Dejà перевод на португальский
307 параллельный перевод
- Tanıdık geliyor.
- Tenho um sentimento de "dejà-vu"
Bu akşam, Bu Beyin'de déjà vu olgusunu inceleyeceğiz.
Hoje, em É a Mente vamos examinar o fenómeno do déjà vu.
Şu anda olanın daha önceden olduğu bu akşam Bu Beyin'de déjà vu olgusunu inceleyeceğiz.
De que o que está a acontecer já aconteceu hoje em É a Mente, vamos examinar o fenómeno do déjà vu.
Neyse, bu akşam Bu Beyin'de déjà vu olgusunu inceleyeceğiz.
Entretanto, hoje, em É a Mente, vamos examinar o fenómeno do déjà vu.
Déjà vu.
Déjà vu.
Korkunç bir déjà vu hissi.
Tenho uma sensação terrível de déjà vu.
Korkunç bir déjà vu hissi...
Tenho uma sensação terrível de déjà vu...
Déjâ vu.
Déjà vu.
- Eski déjâ vu.
- O velho déjà vu.
Avant-garde, and Deja Vu.
Dé-tente... Avant-garde... e Déjà-vu.
Hoşçakal, Deja Vu.
Adeus, Déjà-vu.
Anlıyorum, déjavu?
Compreendo, déjà vu?
Buddy D, bu déjâ vu mu?
Buddy D., isto é um déjà vu?
Déjá vu, sanırım.
Déjà vu, acho.
- Déjà vu.
Déjà vu.
Belki de zamanda yolculuğu beynimi kalbura çevirmekten dahasını yapmıştır,... çünkü déjà vu hissini yine hissettim.
Talvez saltar de um ano ao outro tenha feito mais do que um queijo-suíço na minha memória, porque a sensação de déjà vu atacou de novo.
Déjà vu hissi yeniden içimi kapladığında hâlâ, bir insanın, nasıl Chuck kadar zevksiz olabildiğini anlamaya çalışıyordum.
Eu ainda tentava entender como alguém pode ser tão insensível quanto Chuck quando a sensação de déjà vu atacou de novo.
Bu déjà vu değildi.
Não é déjà vu.
Bu déjà vu değil.
Não é déjà vu.
İşte seni kovmalarının nedeni bu. Sorun değil, aşırı baskı altındasın. Bunu açıklayabiliriz.
Tu estás estafado, tiveste "déjà vu" ou vertigens... mas existem leis, não é?
Daha önce bu konuşma aramızda geçmedi mi?
Alguma vez teve um déjà vu, Sra. Lancaster?
"Daha önce yaşadık" gibi gelmiyor mu?
Conheces a sensação de déjà vu?
- Rüyanda mı görmüştün?
- Foi um déjà vu? - Foi muito déjà vu.
Kel dövme vizyonumun bir parçası değil. Dejavu ötesi bir şey bu.
E carecas tatuadas não são a minha visão, são para lá do déjà vu.
Deja vu yaşıyorum.
Estou a ter um déjà vu.
Deja vu!
Déjà vu!
Anlaştık.
Je vais déjà.
Uçur şu zımbırtıyı, yoksa iki defa ölürsün!
Pilota este avião ou irás morrer e passar por um déjà vu.
- Bunu önce de yaşamıştım sanki.
- Tenho uma sensação de déjà vu.
Sen bir söylentisin. Daha önce görmüş duygusu uyandıracak ama hemen silineceksin.
És um rumor, reconhecível apenas como déjà vu e esquecido muito depressa.
Sizi görmüş gibi hissediyorum.
Tenho uma sensação de déjà vu.
Ne diyorsun, Derek? Sidney deja-vu mu yaşıyor?
Que achas, ela estará a passar por algum "déjà vu"?
Yogi Berra'nın dediği gibi, "Sanki her şey yeniden yaşanıyor."
É como um déjà-vu outra vez.
- Dejavu.
- Déjà vu.
Dejavü eskisi gibi değil.
O déjà vu já não é o que era.
Déjá vu.
Déjà-vu...
Hiç, sadece küçük bir deja vu yaşadım.
Nada. Foi só um déjà vu.
Aralıksız déjà vu yaşar durumdaydım.
Eu vivia num estado de permanente dejá vu.
Sürekli déjà vu.
A sensação de dejá vu novamente.
Önceden tanıyormuş hissinin hep ilk görüşte aşka delalet olduğu söylenir.
Dizem que déjà vu costuma ser sinal de amor á primeira vista.
Ya, önceden yaşadığını sandığın anlar, hafıza parlamaları?
E quanto os sustos de memória, déjà vu?
Daha önceden tanıyormuşum gibi geldi.
Deve ser déjà vu ou coisa assim.
Dejavu gibi.
É como o déjà-vu.
Çünkü eğer öyleyse, bir déjà vu yaşıyorum.
Porque se estou, Acho que estou a ter um déjà vu.
Sadece bir déjà vu.
Então é só um déjà vu.
Ve sadece bir déjà vu olduğunu söyleme, çünkü olmadığını biliyorum.
E não me digas que é apenas um déjà vu, porque sei que não é.
Déjà vu gibi bir şey.
Um pouco como déjà vu.
- Déjà...
- Déjà...
Yine bie deja vu yaşanıyordu : ben, büyük, kapı ve karışık duygular.
Era déjà vu. Eu, o Big, um vão de porta e uma confusão de emoções.
Bir çeşit "déjà fuck" yaşıyordu.
Estava a ter uma "déjà foda".
- Deja vu?
Déjà vu?