Benzin перевод на португальский
4,058 параллельный перевод
Tek sorun var. Bizde benzin yok.
O único problema é que não temos nenhuma.
Bebeğini benzin deposuna atayım mı?
Porque não atiro eu o seu bebé para o tanque de gasolina?
- Nereden benzin alacağız?
E onde vamos arranjar gasolina?
Benzin istasyonunda buluşuruz.
Encontramo-nos na bomba de gasolina.
Tabor Heights'ta benzin alıyorsunuz.
Abastece em Tabor Heights e mais nada.
Dün sabah bir benzin istasyonuna gittiniz mi?
Vocês foram a uma bomba de gasolina, ontem, de manhã?
Bunun gerçekleşmesinin tek yolu, kızın bir benzin istasyonu soyması ve seni canlı kalkan olarak kullanması.
A única forma de isso acontecer é se ela roubar um posto de gasolina e usar-te como refém.
Bomba uzmanları bize, benzin deposunun patladığında otoparkın fırına döndüğünü söylediler.
Os especialistas em bombas disseram que, quando o depósito explodiu, transformou a garagem num alto-forno.
Depoda kalan benzin miktarını da söylememi ister misin?
- Um. Também queres que eu diga quanto gás tem?
- İstersen benzin parasını- - - Dur.
- Se quiser, posso pagar...
Neon helyum için benzin vermek bence epey adil bir takas.
Gasolina por hélio-néon parece-me uma troca justa.
Adamları benzin için gönderdim.
Mandei-os ir buscar combustível.
Kimsenin benzin almaya gittiği falan yok, değil mi?
Ninguém foi buscar combustível, pois não?
Benzin geldiğinde alabilirsin.
Quando o combustível chegar, é todo seu.
Benzin geldi.
O combustível chegou.
- Bakın, minibüs benzin sızdırıyor!
Olhem, a carrinha tem uma fuga!
Benzin alalım.
Vamos abastecer.
Benzin göstergesi ne durumda?
- O nível de combustível?
İndiğimizde sağ tankta 300 litre benzin vardı.
Tínhamos 80 galões quando pousamos.
Şimdi de benzin...
Agora a gasolina.
Ne arabamda benzin var ne de meyve sebze.
Não há gasolina no carro, nada de comida. Como aconteceu isto?
Barry Deaver, evden çıkmış, benzin doldurmuş karate salonuna hiç gidememiş.
Barry Deaver, casa, posto de gasolina, não apareceu no grupo de karaté dele.
Ve mesaj kutum 8 $'lık benzin hakkında şikayet eden delegelerle dolup taşıyor.
E o meu voice-mail cheio de Congressistas a reclamar do valor da gasolina.
Benzin bitti.
- Fiquei sem gasolina.
Bart'ın yasadışı benzin ticareti için tutuklanmasında, FBI'le birlikte hareket etmen gerekmiyor mu?
Não devias de estar com o FBI e fazer com que o Bart fosse preso por comércio ilegal de petróleo?
Tanıdığım kişilerin tanıdıkları, ve ben Sudan'a benzin satmak için anlaştık.
Eu conhecia alguém que conhecia outro alguém, e eu fiz um acordo para vender petróleo do Sudão.
Benzin. Yani vurulmuş, benzine bulamış ve yanmak üzere olan bir şeker tarlasına bırakılmış.
Ele foi atingido, regado com gasolina e depois deixado num canavial quase a ser queimado.
Maui polisi arabayı terk edilmiş halde bir benzin istasyonunda bulmuş.
A polícia de Maui encontrou o carro abandonado no posto de gasolina, e havia apenas uma morada programada no GPS :
Benzin deposunda tabii ki.
No depósito de combustível.
Park yeri için para ödediler, benzin için ödediler.
Eles pagaram pelo estacionamento, pagaram pela gasolina.
Benzin paranızı vereyim mi?
Queres dinheiro para a gasolina?
Birisi üzerine benzin dökmüş sonra da onu ateşe vermiş.
Alguém lhe atirou com gasolina e deitou-lhe fogo.
Benzin için biraz para lazım.
Vou precisar de dinheiro para a gasolina.
O yüzden benzin parası için benimle evlendi.
Ele casou-se comigo pela gasolina...
Benzin masrafını beşimiz eşit olarak bölüşeceğiz.
Dividiremos a gasolina em 5 partes iguais.
Geldiğim yerde benzin diyorlar.
Na minha terra chama-se gasolina.
Her yana benzin saçılıyor ama sanırım idare edebileceğim.
Tenho gasolina por todo o lado, mas acho que vou ficar bem.
Çoğu benzin ve market alışverişi.
Em resumo é só gasolina e mantimentos.
Barr Cumartesi ve Pazar günleri sürekli benzin almış.
O Barr consistentemente encheu o tanque aos sábados e novamente aos domingos.
- Git benzin istasyonunda işe!
Vai mijar à bomba de gasolina!
Bu arada ben konuşurken ekibim benzin depolarını ayaklarınızın dibine boşalttı.
Ora aqui está a coisa. Enquanto falávamos, a minha equipa esvaziou os tanques de gasolina no chão.
O 2010, çok yakıyor. O kadar benzin parası vermem.
Aquele é de 2010, faz 1km / l. Não vou pagar a gasolina.
Fazla benzin kaldığını sanmıyorum azizim.
Não acho que tenha muita gasolina, meu velho.
Yok canım. Yeterince benzin var.
Não, está cheio de gasolina.
Marketlere artık yiyecek gelmediğinde, benzin tükendiğinde.
Deixam de haver alimentos nos supermercados, os postos de gasolina secam, as pessoas viram-se umas contra as outras e...
Anneme, kız kardeşime tecavüz ettiler ve yaralıları benzin döküp yaktılar.
Violaram a minha mãe, a minha irmã, e derramaram gasolina em todos os feridos.
Benzin dolu ve gitmeye hazır.
Atestada e pronta para arrancar.
Lance'in doktoru Michele Ferrari'yle buluştuk. Betsy Andreu Eski Takım Arkadaşının Eşi Milano'nun dışında, otoyoldan çıkınca bir otelin benzin istasyonunun yanındaki bir otoparkta kamp minibüsündeydi.
- Esposa de Antigo Colega de Equipa junto a umas bombas de gasolina.
Madem yiyecekleri benzin, o zaman neden dişleri var?
Se gasolina é a comida deles, então porque têm dentes?
BENZİN TEHLİKE ÇOK YANICI
PERIGO - GASOLINA EXTREMAMENTE INFLAMÁVEL
Hadi benzin ver bize.
Ponha alguma gasolina!