Başlık перевод на португальский
2,435 параллельный перевод
Ooh, bu iyi bir başlık olurdu.
Uma luta até à morte. É um bom título para alguma coisa.
Söylemek istediğim süper kız iyi bir başlık olabilir ve insanlar onu bugün kucaklayabilir ama yarın çarmıha germek isteyecekler.
Só estou a dizer que "super rapariga" dá uma grande manchete mas as pessoas vão adorá-la hoje e crucificá-la amanhã.
Bir kişinin düşünce duygu, ismi bilinmiyor, bir şarkı dinlerken gibi Başlık bilmeden
O sentimento de pensar numa pessoa, cujo nome não é conhecido, é como ouvir uma canção... sem saber o nome.
Ooh, bu iyi bir başlık.
É um bom título.
Başlık nasıldı?
Que tal o cabeçalho?
Örgü başlık arıyorum. Hava bazen soğuyor.
Estou à procura de um chapéu de lã... para a minha cabeça... fica fria às vezes...
İşte o an gözlerimin önünde başka bir başlık belirdi.
E naquele momento, outra manchete apareceu-me à frente dos olhos.
Başa giyilen bir başlık işte.
É uma espécie de coroa.
Bu yüzden başlık takıyor.
Por isso é que usa capacete.
Kuru sıkılar. Boş savaş başlıkları olmaları mümkün.
Eventualmente com ogivas vazias.
Başlık "En Genç Meclis Üyesi" ydi.
"O mais jovem Congressista de sempre".
Tamam, ama kafası niye patladı? Ses-altı patlayıcı başlık.
Um assassino tarado com má fama e meu substituto.
Beyler açık arttırma başlıyor.
Cavalheiros, o leilão está aberto.
Yumuşak başlı bir işçi uygun bir ağıçlık alanda dolaşırken katilimizin hızlı ve marifetleri elleri onu güvercin gibi avlar.
O doce funcionário municipal convenientemente atraído à região arborizada. Atingido por um assassino com a velocidade e astúcia de uma ave de rapina.
Siz Katolik kızlar çok geç başlıyorsunuz
You Catholic girls start much too late.
İyi bir başlığa, şık ve güzel bir şeye.
Preciso de uma boa manchete... Algo... algo chamativo. Algo como...
"Biz Askerler Lisa İçin Nasıl da Abarttık" Çöl Okyanusu Operasyonu başlıyor!
Operação Oceano Deserto autorizada!
Artık insan 180'lerine geldi mi geçmişte yaptığı hatalarını düşünmeye başlıyor.
Bem, quando um homem atinge a sua 18ª década, relembra-se dos erros que fez na vida.
Onca yıldan beri kendisini her görüşümüzde, hemen elini böyle yapıştırıyor sıkı sıkı tutuyor ve başlıyor anlatmaya, "müstehcen" şeyler.
E desde aí, todas as vezes que o víamos, ele estava sempre a agarrar e a apertar e a sussurrar coisas porcas.
Şimdi kızmaya başlıyorum!
Eu é que estou a ficar zangado!
Seni keşke evde bıraksaydık demeye başlıyorum.
Estou a pensar que era para te ter deixado em casa.
Oh, işte başlıyor. Bazı arkadaşlarla yıllık fantezi tasarımımız için burdayız.
Estou aqui com algumas amigas para o encontro anual de fantasias.
Kısaltılmış okul saatleri uygulaması bugün başlıyor.
Hoje, estamos a instituir a diminuição das horas escolares.
Bir tutsaklık bitiyor diğeri başlıyor.
De uma prisão para outra.
Aynı dönemde Doc da şirketten haftalık ödenek almaya başlıyor. Darlene ile evli kalmasının karşılığında.
Por volta dessa época, o Doutor começou a receber os seus pagamentos semanais da conta da empresa.
Ve ardından üç yıllık ders. Artık, öğrenmeye asıl şimdi başlıyorsunuz.
Após três anos de palestras, aqui é onde realmente começam a aprender.
Kızmaya başlıyorum dostum.
Já estou a ficar lixado, meu.
