Alısveris перевод на португальский
4,974 параллельный перевод
Alışveriş merkezinde aldığını mı?
Aquela que compraste no centro comercial?
Alışveriş yaparken en az zevk aldığım gündü.
Foram as compras menos divertidas que alguma vez fiz. Toma.
Alışveriş merkezinde ne işiniz vardı hem?
E o que faziam os dois no centro comercial?
Buna akıllı alışveriş deniyor.
É uma compra inteligente.
Alışveriş hastası o arkadaşımı özledim.
Tenho saudades da minha amiga oportunista das compras.
Geçen gün alışveriş merkezinde Marc ve Phil ile karşılaştım.
Encontrei o Marc e o Phil no centro comercial, no outro dia.
Peki kimin için alışveriş yapıyordunuz?
Então, para quem a estava a comprar?
Bu yüzden salı günleri alışveriş yapıyorum çünkü çok kalabalık olmuyor.
Eu faço as compras de preferencia às terças feiras... porque há menos gente.
Adamların alışveriş yaparken o güzel bacağının çürüyüp düşmesini istemeyiz.
Não queremos que essa bela perna apodreça e caia enquanto estiver no Centro Comercial.
İyi bir alışveriş olduğunu düşünüyor.
Ele pensa que é um bom negócio.
J Crew'a gidiyorum, alışveriş yapacağım ve akşama kadar sürecek.
Vou à J. Crew, às compras. Estou atrasada.
Alışveriş merkezinde bırakılmamamız da gerekiyordu.
Não devemos ser deixados no centro comercial.
Alışveriş mağazasında mahsur kalmıştık.
- Deixaram-nos no centro comercial.
İşe gittim, alışveriş yaptım.
Fui trabalhar e fui às compras.
Sahte mutluluklarından arınırlar alışveriş yapmaya bile gitmezler ve sonra kendilerini bulmak için çarşıya inerler.
Perdem a falsa felicidade, esquecem-se do caminho para o centro comercial e vêm para o centro para se encontrarem.
Yani annen Payless'de alışveriş yapıyor. Friendly's'de çalışıyor.
Então, a tua mãe faz compras na feira da ladra e serve à mesa.
- Alışveriş alışkanlığına göre kendisini önemsiyor.
Pelos seus hábitos de consumo, importa-se com ele mesmo.
Çok güzel bir alışveriş.
E isto trata-se de uma troca realmente agradável.
Alışveriş merkezlerini kim sevmez ki?
Quem não gosta de ir ao centro comercial?
Arkadaşlarınızla alışveriş yaparsınız ve...
Andar nas compras com os amigos e...
Benim için yemek yapıyorsun, temizliyorsun, alışveriş yapıyorsun.
Cozinhas para mim, limpas e fazes compras para mim.
İnternetten alışveriş ve gece teslimatıyla istediğimi alabilirim.
Com as compras online e entregas à noite, tenho o que quiser.
Seni bir öğle yemeğine götürürüm ve sonra da alışveriş yaparız.
Vou leva-la a almoçar e vamos as compras.
Şimdi ucuz çiçek almanın hazır ambalajlı çikolata almanın başıboş bir alışveriş olmasının yanında güzel bir şey olduğunu da düşünüyorum.
Mas agora entendo que comprar flores baratas ou chocolates não é simplesmente uma maneira de encher os bolsos ao estado, mas uma atitude bonita de se ter.
Heller'ın mali kayıtlarına göre dün Kingston'nun dışındaki bir marketten alışveriş yapmış.
A conta dele mostrou compras perto de Kingston.
Alışveriş merkezindeyiz.
Estamos no Country Mart.
Sakin bir yerleşim yeri, ideal alışveriş kasabası. Normalin tanımı resmen.
Local sossegado, cidade mercantil idílica, a definição de normal.
Yağmalar şehrin alışveriş bölgesine kadar yayıldı ve hava karardıkça tutuklamalar artıyor.
As pilhagens chegaram à zona das lojas da Baixa da cidade, e à medida que a noite caiu, aumentaram as detenções.
- Alışveriş arabasına ne dersin?
Carrinho de Compras? Sim.
Büyükannenin bunu nasıl elde ettiğine aklım ermiyor ama... Ormandaki bir aktar ile alışveriş yapardı.
- Fazia trocas com um ervanário.
Jess! Alışveriş arabası lazım.
Jess, preciso do carrinho.
Yeni alışveriş merkezinde kemik bulmuşlar.
Encontraram ossos na obra do novo shopping.
Oradan alışveriş yapacaktım.
Queria fazer compras lá.
# Alışveriş merkezindeki bir tren ile #
Com um comboio Do centro-comercial
İnternetten alışveriş mi yapıyordun?
Ou as suas compras online.
Alışveriş yaparız.
Para fazer compras.
Biraz alışveriş yapacağım.
Algumas compras. Só isso.
Söylentilere göre bir alışveriş merkezi açılacakmış.
Os rumores, é que há um centro comercial para chegar.
İş alışveriş olunca pek de iş olmuyor.
Quando se trata de fazer compras, na verdade não é trabalho.
Jess! Alışveriş arabası lazım.
Jess, preciso do carrinho!
Bu adil bir alışveriş.
É uma troca justa.
Geçen akşam, maskotumuz, bizden izinsiz bir alışveriş merkezinde görülmüş.
Ontem à noite, a nossa mascote fez uma aparição não autorizada no centro comercial local.
Kostümü giyip, alışveriş merkezine gittiğimi ima etmiyorsun, değil mi?
Não estás a insinuar que vesti o fato e fui a um centro comercial...
Az önce alışveriş merkezinden yeni kıyafetler aldı ve biz de her birini gözden geçirip hakkında konuşacağız.
Ela acabou de comprar roupas novas no centro comercial, vamos ver cada uma delas, e falar sobre isso.
Orta batıda alışveriş merkezlerine bavul satardı.
Vendia malas para as lojas de todo o centro-oeste.
Gün boyunca kendini eve kilitlemen gerekirdi balo için alışveriş yapman değil.
Devias fechar-te em casa, em vez de andares às compras para o baile.
Eşiniz alışveriş merkezinin otoparkından alıkoyulurken kızınız Miranda da oradaymış.
A sua filha Miranda estava lá quando a sua esposa foi raptada do estacionamento do Shopping.
Biraz alışveriş yaparız. Tırnaklarımızı ve saçlarımızı güzelce yaptırırız.
Vamos fazer umas comprinhas, podemos deixar as unhas lindas... e os cabelos lindos.
- Fakat alışveriş etmekten hoşlanmıyor. - Erkek olduğu için olmasın.
É por ser homem.
Hem nasıl alışveriş yapayım ki?
De qualquer forma, como poderia fazer compras?
Biz alışveriş yapıyorduk.
Fomos fazer compras.