Att перевод на португальский
22,777 параллельный перевод
Montreal şirketleriyle anlaşmalarınızda ne gibi adımlar attınız?
Que avanços fez nos seus negócios com os empresários de Montreal?
Buraya gelerek beni tehlikeye attınız, bayım.
Coloca-me em grande perigo, vindo aqui.
- Senin imzayı attığın kişiyim.
- Quem és tu? - Sou quem e aquele pelo qual contrataste.
Attığın adımlara dikkat etmelisin.
- Não passes dos limites.
Aradım, mesaj attım.
Sim, eu liguei. E eu mandei mensagem.
Biliyorum, mesaj attım.
Eu sei. Eu liguei-lhe.
- Savcı yardımcısıyken içeri attığım bir adamdan.
- De um tipo que prendi.
Onu şantajdan içeri attım. Ancak esas yaptığı bu değildi.
Prendi-o por associação criminosa, mas não foi isso que ele fez.
Ağaç eve adım attığım an bir sel gibi geldi anılarım.
Voltou tudo, mal entrei na casa na árvore.
Jeremy meselenin özünü bilmezse Roman'a geri adım attıramaz.
Olha, o Jeremy não consegue fazer o Roman recuar se ele não souber o que está na origem disto tudo.
- Sen hepimizin hayatını riske attın.
Puseste todas as nossas vidas em risco!
Sonra birden bire buraya gelmek için her şeyi riske attı. Seninle vakit geçirebilmek için.
Então de repente, ele arrisca tudo ao vir aqui, para passar tempo... contigo.
Onun için ilişkilerini riske attın.
Arriscaste relacionamentos por ele.
- Ama o 14'ü kim attı? - Ben.
- Mas quem é que marcou os 14?
O yüzden telefonumu bir bardak biranın içine attım.
Por isso, deixei cair o telefone num copo de cerveja.
31 çekmeyi bırak git biraz cevap bul da Travis Mack'e imza attırıp Anderson'ın tekmesini kıçımdan çekebileyim.
Para de engonhar e obtém respostas para assinarmos com o Travis Mack e eu possa tirar o pé do Anderson do rabo.
Bak, sana öyle bok attığım için üzgünüm tamam mı?
Desculpa ter falado mal de ti.
Cesetleri yaktınız ya da tırı okyanusa attınız mı?
Queimaste os corpos deles ou atiraste o camião ao oceano?
Şöyle diyebilirim Sofia'yı topa vururken gördüğünde ve 20 yıl sonrasıyla ilgili hayaller kurmaya başladığında Sofia Kadınlar Dünya Kupası finalinde maçı kazandıran golü attığı zaman bütün stadyum adını haykırırken..... " Torres!
Sabes... Quando vês a Sofia a chutar uma bola na sala, e começas a imaginar-te, daqui a 20 anos, a Sofia a marcar um golo decisivo na final do Mundial, e o estádio inteiro grita o nome dela. " Torres!
Kaynanamın benim içtiğim şaraba doğum öncesi vitaminler attığına eminim.
Tenho a certeza que a minha sogra anda a meter vitaminas pré natais no meu sumo de uva.
Önce beni ezdi, sonra fırlatıp attı.
Ela usou-me e deitou fora.
Haftalarca acı veren düşünceleri, bunaltıcı araştırmaları ve tereddütle geçen uykusuz geceleri bir kenara attın.
Perdes semanas de pensamentos agonizantes e pesquisas enfadonhas, noites sem dormir, pela indecisão. Eu...
Çünkü hayatını onu kurtarmak için tehlikeye attın yani seninleyken o gergin anda salgıladığı dopamin ve endorfini yeniden salgılıyor.
Tu arriscaste a vida para salvá-la, e, quando está contigo, ela sente a mesma libertação de dopamina e endorfina de quando passou por aquilo.
Savunma Bakanlığı bu durumun ulusal hazinemizin ve rezervimizin güvenliğini tehlikeye attığını düşünüyor.
O Departamento de Justiça sente que isso compromete os nossos tesouros e reservas nacionais.
- Sly, kral asasına göz attın mı?
Sly, estás a ver o ceptro?
Hükumet ortaya bir plan attı.
O Governo elaborou um plano.
Demir attığımız yere gittiğimde hayvanlar paramparça etmişti.
Quando regressei ao local onde o ancoramos, o animais tinham-no destruído.
Kendini tehlikeye attı. O tehlikedeyse çevresindeki herkes de tehlikededir.
Pode estar em perigo e, como tal, todos os que estão perto dele.
Benji değişiklikleri sevmedi. Superlative'e attığı mektuplar giderek daha tutkulu olmaya başladı ve sonunda onlara bir daha çizgi romanlarını satın almayacağını söyledi.
O Benji não gostou e as cartas dele era cada vez mais inflamadas, até que lhes disse que nunca mais lhes compraria uma revista.
Tam buraya yumruk attığımda düşürdü.
O tolo largou-o quando lhe bati.
Çevredeki herkesi tehlikeye attığınızı söylüyor.
- Que põe em risco todos à sua volta.
Davanın kapanışı hakkında ona e-posta attım.
Enviei-lhe um e-mail sobre a resolução do nosso caso.
Morland'ın anlaşmasından bir hafta önce VinylVenue43 adındaki birine çok uzun birkaç e-posta attınız.
Uma semana antes de o negócio dele ir por água abaixo, trocou longos e-mails com um VinylVenue43.
Hangi rüzgar sizi ofisime attı?
O que é que o traz ao meu gabinete?
Tıpkı şu an arkandaki kadının bana attığı bakış gibi.
Como está a fazer agora a mulher que está atrás de ti.
İçeri çok insan attı.
Ele já prendeu muita gente.
Oğlun federal bir ajana iftira attı ve SWAT üyelerini kandırdı. SWAT'ın şöyle bir huyu var.
O seu filho incriminou um agente federal e manipulou agentes da SWAT para fazer isso.
Hayır, mesaj attı.
Ele mandou-me uma mensagem.
İleriye attığımız her adımda daha derine batıyoruz.
Cada passo em frente, nós apenas nos afundamos mais.
Sen iyi misin? Çığlık attığını duydum.
Tu estás bem?
Jake'e mesaj attım.
Mandei um SMS ao Jake.
Yani, bizi içeri attırır.
Quer dizer, ele trancava-nos.
İşten mesaj attılar.
É do meu trabalho.
Em, Alison kendini Welby'e attığında sadece annesini gördüğünü düşünmedi.
Em... quando a Alison se internou, voluntariamente, em Welby, ela não pensava que só tinha visto a mãe.
Cass'i riske attık, şimdi de Amara'nın elinde.
Sabes, nós jogamos com o Cass, e agora é a Amara que o tem.
Onu çöpmüş gibi kenara attın ki ölsün.
Se ela não morresse de frio, morria afogada.
Vardı, kaldırıp attın.
Nós tínhamos algo de bom e tu desperdiçaste-o.
Gordon'ı çöpe attım.
Deitei o Gordon fora.
Taburumuzun bayrağı. Herkes imza attı.
Assinámo-la todos.
Tamam, mesaj attım.
Eu liguei.
Sizi buraya hangi rüzgar attı?
E foi isso que o trouxe cá?