Yenisey Nehri'nin buzları, kutlama atışlarına yanıt verircesine kırılmaya başlıyor.
Como se respondesse às salvas de tiros da celebração, o gelo do rio Yenisey começa a quebrar.
Kış geldiğinde tuzakçıların başlıca avı olacak.
Quando o inverno chegar, será uma mina para os caçadores.
Kappa! Öldürme kısmı ne zaman başlıyor?
Quando começa a matança?
Bazen o kadar sıcak oluyor ki bu şeyler kızarmaya başlıyor.
Às vezes fica tanto calor que estas coisas começam mesmo a fritar. E tens de... tens de raspá-las como se fossem comida de restaurante.
Tabii bu illa da kanserin kötüye gittiği anlamına gelmiyor. Sadece artık kendini göstermeye başlıyor.
Só por si não quer dizer que o cancro está a piorar, significa apenas que agora dá para ver.
Baba, beni kızdırmaya başlıyorsun.
- Pai, estás a começar a irritar-me.
20 yıl birbirimizden ayrı kaldıktan sonra ortaya çıkıp bu yaptığımız her neyse artık, onu yapmaya başlıyorum. Üstelik böyle bir şeyi daha önce de yapmıştım. Kiminle?
Não a via há 20 anos, apareço, começo a fazer isto que estamos a fazer e já fiz este tipo de coisas antes.
Zor olabileceğini anlıyorum, ilk doğum heyecanları falan filan. Ama dostum, asıl sıkı çalışma işi şimdi başlıyor.
Sei que pode ser difícil depois da alegria do nascimento, mas o trabalho começa agora.
Peki, yukarı çıkıp onunla konuşmaya başlıyorum.
Bem, vou lá acima. Vou falar com ele.
Bence her an burada üç başlı bir balık görebilirim.
Acho que acabei de ver um peixe com três cabeças.
Açık artırma ilk parça ile başlıyor. 16'ncı yüzyıldan kalma tam takım düello zırhı.
O leilão começa com o lote um, armadura completa do séc.
Cidden beni sinir etmeye başlıyorsun artık.
- Estás a começar a irritar-me.
Sıcaklık ne zaman dondurucu olmaya başlıyor?
Quando chegam as temperaturas a zero?
Kalabalıktan artan hırçınlık sezmeye başlıyorum.
Começo a perceber uma inquietação hostil da platéia.
Şu telefoncu kızdan hoşlanıyor musun? HOT SPELL 5 dakika sonra başlıyor.
Essa rapariga do telefone, você gosta dela?
- Bırak! - Kızmaya başlıyorum.
Não irrites a mamã.
Bu artık Micky Ward'un dövüşü olmaya başlıyor.
Isto está a tornar-se no combate de Micky Ward.
Ve belli başlı müzik türleri yıkıcı olabilir.
E celebrar certos tipos de música pode ser destrutiva.
Eğer gücümüzü gösterseydik, böyle dik başlılık edemezlerdi.
Se um bebé estivesse em chamas, eles não lhe mijavam para cima.
John'dan bir söz aldık ama o kurduğu şapşallar ordusuyla güçlenmeye başlıyor.
Aceitamos D. João e a sua palavra... e agora, control um exército de mercenários com apoio do Papa.
Kocamla çalışmanı ya da ona küçük kekler yapmanı dert etmiyorum. Ama onun gibi davranmaya başlayacaksan bir bıyık taksan iyi olur çünkü saçmalamaya başlıyorsun!
Não me importo se trabalha com meu marido, ou se faz mimices para ele, como faz, mas se começar a agir como ele, precisa de um bigode, porque está ridícula.
Sanırım artık yavaş yavaş, öleceğim gerçeğini kabullenmeye başlıyorum.
Então, acho que começo a perceber que provavelmente vou morrer.
Artık Paskalya Civcivi'nin dönemi başlıyor!
Está na hora da ascensão do Pintainho da Páscoa!
Düğmeye basıyorsun müzik başlıyor ve şarkı sözleri aşağıda çıkıyor.
Apertas um botão, e a música sai, e palavras, tipo, saltam no ecrã, e...