Afyon перевод на португальский
528 параллельный перевод
Ağrıyan organlar için afyon.
Religião para o povo e ópio para aliviar a dor.
- Biraz afyon getir.
Consiga-me láudano.
Afyon cennetindeyiz ve afyonumuz yok.
Estamos na terra do ópio e não há opiáceos.
- Afyon ile ilgilenmiyorum.
- Não trabalho com opiáceos.
Görev mülkünün ücra bir bölümünde afyon yetişiyordu.
Por cultivar ópio na propriedade da missão.
- Shing afyon soktu, bizim olduğunu söyledi.
- Shing trouxe ópio para bordo.
Hayatınızda hiç Çin afyon mağarasına girmediniz galiba.
Nunca esteve num antro chinês de ópio, pois não?
Anladım. Afyon kaçırmak.
Significa que faz contrabando de ópio.
- Hayır. Ben viski satarım. Buralarda afyon içilmesine müsaade etmem.
Não tolero viciados em ópio por aqui.
Sanırım içine afyon gibi bir şey koyuyorlar.
Estou certa que estão cheios de ópio, ou qualquer coisa no género.
Duyduklarıma göre, Gishiro yabancılarla birlikte, afyon kaçakçılığı yapıyormuş.
Quando ele estava vivo, diziam que Gishiro... estava envolvido com estrangeiros, a traficar ópio.
Afyon!
Ópio!
Voodoo diyarı sadece afyon tarlasıymış.
A terra Voodoo era só campos de papoilas.
Kananga : iyi gizlenmiş dönümlerce tarlada afyon yetiştiren adamı
Kananga : plantador de papoilas em vastos campos bem camuflados, protegidos pela ameaça voodoo do Barão Samedi.
Afyon çok kuvvetli bir çiçek.
A papoila é uma flor resistente.
Afyon tentürü.
Láudano.
Buna laudanum diyorlar, afyon ve alkolden bir solüsyon.
- Chamam-lhe láudano. É uma solução de ópio e álcool.
Afyon, bu bir alışkanlığa sebep olabilir.
ópio... pode tornar-se num hábito.
Ben, afyon tentürüyle doluyum.
Estou cheio de láudano.
İşlenmemiş afyon.
Ópio em bruto.
Ve yasadışı hiç bir şey yapmamıştır. Rahibe kılığına girerek afyon satması dışında...
e nunca fez nada de ilegal... a menos que contem com as vezes que vendeu droga vestido de freira!
Biraz afyon bıraktım.
Deixei-lhe ficar algum láudano.
- Afyon mu?
- Ópio?
Afyon.
Ópio.
Afyon mu?
Ópio?
Afyon baskını sırasında Laos Kızıl Muhafızlarınca vuruldular.
A Guarda Vermelha do Laos matou-os quando traficavam ópio.
Bizi afyon tüccarı sanıyor.
Julga que somos traficantes de ópio.
Afyon tacirleri ve köle olarak kullanılan yerel halk.
Traficantes de ópio e os habitantes locais que têm como escravos.
Bana insanlarını daha çok çalıştırabileceğini söylemiştin. - Afyon hasadını yapabileceklerini.
Disse-me que punha a sua gente a trabalhar duro, a ceifar o ópio!
Afyon tarlalarında zorla çalıştırılmanızdan o mu sorumlu?
Está encarregado do trabalho forçado dos campos de papoilas?
Afyon?
As papoilas?
Afyon toplamaya devam mı edeceksiniz, yoksa süslü Narai'ye parası için uğraşma fırsatı mı vereceksiniz?
Vão continuar a descascar papoilas ou pôr este Narai espalhafatoso a correr a sete pés?
Altın Üçgenden gelen afyon trafiğinin çoğunu o kontrol eder.
Controla a maior parte do ópio que sai do Triângulo Dourado.
Shan dağlarından çıkan iki buçuk ton mal vardı... işlenip eroin yapılacak üç numara afyon.
Vinham duas toneladas e meia de ópio das Montanhas Shan para serem refinadas em heroína.
Durdurmaya çalıştığım afyon üreticilerinden biri de... birinci sınıf insanlık düşmanı... Bir süre önce Altın Üçgen'deydim.
Eu estava no Triângulo Dourado.
Yegane nakit kaynağı, afyon tarlalarıydı.
O ópio é a única plantação da zona.
- Afyon gibi.
- Ópio.
Sana, afyon ticaretimize burnunu sokan herkese... korku salacak miktarda cephane getirdim.
Trouxe-lhe um arsenal que desencorajará quem tentar... meter-se no nosso negócio de ópio.
Korkarım zavallı Franklin'e... öyle çok afyon verdim ki... buradan Los Angeles'a yürüyebilirdi... ve bu ona hiç de iyi gelmezdi.
Acho que dei ao pobre do Franklin... uma tal dose de ópio, que ele poderia caminhar daqui até Los Angeles... e não lhe serviria de nada.
Hamileyim, afyon bağımlısıyım, ve Shelley isimli ünlü ve'gay'bir şaire aşığım.
Estou grávida, sou viciada em ópio, estou apaixonada por um poeta chamado Shelley, que é um famoso cagão.
Çıkarın şunu bayım, yoksa sizi afyon bitkisine boğabiliriz.
Traga-o, sir, e traga também qualquer planta de ópio que tenha para ai.
Afyon mu içiyorsun? Günahkar ol.
Fumas ópio?
Çünkü artık bir afyon müptelası oldun.
Porque te tornaste uma viciada em ópio.
Afyon benim annemi öldürdü.
O ópio matou a minha mãe.
Öyle bir ülke ki afyon üreterek savaşı finanse etmenin en kolay yolu.
Um país onde a produção de ópio se tornou o meio mais fácil de financiar a guerra.
Ham afyon.
Ópio.
- Bölgedeki en büyük afyon satıcısı.
- O maior traficante de ópio da zona.
Kaparoyu afyon almak için kullanıyor.
Está a usar o dinheiro para comprar este ópio.
- Nakliyat işinde diyorlar ama bence kurt postlarında afyon ticareti yapıyor. Peki ya Carla Vesari?
E a Carla Vesari?
Marihuana, afyon
Cocaína Marijuana
Bir top afyon yuttu.
Engoliu uma bola de ópio.