Şiddet перевод на французский
4,642 параллельный перевод
Burada, Vetno'da şiddet dolu çocukluğumu akıl hastanemi buldum.
"Qu'ici, à Vetno, j'ai trouvé mon enfance maltraitée... "... mon hôpital psychiatrique...
Şiddet, öfke... ben de öfkeliyim.
La violence, la haine... Je suis en colère aussi!
Aile içi şiddet falandır dediler.
Violence conjugale et tout.
Aile içi şiddet.
Querelle de ménage.
- Aile içi şiddet ihbarı bu.
C'est une querelle de ménage.
Gerçek şiddet filmlerdeki gibi değildir.
La vraie violence n'est pas comme dans les films.
Ancak son zamanlarda, Çeyrek Asır Oyunları'nda bulunan bazı radikallerin hareketlerinden kaynaklı olarak şiddet olayları baş gösterdi.
Dernièrement, des violences ont suivi les actes de quelques... radicaux pendant les Jeux de l'expiation.
Onu bulan polis arızalı olduğunu ve onu şiddet kullanarak çevrımdışı bırakabildiğini söyledi.
Le policier qui l'a trouvé dit que c'est une malfonction et qu'il du employer la force pour le déconnecter.
Kendi kendine şiddet uygulamışsa, ikinci kaideyi çiğnemiş oluyor, değil mi?
Utiliser la violence à l'encontre d'elle-même... c'est dores et déjà enfreindre le Second Protocole, d'accord?
Hayır. Masumlara karşı şiddet, Allah'ın yolu değil.
La violence contre des innocents n'est pas la voie d'Allah.
Genç bir adamkende genelliklere kadınları içeren... şiddet olaylarına karışmış.
Il avait déjà commis d'autres actes de violence, fréquemment en raison d'une femme.
Size söyleyebilirm ki bu adamın içinde şiddet var.
C'est un homme violent.
Şiddet konusunda agnostiğim.
Je suis... agnostique en ce qui concerne la violence.
Biraz daha şiddet içeren bir şeye ne dersin?
Peut-être quelque chose un brin plus violent?
... mesele ne olursa olsun... şiddet bunun bir çözümü olamaz.
De lui faire comprendre que quoi qu'elle ait à affronter dans la vie, la violence n'est en aucun cas une réponse acceptable.
Şiddet kullandılar.
Au troisième degré.
- Sana karşı olan bir şiddet de değil.
Ce n'est pas seulement de la violence contre toi, non plus.
Yeşil şiddet bıçakları!
Les lames vertes de la furie!
İlaç kaynaklı şiddet olaylarıyla baş edemiyoruz.
On ne peut pas continuer comme ça avec la violence de la drogue.
Ona kocanın çabuk sinirlenen ve şiddet kullanan biri olduğunu anlat.
Racontez-lui tout sur les violences de votre mari.
Şiddet tehdidi.
La menace de la violence.
Ona fiziksel şiddet uyguladığını söyledi.
Alors, elle a dit que tu étais violent avec elle.
İkinci yöntem ise, şeytanları çekebilmek için uygun ve şiddetli bir ortam hazırlamak kaos, kan seks, şiddet.
La seconde méthode consiste, en la création d'une sorte, d'atmosphère frénétique, qui attire les démons... chaos, sang, sexe, violence.
Tonla fiziksel delilimiz var. Şahidi yok, şiddet geçmişi ve avukatı hâlâ altını bağlıyor.
On a des preuves matérielles suffisantes, aucun alibi, notre homme a des antécédents violents et son propre avocat a encore de l'acné, monsieur.
- POLİS MERKEZİ Hane içi şiddet?
POSTE DE POLICE VIOLENCE CONJUGALE? Oui
Benim ve çocuğumun öldürülüşünü içeren çizimler ve şiddet içeriyordu.
Il contenait des images explicites du meurtre de mon fils et moi.
Herkese acımasız bir şiddet uyguluyorlar.
Leur violence sans pitié vise tout le monde.
Her insan şiddet içinde yaşayıp ölebilir.
Un homme peut vivre ou mourir dans la violence.
Aile içi şiddet durumuna karşın görüşünüz nedir?
Madame, un mot sur la violence conjugale dont vous seriez victime?
- Şiddet eğilimi var.
- Violence.
Onu hiç şiddet uygularken gördün mü?
Vous l'avez déjà vu violent?
O sapık ve şiddet yanlısı.
Il est pervers, violent.
Eşigörülmemiş bu şiddet salgını masum insanların çapraz ateş altında can vermesine sebep oluyor.
Dans ce climat de violence, les civils se trouvent pris dans des tirs croisés.
- Daha az şiddet içereceği kesin.
- une option moins violente.
- Az şiddet içeren seçeneği istiyorum!
- Oh, je prends l'option moins violente.
Lise son sınıf öğrencisi Corey Holland'ın korkunç ölümünden 3 hafta sonra Texarkana kasabası yine bir şiddet olayı ile uyandı.
Trois semaines après la mort choquante de l'élève de terminale, Corey Holland, la ville de Texarkana s'est réveillée une fois de plus avec un horrible acte de violence.
Tarih ise şiddet dolu.
L'Histoire est violente.
Kamera ordayadı ve şiddet birden patlak verdi
La caméra était là, et la violence a éclaté.
CIA tarafından parası ödenen gazeteci ve çeteler de yalanlar ve şiddet yaydılar ve..
Les journalistes et les bandits étaient payés par la CIA.
Onun şiddet damarından avukata bahsetmek istemezsin.
Ne parle pas à son nouvel avocat de ses accès de violence.
Aile içi şiddet.
La violence conjugale.
- Normal bir ayrılık, aldatma veya şiddet.
Me tromper ou me frapper, c'est respectable?
Um, ne zaman şiddet hakkında rap yapsam,
Euh, quand je rappe sur la violence
Ordu ve protestocular arasında geniş çaplı şiddet var.
Un affrontement de taille entre armée et manifestants.
Genelde şiddet yanlısı bir adam değilimdir.
Maintenant, d'habitude, je ne suis pas violent.
"Her kim bu topraklara gelir ve birini bu topraklarda öldürürse... bu kan ve şiddet çebmeriyle lanetleniyor."
Quiconque vient sur ces terres répandre le sang de ses camarades sera condamné à rester piégé dans une boucle de sang et de violence.
En katı Amerikan yönergelerine uyulmuştur. Tüm şiddet sahneleri sahtedir.
Les plus strictes directives ont été suivies et la violence a été simulée.
Sadece CBS 2'nin ulaşabildiği bu özel görüntülerin şiddet içerdiğini hatırlatmakta fayda var.
Nous avons obtenu ces images exclusives. Nous voulons vous rappeler que les images suivantes sont choquantes.
Ev içi siddet?
Violence conjugale?
Bu sürede siddet içeren kaç davada karar verdiniz?
Combien de crimes violents avez-vous jugés?
- Haddinden fazla şiddet içerikli.
- C'est excessif.