Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ A ] / Acınası

Acınası перевод на португальский

7,100 параллельный перевод
Şimdi iyi görünüyor ama inan bana içindeyken acınası bir hâldeydi.
Parece bom agora, mas era uma miséria quando estávamos lá dentro. Confia em mim.
Burada sizleri üretici insanlar haline getirmeye çalışıyorum... ve bunu yapmak için gerekiyorsa hayatlarınızı acınası yapabilirim.
Estou aqui para os tentar fazer ser humanos produtivos, e se tiver de tornar as vossas vidas miseráveis para conseguir, eu faço.
- Acınası haldesin.
Pareces infeliz.
Onların şiddeti oldukça acınası ve cahilceydi. Ama yine de onların gerçek kişilikleri buydu.
A violência deles era mesquinha e ignorante, mas, em última instância, era o que eles eram.
Bu acınası.
É justo. É patético.
Umarım önümüzdeki 10 yıl boyunca her gece beni düşünürsün seni acınası pislik!
Espero que penses em mim durante dez anos, seu idiota patético e salteador de planetas!
O acınası cadının şu ana kadar sevgiye en yakın olarak tattığı şey.
O que aquela bruxa miserável tem de mais parecido com amor.
Acınası bir pişmanlıktan öte başka bir şey değilsin.
És um desapontamento patético. Julgas-me?
Sen cesaret vermeseydin Norman asıl tarafını belli etmeyebilirdi. Mızmız, acınası birisi. Öfkeli ve boş.
Sem o teu encorajamento, o Norman talvez nunca tivesse mostrado o que era, um homem queixoso e patético, zangado, vazio...
Acınası durumdasın.
És patético.
- Acınası. Mac, nam.
Mac, minha senhora.
Hep acınası tefeci olarak kaldın.
Vocês continuam a ser uns usurários.
Benim acınası tohumum için Oakland'de bir kulüp açacağım.
O meu filho imbecil vai ficar a tratar de um clube em Oakland.
Zavallı, çaresiz, acınası garibanın tekiydim.
Eu era um pobre, indefeso e miserável desgraçado.
Kendimi bulduğum garip yerde acınası bir hayat yaşadım.
Eu vivi uma vida miserável no estranho local onde me encontrei.
Cenaze kazığımı toplayacağım ve bu acınası ateşte yanacağım.
Deverei juntar as sobras do meu funeral e reduzir a cinzas este miserável quadro.
Siz ise numara yapması için para verdiklerinizi bile tatmin edemeyen acınası bir alkoliksiniz!
E você, senhor, é um bêbado miserável que nem sequer satisfaz os que são pagos para fingir.
Basın toplantısının acınası fili feda etme hamlesi olduğunu fark etmediğimi mi sandın?
Acha que não reparei que a conferência de imprensa foi um patético sacrifício de um bispo?
Bunu size nasıl açıklasam?
Tem classe. Como é que explico isto?
Maskeli kör bir adamın, nasıl ölümüne dövülüp konteynere atıldığını açıklar mısın?
Importas de me contar como um homem cego com uma máscara acaba meio espancado até à morte no meu contentor do lixo?
Çünkü polise, buna nasıl izin verdiğimi açıklamayı çalıştığımı düşündükçe ne desem kelepçeleri yiyorum, o yüzden buna değeceğini kanıtla.
Porque estou a ouvir-me a explicar à policia como deixei isso acontecer e todas as versões acabam comigo com umas algemas, por isso convence-me de que tudo isto valerá a pena.
O halde o yaklaştığında... elektrikli çitlerin gücünün kesilmesini ve kilitli kapıların... sanki sihir yapmış gibi açılmasını nasıl açıklıyorsun?
Então, como é que explica... Cercas eléctricas a desligarem-se quando ele se aproximou, portas electrónicas a abrirem-se como se de magia se tratasse?
Nasıl açıklıyorsun?
Como é que...
Bunu nasıl daha açık söylesem?
Como é que lhe posso explicar isto?
Doktorun biri vücudunu açıp incelemek istediği için cenaze töreni yapılamayacağını nasıl izah etmemizi bekliyorsunuz?
Como sugere que lhes expliquemos que não haverá funeral porque um médico quer abri-la e estudar o seu interior?
Açıkçası size nasıl yardım edeceğim hakkında bir fikrim yok.
E, sinceramente, não faço ideia de como ajudá-lo.
Bu da mülteciler sorununu nasıl çözdüklerini açıklıyor.
