Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ I ] / Istakoz

Istakoz перевод на французский

620 параллельный перевод
Bilmek istersen, istiridye ve ıstakoz yiyip şarap içtim.
J'ai pris également des huîtres, du homard et du champagne.
Güzel, taze ıstakoz.
Une langouste bien fraîche!
Eskiden çok güzel bordo şarabında ıstakoz haşlıyorlardı.
Jadis, c'était homard thermidor et bordeaux.
Hala ıstakoz yaparlar ama, ama bordo şarabı artık yok.
On sert toujours le homard mais plus le bordeaux.
Önce kendini bir ıstakoz gibi haşlar sonra da soğuk kapmadan yatağa dalarsın.
On se fait bouillir comme un homard, et direct au lit!
Karides, istiridye, ıstakoz.
Crevettes, homard...
Birkaç francala Maryland'in kıyılarından gelen yarım porsiyon ızgara ıstakoz kızarmış istiridyeler uzaklardaki güneşli Rusya'nın havyarı ve güzel Fransa'nın dağ manastırlarının kaşar peyniri.
Des petits pains. La moitié d'un homard. Du caviar, venu de Russie.
Şu ıstakoz tuzağından çıkıp tuzlu deniz havası alalım. Tuzun antiseptik olduğunu söylerler.
Allons respirer l'air salé... c'est antiseptique.
Bakalım bir daha ne zaman ıstakoz çıkarıyorlarmış?
C'est joli. Voyons. Quand ont-il encore du homard?
Evimde, Baltimore'daydım. Birayla beraber ıstakoz tıkınıyordum.
Dans le dernier, j'étais à Baltimore et je me tapais des crabes et des bières.
- Ama ıstakoz... - Istakoz...
- La langouste, tu sais...
Gece yarısından sonra ıstakoz servisi yapıyoruz.
L'équipe de nuit.
Çizburger, ceviz burger, muz burger, tavuk burger... ıstakoz burger, Çin usulü burger ve spesiyalitemiz, süper burger.
Hamburgers au fromage, à la banane, au poulet, au homard, au thon, et notre super extraburger!
Bu sabah kendim yakaladım. - Bu Manuel, ıstakoz kralı.
- Voici Manuel, le roi du homard.
Havyar, ıstakoz.
Caviar, langouste...
Bir ıstakoz alabilirim.
Et je peux prendre du homard.
Deniz kıyısına bir kız getirmişti. güneşte yanmasını sağlamıştı sonra o soyulmaktan perişanken, sıcak bir ıstakoz gibi onu atmıştı.
Raymond avait amené une blonde à la mer, il l'avait exposée au soleil... et lorsqu'elle pelait, il la laissait tomber comme un homard brûlant.
Geçen hafta ona soğuk ıstakoz yemeyi öğretti. Mükemmelen.
Elle lui a appris à manger délicatement... le homard.
Şimdi bir kızarmış ıstakoz ve soğuk bir bira iyi giderdi.
Un homard frit et une bouteille de bière fraîche.
- Akşam yemeğinde de haşlanmış ıstakoz.
- Et il y a du homard pour dîner.
Morina ıstakoz kadar iyidir ve daha ucuzdur.
La morue vaut le homard et c'est moins cher.
Gratenli ıstakoz yapmıştım.
J'ai fais faire des homards au gratin!
Loire'den alabalık, Manş'tan dil balığı,... Corsica'dan ıstakoz,... Dieppe'den istiridye, Lorient'den sardunya...
Saumons de la Loire, soles de la Manche, homards de Corse, huîtres de Dieppe, sardines de Lorient.
Prensesi sağda solda gezdirip ıstakoz ızgara ısmarlayıp, gece yarısı bırakmaktan bıktım artık.
Ben, j'en ai drôlement marre de trimbaler, mademoiselle la Bêcheuse! De lui filer du homard grillé, de la reconduire à sa porte sur le coup de minuit!
Şu, güzel kız ve ıstakoz hakkındaki hikayeyi duydun mu? Hayır.
Vous connaissez l'histoire de la fille et du homard?
