Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ B ] / Bıçak

Bıçak перевод на португальский

5,596 параллельный перевод
Bıçak yaralarının hiçbiri listeye yazılmamış.
Nenhuma das facadas foi catalogada.
Üstünkörü bir bakışla bile kaburgalarla göğüs kısmında 12-14 bıçak yarası olduğu görülüyor.
Até a olhar superficialmente vê-se, 12, 13, 14 lesões nas costelas, esterno...
Kalıp bize bıçak üzerindeki çentikleri gösterdi. Eğik ve düzensizler.
O molde deu-nos marcas de serra, são curvas e irregulares.
Kongre üyesinde de aynı tip kancalı bıçak mı kullanılmış, bakar mısın?
Podes ver se o mesmo tipo de lâmina curva foi usada no deputado?
Kağıt havlu, eldiven ve bıçak da lazım.
Preciso... de toalhas de papel, luvas e... uma faca.
Orta karın bölgesinde tek bıçak arası.
Facada única na região, centro-abdominal.
Sen bana bıçak mı.
Terá a faca da qual me falou.
Ben boğazına bir bıçak var.
Tenho uma faca na garganta.
Bıçak atardamara denk gelmediği için baya şanslı.
Ele teve muita sorte da faca, não atingir a artéria.
Yanlış hatırlamıyorsam, 13 yaşındayken bıçak hilesi ters gitmişti.
Truque com faca que correu mal, aos 13 anos se bem me lembro.
Doğrudan boynuna saldırılmış. Daha sonra bıçak keskin bir kıvırma hareketi ile geri çekilmiş.
um corte directo no pescoço, e a lâmina foi retirada com um movimento de torção.
- Demek katilin cinayet silahı bıçak.
- Então a faca é a arma.
Üzerinde bıçak varmış, sosyal çağrıya gitmemiştir herhalde.
Não foi bem uma visita social, porque ele tinha uma faca.
Sırtında birden fazla bıçak yarası var. Cinayet aleti?
Várias facadas nas costas.
- Silah konusunda çılgın bir tahmin yapayım... Bıçak?
- Palpite da arma... uma faca?
Tanığımız yok, elimizde bıçak haricinde onu suçlu çıkarak bir şey yok.
Não há testemunhas e só há a faca para ligá-lo ao crime.
Tamirci Judith'in cesedindeki bıçak... yaralarının giriş açısını yapmak için fazla uzun.
O pedreiro é muito alto, para fazer as facadas, no ângulo em que foram feitas, no corpo da Judith.
Bıçak yaraları kusursuz ve düşünülmüş.
As facadas são precisas e deliberadas.
Bu bıçak yaralarında beni rahatsız eden bir şey var.
Há qualquer coisa na natureza das feridas da faca que me está a incomodar.
Bu kemik parçası içeri bıçak yarasından girmemiş.
O fragmento ósseo não foi originado, na ferida, pela faca.
Ve bıçak yaraları da kaburgaları açmak ve kadavra kemiğinin yara içinde kaybolmasını sağlamak içindi.
E as facadas serviram para fragmentar as costelas e ocultar os ossos de cadáver no buraco da bala.
Bıçak yaraları ne kadar belirgin olsa da şu an elimdeki bilgilere göre ölüm sebebini kurşun yarası olarak değiştiriyorum.
Embora as facadas sejam lesões significativas, dado o que sei agora, vou a alterar a causa inicial da morte, para ferida de bala.
Koruyucu elbiseyi, eldiveni ve maskeyi giyiyor Judith'i dayak yemeden vuruyor ve sonra tamirciden çaldığı bıçakla sırtına bıçak yaraları açıyor.
Ele chega lá às 7 e um quarto. Veste um fato Tyvek, luvas e uma máscara, atira na Judith antes que ela possa dar-lhe uma coça, e depois esfaqueia-a com a faca que roubou ao pedreiro.
Ekmek kızartıcıya bıçak sokmayı tercih ederim.
Preferia enfiar uma faca na torradeira!
Genelde bıçak ve tabancaya sarılırlar.
Normalmente agarram logo nas facas e pistolas.