É uma maneira de resolver o problema dos refugiados.
Bilimin bunu nasıl açıklıyor?
Como é que a tua ciência explica isto?
Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum ama bu..
Não sei como explicar, mas...
Şanslısın ki bir gammazı uyuşturucudan açık etmem.
Para sorte sua, eu estou-me nas tintas para as drogas.
Bu da iş fırsatlarını nasıl kaybettiğini açıklıyor işte.
Isso explicaria como ele faz desaparecer as oportunidades de emprego.
Konu açılmışken, nasıl olur da hafta sonu tek vardiyan bile olmaz Henry?
Por falar nisso, não tinhas de trabalhar este fim de semana, Henry?
Değerlendirme modelini babama açıklamam gerek. Empire'ın alt eşiğini arttırmak için akış modeli oluşturmam gerek. Hakeem'in Laviticus'taki performansını nasıl baltalayacağımı bulmam gerek.
Tenho de explicar ao meu pai, aumentar o lucro da Empire e descobrir como minar a atuação do Hakeem na Laviticus.
Açıklarsan yalnız başınasın.
Assume-te e ficas por tua conta.
Dr. Lecter'ın yakalanmasını beklerken çektiğin acıyı nasıl azaltıyorsun?
Como alivias a agonia de esperar pela captura do Dr. Lecter?
İkimiz de dünyalıların elinden acı gördük.
Ambos sofremos nas mãos dos Terrenos.
Clarke bunun nasıl kardeşime faydası olacağını açıklasana.
Clarke... Queres explicar-me como é que isto ajuda o meu irmão?
Şu üniformayı nasıl aldığını açıklasana sen.
E que tal tu explicares onde arranjaste esse uniforme?
Ama açılabilir ve içerideki kaynağımız sayesinde nasıl açıldığını da biliyoruz.
Só que pode ser, e graças à nossa fonte no interior, agora sabemos como.
Sizin açınızdan nasıl gitti?
- Como se saiu?
Birisi bana bunun tekrar nasıl olduğunu açıklayabilir mi acaba?
Alguém, por favor, me explique como é que isto está a acontecer. - Outra vez.
Bu kadar küçük bir şey tüm dünyaya olan bakış açını nasıl değiştirebiliyor?
Porque uma coisa tão pequena muda a tua visão do mundo?
Başka nasıl çocuklara asla yapmayacakları şeyler yaptıran görünmez bir arkadaşı açıklayabiliriz ki?
De que outra forma consegues explicar um amigo imaginário que obriga os nossos filhos a fazer coisas que... nunca fariam de livre vontade?
Yerini söyleyebilse bile bilginin kaynağını Bayan Vandervaal'a ya da polise nasıl açıklayacaksın?
E mesmo que ela te dissesse, como ias explicar à Mrs. Vanderwaal onde arranjaste a informação? Ou à Polícia?
Çok sinirliydi o piçe borcunu nasıl ödettiğini açıklıyordu.
Estava todo entusiasmado... Como tinha feito "aquela vagabunda" pagar.
Tüm isteğim bu davanın nasıl yürütüldüğüyle ilgili bir soruşturma açılması.
Tudo aquilo que peço é que abram uma investigação para avaliar a forma como o caso está a ser conduzido.
Sonunda bunu nasıl başardığını açıklamıyor bu.
Isso não explica como é que finalmente conseguiste.
Neşeyle, elimi canlı közün içine soktum ama hemen acıyla geri çektim.
Estava de tal forma deliciado, que pus as mãos nas cinzas em brasa mas, depressa as tirei, com um grito de dor.
- Clive öyle diyor ama bu doğru olsa bile bu Clive'in neden Ray'i dövdüğünü ya da işkence sırasında merkeze geldiğini açıklamıyor.
- Foi o que o Clive disse. Mesmo que seja verdade, não explica o porquê do Clive ter batido no Ray ou de aparecer nas sessões de tortura na sede dos Cobras.
Kapıyı açıp buradan çıkmama izin verdiğinde nasıl hissedeceksin hayal bile edemiyorum.
Imagino como vais sentir ao abrires esta porta e soltares.
Bu kadar korkuyorsan demek, kapıyı açıp buradan çıkmama izin verdiğinde nasıl hissedeceksin hayal bile edemiyorum.
Bem, se isso te assusta, não consigo imaginar como te vais sentir quando abrires esta porta e me tirares daqui.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]