Şışş перевод на французский
3,769 параллельный перевод
Evet. Golf yardımcısıymışsın.
Oui, tu es un caddy.
Arananlar tabelasındaymışsın. Başına ödül varmış.
Que tu es sur la Chaîne des Primes, et qu'il y a une prime.
New York'un yarısıyla yatmışsın.
Tu as couché avec la moitié des filles de New York.
Görev tanımın gayet iyi ve R. Kelly şarkısı kullanmamışsın.
Ta déclaration de mission est logique et tu n'as utilisé aucune parole de R. Kelly.
Havalı tüfek almışsın. Çocukken sahip olduğum iki takla yerli yarış pistin var.
il y a un fusil à air comprimé, il y a aussi le circuit avec le double looping que j'avais quand j'étais gamin!
Ortaya çıktı ki, sen bizi kovamazmışsın. Çünkü burada çalışmıyorsun.
Ouais, il s'est avéré que tu ne peux pas nous virer, car tu ne travailles pas ici.
- Rahibe Jude'un emrettiği kısırlaştırmayı eline yüzüne bulaştırmışsın, Arthur.
La stérilisation ordonnée par sœur Jude. Vous l'avez bâclée, Arthur.
Sanki... Birazcık, sen hiç olmamışsın gibi davranmayı denediğimiz için kızmış olabilir misin?
Tu es fâché qu'on ait fait comme si... jamais rien ne s'était passé?
Onu bu huyundan vazgeçirmeye çalışıyordum ve görünüşe göre, siz başarmışsınız.
j ai tenté de lui enlever cette habitude et vous vous avez réussi!
Pekâlâ Qaseem Ramzi, adaya geliyor ıssız bucaksız bir yerde ev kiralayıp bomba yapmaya çalışıyor.
Okay, donc Qaseem Ramzi, arrive sur l'île, Loue un appart au milieu de nulle part, ou il essaie de fabriquer une bombe.
Şş! Fısıldamak benim olayım.
Chuchoter, c'est mon truc.
Üstelik en sevdiğim karamelli mısırdan da almışsın.
Et t'as acheté mon maïs préféré au caramel.
Ama bu sefer insanmışsın gibi konuşmaya çalış.
Cette fois, essaie de le dire comme tout le monde.
Orasını tamamen yanlış anlamışsınız, Bay Emerson.
Vous n'avez pas compris M Emerson.
Aynısı olmadığını biliyorum ama belki gözlerini kapatırsan, operadaymışsın gibi olabilir.
Je sais que ce n'est pas la même chose, mais... Peut-être que si tu fermais tes yeux, ce serait comme si tu étais à l'opéra.
En azından mesai saati dışında da... Haklıymışsın, Lionel.
Par chance, on n'est plus en service.
Kusura bakma Megan, yanlış anlamışsın.
Megan, je suis désolé si tu,... si vous m'avez mal compris.
Anladığım kadarıyla kardeşimle bir yanlış anlaşılma yaşamışsınız.
Et je comprend que vous ayez eu un malentendu avec mon frère.
Hayır ama sorduğun için teşekkürler Carol. Yanlış bilgi almışsın.
Non, merci d'avoir demandé, Carol.
Vavv, bunu gerçekten sırıl sıklam yapmışsın.
T'as vraiment inondé ce truc.
Evet, Yelp sitesinden aldığım bilgiye göre santeriasuzy37 adlı kullanıcı, size tavuk kanı bulaşmış deri bir pantolon getirdiği zaman çok iyi bir iş çıkarmışsınız.
Oui. D'après les informations que j'ai pu récupérer grâce à Yelp, vous avez remporté un franc succès lorsqu'une certaine santeriasuzy37 vous a apporté un pantalon en cuir taché de sang de poulet.
Alışılmadık, kullanışsız ve sağlıksız.
Pas banal, pas pratique, et pas hygiénique.
Ama sonra bir bakmışsın ki yerden çişini temizleyip ortasında arındırılmış bir bölge olan bir yatağa girer olmuşsun.
Mais l'instant d'après vous êtes en train de nettoyer son pipi sur le sol. vous allez vous coucher avec une zone neutre au milieu du lit.
Evet, biliyorum, tek artınız da oydu zaten, ama "aile geçmişi" başlığının altına "içmek" ve "sırlar" yazmışsınız.
- Oui, c'était votre plus. Mais dans antécédents familiaux, vous avez mis "alcool" et secrets. "
Ritim kelimesini 38 defa yanlış yazmışsın.