Birisi konuştu. Diğerinin ağzını bıçak açmadı.
Um falou, mas o outro não disse nada.
Çünkü gözüne bıçak soktun kadının.
Porque lhe espetou uma faca no olho.
Kol, omuz, veya bıçak.
Pata, cachaço ou espádua.
Bu yüzden sormak zorundayım burada aramızda masanın üstünde bir bıçak olsa ne yaparsın?
Tenho de perguntar-lhe. Se houvesse uma faca em cima da mesa, aqui entre nós os dois, o que faria?
Canım. Dikkatli ol, Lord Merton sen'bıçak'diyemeden ameliyat masasına yatırır seni.
Cuidado, Lorde Merton pô-la-á na mesa de operações antes de conseguir dizer "faca".
Koruma neden bıçak tutuyordu?
Porque é que esse guarda está a segurar um punhal?
Üzerinde sadece bir bıçak vardı.
Era isso mesmo. Ele só tinha uma faca com ele.
Sakladığım bıçak, bu şekilde.
Com a faca, que escondi assim.
Bıçak juguler vene gelince, kesersiniz.
Quando a faca está na jugular, corta-se num movimento rápido.
Her bir kalp atışım bıçak gibi saplanıyordu.
Cada batimento cardíaco parecia uma facada.
- Kemiğin olmadığı yere. Bıçak derine gider.
A lâmina vai mais fundo.
Şehrin her tarafında, tüm karakterlerin dahil olduğu bir husumet bulunuyor. Gotham bıçak üstünde.
Há tensão um pouco por toda a cidade e entre cada personagem que está envolvida.
- Ağzını bıçak açmıyor.
O gato comeu-lhe a língua.
- Evet. Eğer orada bıçak ya da silah varsa karşılık vereceğim.
Se houver uma arma ou faca aí, vou saltar esta banca e atacar-te.
Tek kullanımlık bir neşterle açılmış tek bir bıçak yarası.
Um único golpe com um bisturi descartável.
Elinde bıçak tutan adam, Bn Ladin'in finanse ettiği radikal grubun üyelerinden birisi.
O homem de lâmina em punho é um militante jordão, financiado pelo Bin Laden.
Çantamın yan cebinde bıçak var.
Está uma faca no bolso da minha mochila.
Senin o manyak annen ve müridleri bebeğimizin kalbine bıçak sokmaya çalıştı.
A tua mãe e os seus discípulos tentaram matar a nossa bebé.
Hayır! Bıçak hala yanında mı?
Ainda tens a faca?
Üvey babam, ben 12 yaşındayken yüzüme bir bıçak doğrulttu.
O meu padrasto, quando eu tinha 12 anos. Pôs-me uma faca junto à cara. Eu estava tão assustada.
Çok korkmuştum, kımıldayamadım sonra bıçak kaydı.
Fiquei parada. Depois a faca escorregou.
Onun başka biri ile olduğu düşüncesi ile karnıma bir bıçak soktu ve çevirdi.
Ele não lamentou. Espetou-me uma faca, e rodou-a com o pensamento de outro homem.
Bıçak mı getirdin?
Trouxeste uma faca?
- Evet, batıl inanca göre hediye olarak bıçak vermek uğursuzluk getirirmiş. - Evet.
- Sim.
Kampanyaya taze bir başlangıç yapmak istedim, ama sanırım skandal biraz iz bırakıcak.
Gostaria que isso significasse um novo começo para a campanha, mas, acho que o escândalo vai deixar uma mancha.
Sonunda Owen'ı kendi haline bırakmış ve Matty'nin kızları kahramanca savunmasından sonra onla barışmıştım. Böylece erkeklere nefretim kalmamıştı. Bu sabah Tamara ve ben sıcak çikolatalarımızla hak ettiğimiz güzel zamanı geçirebilirdik.
Agora, que finalmente recusara o Owen pacificamente e fiz as pazes com o Matty após o seu gesto heróico na fogueira, a minha tábua de rapazes estava rasa, por isso, esta manhã eu e a Tamara podíamos estar juntas a apreciar um chocolate quente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]