilim! Ağlamak üzeresin.
- Si, tu as envie de pleurer.
Onu yeniden bulmak üzeresin.
Mais tu vas le retrouver.
- Aileye dahil olmak üzeresin!
- Tu seras presque en famille!
Hayatımda gördüğüm en mutlu ailenin mutluluğunu mahvetmek üzeresin.
Vous êtes sur le point de détruire tout le bonheur... d'une des familles les plus heureuses que j'aie jamais connues.
Tıbbi bir yorum mu yapmak üzeresin?
Alliez-vous me donner un conseil médical?
Bu şirketi 5 milyon dolar zarara uğratmak üzeresin.
- Vous allez nous faire perdre 5 millions de dollars.
Beni kızdırmak üzeresin.
Vous allez me rendre méchant.
Ve bir kere daha evlenmek üzeresin.
Et sur le point de vous marier.
Beni yumruklamak üzeresin değil mi?
Vous avez failli me frapper, hein?
Esiri olmak üzeresin, Mike.
Tu deviens son prisonnier, Mike.
Yapayalnız bir adam olmak üzeresin.
Vous allez vous retrouver très, très seul.
Ne olup bittiği umurunda mı? Ölmek üzeresin.
Tu es plus têtu qu'une mule!
Evlat eğer o kara cesedinin üzerinde deri kaldıysa onu da kaybetmek üzeresin.
Mon garçon... s'il te reste encore de la peau sur ta carcasse noire... tu vas la perdre maintenant.
- Ama bağırmak üzeresin. - Hayır.
Mais tu vas le faire, n'est-ce pas?
Hayır, fakat eminim ki söylemek üzeresin.
Non mais vous allez me le dire.
Sığırları götüreceksin,.. ... borçlarını ödemek üzeresin,..
Bétail vendu, dettes remboursées.
Konsantre olmalısın, kaybetmek üzeresin.
Tu devrais te concentrer. Tu vas perdre.
Ne güzel söyledin, yeni bir şarkı yazmak üzeresin.
Jolie phrase. Ça te fera une autre chanson.
Doğada bir geri dönüşüm süreci vardır. Eski bir geleneğe şahit olmak üzeresin.
Dans la jungle, rien ne se gaspille, la nature recycle tout...
"Balatayı sıyırmak üzeresin" dedim.
"tu vas être une banane."
- Sevgili dostum, ona aşık olmak üzeresin. - Ama o bir hayat kadını değil! - Bir arkadaş da değil!
Mais ce n'est pas une prostituée... elle n'en a même pas l'air.
Patlamak üzeresin.
Tu vas exploser.
Bunu Albay Lynch için oynama şansına sahip olmak üzeresin.
Tu vas pouvoir jouer ça pour le colonel Lynch.
Kafasına defalarca hızlı toplar yemiş birine soru sormak üzeresin.
Diane, tu sais que j'ai reçu beaucoup de balles sur la tête.
Ödülünü almak üzeresin.
Ton trophée vient de sortir du bois.
Çıkmak üzeresin... çıktın!
Je te perds... maintenant!
Sinirli bir adamla karşılaşmak üzeresin, Bay William Connor, ki bu adam, omuzunda, milli borçlar değerinde bir taş taşıyor.
Vous allez rencontrer un homme furieux, M. William Connor, qui porte tous les malheurs du monde sur ses épaules.
Bay John Vincent Harden'ın... paranoid sendromlarına neden olan gizemi ortaya çıkaracak kimyasal reaksiyona tanık olmak üzeresin.
La réaction chimique que vous allez voir élucidera le mystère de la persécution de monsieur John Vincent Harden.
Tombul, anıran eşeklerden konu açılmışken, onun tarafından terk edilmek üzeresin.
A propos de ça, j'en connais une qui va voir qui est un âne...
Tehlikeli sulara geçmek üzeresin.
Tu es en train d'outrepasser la mesure.
İşimi bitirmek üzeresin ve bıçağını saplamak üzere kaldırıyorsun.
Tu lèves ta lame pour abréger mes tourments,
Güvenmek üzeresin.
Justement.
İlk sayfa haberi olmak üzeresin.
Vous allez faire les gros titres.
Bence büyük bir hata yapmak üzeresin.
Je crois que c'est une erreur.
Uyumak üzeresin.
Tu dors?
Çok büyük bir hata yapmak üzeresin, Flynn.
Je te préviens.