T'as mal orthographié "rythme" 38 fois.
Beni yanlış anlamışsın.
Vous m'avez mal compris.
Sonra çatıya saklayıp gecenin bir yarısında banyoya kurarız sonra da sen bunları bizden izinsiz yapmışsın gibi davranırız.
On la cachera sur le toit, et on l'installera en pleine nuit. On fera croire que ça vient de toi.
Sonra bir de bakmışsın eli, bal çömleğine dalmış bile.
Il s'habille en Winnie l'Ourson, et le seul truc à savoir c'est que sa main reste collée à "ton pot"
Onu unutmamışsın, şanslı adammış. - Ne anlattı? - Pek konuşmuyor.
Il a de la chance que vous l'ayez pas oublié. grosso modo.
- Belki yanlış yola sapmışsındır.
Tu t'es trompé de chemin?
" Sanırım yanlış kişiye yollamışsınız.
" Je pense que vous avez envoyé ceci à la mauvaise personne.
Tam da o dünyayı kutsayan, bütün nehirleri karartan, tepeleri avuçlayıp sahilleri katlayan o gecenin gelişinden önce. Ve kimse, kimse, yaşlılığın ıssız paçavralarını giyenler dışındakilere ne olacağını bilmezken, ben, Dean Moriarty'yi düşünüyorum.
obscurcit les fleuves et drape l'ultime rivage... et personne, personne ne sait ce qui va nous arriver, à part les naufrages de la vieillesse... moi, je pense à Dean Moriarty, et au vieux Moriarty,
Bölgenin dışında çıkmışsın, dostum.
Et vous n'êtes pas dans ce cas.
İçlerinden birini iyi pataklamışsınız.
On dit que l'un d'eux s'est fait massacrer.
Bankayla ilgilendiğimizi görünce güzel oyun hazırlamışsınız.
T'as créé une belle diversion quand t'as vu qu'on s'intéressait à la banque.
Sen kafayı sıyırmışsın Burgundy.
Je crois que t'es un malade mental, Burgundy.
Ve sonra bir bakmışsın olmayacak şeyler yapıyorum. Sokakta bir erkeğin yapmaması gereken şeyler yaptım. - Sıradaki!
J'ai fini par... faire des choses, disons-le... dans la rue, qu'on ne devrait pas faire.
Yaşam ve ölüm çarkında sıkışıp kalmışsızdır.
Que nous sommes coincés dans un cycle de vie et de mort.
İşte bu günlerde insanlar aile hayatını, aile kurumlarını hiçe saymaya başladı. Bir bakmışsın her şeyi fırlatıp atmışız ve zencilerle beyazlar evlenmeye başlamış!
Aujourd'hui, on dénigre la famille et ses institutions... et bientôt, tout partira à vau-l'eau.
Bir bakmışsın geminin dışındayım.
Et juste comme ça, on me vire du vaisseau!
Her saygısızlığı yaşamışsın.
Privée de libertés.
Ben sadece üzgünüm, hiç gerçek aşkı bulmamışsın
Dommage que tu aies pas trouvé l'âme sœur.
Benden yararlanmışsınız gibi, sırtımda bir ağrı var.
Pourquoi j'ai l'impression de m'être fait avoir et que j'aurais mieux fait de repartir?
Her şeyi yanlış anlamışsın.
Alors, relaxe.
Başka bir dünyadaymışsın varmış gibi hissettiriyor.
Je te fais sentir comme si t'étais dans un autre monde qu'ici.
Sahne ışıklarına geri dönmekte bayağı zorlanmışsınız değil mi Bay McKinney?
Vous avez traversé un long tunnel à l'époque où vous étiez une star, n'est-ce pas, monsieur... McKinney?
Yakışıklılığını annenden almışsın, değil mi?
Tu tiens ta beauté de ta mère, hein?
Paramı Vern çalmamış, sen çalmışsın.
C'est pas Vernon qui a volé mon fric, c'est toi!
Sınıfta kalmışsın, öyle duydum?
Il paraît que t'as redoublé?
Şimdi herkes lütfen rahat görünmeye çalışsın.
S'il vous plaît, un peu de décontraction.
Ama biliyor musun? Annem gibi gizemli olduğunu sanıyordum ama anladım ki gizemli değil depresyondaymışsın, anladın mı?
J'ai cru que t'étais mystérieuse, comme ma mère, jusqu'à ce qu'il s'avère que mystérieuse voulait dire dépressive, OK?