"Bir arkadaşım bana canlı bir ıstakoz verdi ve ben de : " Çok güzel. Sanırım onu akşam yemeği için eve götüreceğim. " dedim.
II a expliqué. "Un ami m'a donné un homard vivant"... et j'ai dit. "Super, on va bien dîner".
Hiç canlı ıstakoz yedin mi?
Vous avez déjà cuit un homard vivant?
En azından ıstakoz değildi!
Pourquoi pas un homard?
Bu adamın bir kadına bakarken ya bembeyaz kesildiğini ya da ıstakoz gibi kızardığını fark ettim.
Je l'ai remarqué, il ne peut pas regarder une femme... sans devenir pâle comme un linge ou rouge comme un écrevisse.
Ya da Mornay soslu, karidesli ıstakoz yer mantarı ezmesi, brendi, yağda yumurta ve konserve jambon garnili.
Ou du homard aux crevettes avec de la sauce Mornay, du pâté de truffes, du cognac, un œuf au plat par-dessus et du Spam.
Lazanya, musakka, ıstakoz termidor escalopes de veau à l'estragon avec endives gratinéed peynirli.
Lasagne, moussaka, homard thermidor, escalopes de veau à l'estragon et endives gratinées.
Çok güzel. Çok büyük bir ıstakoz, Michael.
Jolie pêche, Michael.
Hiç böyle bir ıstakoz görmemiştim!
Je n'ai jamais vu un homard pareil.
Her detayı bir ıstakoz masasında halledeceğini mi sanıyorsun?
Est-ce qu'on règle les détails en mangeant du homard?
Her şey bir ıstakoz masasında hallolur mu? Öyle olmuyor.
Que tout est réglé autour d'un homard?
İki tane kremalı ıstakoz çorbası, iki kişilik havyar... ve Chateaubriand... ondan da iki tane.
Deux bisques de homard... deux portions de caviar, et... un châteaubriand pour deux personnes.
Karım ana yemek olarak ıstakoz... Evet, afedersiniz...
Ma femme aimerait le homard comme plat...
Fransız soğan çorbası... karides kokteyl... haşlanmış ıstakoz ve buzlu viski istiyorum.
Je voudrais une soupe à l'oignon, une coupe au crabe, des queues de homard grillées et un Wild Turkey aux glaçons.
Kremalı ıstakoz çorbası ve haşlanmış alabalık.
Bisque de homard et truite au bleu basquaise.
Telefona koş ve ıstakoz istilası alarmı ver.
Fais le 19, c'est la brigade du homard.
Annie, dolabın arkasında kocaman bir ıstakoz var.
Annie, il y a un homard géant derrière le frigo.
Yalnızca ıstakoz.
Ce ne sont que des homards.
Istakozu tercih etmez misiniz? Birkaç ıstakoz?
Pourquoi pas deux ou trois homards?
Bir düzine fazla büyük olmayan ıstakoz, soğansız tartar ve sıcak patates kızartması.
Un tartare sans oignons et une frite bien chaude. Quelle mémoire!
Yoksa ıstakoz mu?
Gamba?
Geldiğim yerde ıstakoz bu şekilde yeniyor.
C'est comme ça qu'on mange le homard chez moi.
Hepimiz, ıstakoz yemeye ne dersiniz?
Et si nous commandions tous du homard?
Sürekli alabalık, istiridye, ıstakoz.
du saumon, des huîtres, du homard...
Her neyse, biraz geciktim, çünkü nakit param kalmamış ve ızgara peynirimi ödeyebilmek için iki saat ıstakoz boşalttım.
Je suis en retard car je n'avais pas de liquide et pour payer mon repas, j'ai dû décharger des homards.
Biliyor musunuz, kamyon beni ıstakoz deposuna götürdüğünde ben de Sven'e dedim ki "yaptığımıza değer mi?"
Quand j'allais vers l'entrepôt de homards, je pensais... J'ai dit à Sven : "Tu crois que ça vaut la peine?"
Neden bir ıstakoz almıyorsun, Ben ardından da yeşillik bir şeyler alacağım.
Pourquoi tu ne prends pas le homard? On fera la paire.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]