Denizde перевод на португальский
1,329 параллельный перевод
Keşke denizde olabilseydim.
Quem me dera estar na água!
Denizde başka balıkların da olduğunu biliyorsun, değil mi?
Sabes que há outros peixes no mar, certo?
Denizde kaybolan genç bir insanı temsil eden tuğla dolu tabuta biraz saygı göster.
Mostra algum respeito por este caixão cheio de tijolos representando um homem jovem perdido no mar.
Hayat denizde başladıysa, atalarımız sudan karaya çıkıp evrimleştiyse o derinliklerde nasıl yeni yaşam biçimlerinin geliştiğini kim bilebilir ki?
Se a vida começou no mar, se daí vieram os antepassados que conquistaram a terra, quem sabe que novos tipos de vida se estarão a desenvolver nas profundidades?
"'Ringa balığı avlamaktır dileğimiz O balık denizde yaşar ya
" Viemos à pesca do arenque Que vive neste lindo mar
Yumurtalarını dağıtmıyor onları bu iğneli küçük nişan şeridi gibi denizde yüzen eşyalara koyuyorlar.
Eles não espalham os seus ovos mas depositam-nos em restos de detritos como estas folhas de palmeira.
Denizde yüzen büyük bir parça okyanusun birkaç mil karesinin boş kalmasındansa yüzlerce tonluk balık nüfusunu desteklemesinin nedeni olabilir.
De facto um único bocado enorme de detritos pode ser a razão pela qual vários quilómetros quadrados de oceano aberto, em vez de estarem vazios, irão sustentar uma população de peixes de centenas de toneladas.
Bu tetik balıkları zamanlarının büyük bölümünü açık denizde geçirirler, ama yumurtlamak için deniz tepesine gelmişlerdir.
Estes Peixes-gatilho passam a maior parte do seu tempo em mar aberto, mas vieram à montanha marinha para reproduzirem-se.
Denizde yunuslar avlarını buldular.
Lá fora no mar, os Golfinhos encontraram presas.
Denizde biraz daha açıldıkça dikey seyre geçeceğiz.
Depois vamos ascendendo verticalmente à medida que entramos no mar.
Dinle yüce ve ulu efendi. Beni dinlemiş olsaydın buradan gemi dolusu altınla denizde olurduk şimdi!
Ouve, minha majestosa alteza, estaríamos a navegar com uma montanha de ouro, se me tivesses dado ouvidos.
Denizde gizlenmiş.
Escondida do mar.
Denizde o kadar çok kaza oluyor ki, insan takip edemiyor.
Os acidentes no mar são mais que muitos.
Denizde.
Ele está na água!
Geride kalanlara gelince. Denizde kaybettiklerimize yuva olan uçsuz bucaksız okyanus bizi teselli edemez.
Para nós, que cá ficámos, a vasta sepultura que é o mar não nos serve de consolo.
Denizde uzak bir yere.
Já vai bem longe, no alto-mar.
Büyük bir şehri dümdüz edebilecek kapasitedeki bomba, denizde kayboldu.
A bomba, capaz de destruir uma metrópole perdeu-se no mar.
- Bununla birlikte, üçüncü hidrojen bombası denizde kayıp.
A terceira bomba permanece perdida no mar.
Denizde geçen aylara asla hayır demediğin görevlere katlanabilirim, ama bu...
Suportei meses no mar missões perigosas que nunca recusou.
- Evet, efendim. - Efendim, söz veriyorum eğer denizde ölürsem, bir donanma askeri gibi ölmek için elimden geleni yapacağım.
Senhores, prometo que se morrer no mar farei todo o possível para morrer como um marinheiro.
Denizde hala balık yok. Ve balıkçılar... perişan durumda.
Não há peixe no mar e os pescadores estão desesperados.
İhtilalin siyah gömleğini giyen karada, denizde ve havada savaşan erkekler ile İtalya ve Albania Krallığı'nın kadınlarına sesleniyorum.
Combatentes, em terra, no mar e no ar, Camisas Negras da Revolução, homens e mulheres da Itália e do Reino da Albânia, escutem...
Düşünmek için denizde 3 haftam var.
Tenho três semanas no mar para o descobrir.
Benim için balıktan daha fazlasın. Denizde ki oyun arkadaşı.
És muito mais do que um peixe para mim Meu amigo brincalhão do mar
Sonsuzluğu ve akıp giden zamanı, şu anı, yaşayanları ve seslerini düşünüyorum, ve bu enginlikte düşüncelerim boğuluyor ve bu denizde gemilerim karaya oturuyor.
E penso na eternidade e nas eras passadas, e no presente e nos vivos, e nos seus sons, e nesta imensidão os meus pensamentos afogam-se, e este naufrágio é doce, tal tal como afundar-me neste mar.
"Bu denizde..." devamı nasıldı?
"Doce..." Como era?
Daha önce hiç denizde bulundun mu Kozue?
Kozue, alguma vez estiveste no mar?
Günün sonunda, ıstırabın bir hayal,... ruhun kanatlanıp uçan bir kuş olduğu vakit,... açık denizde,... yüzüm gökyüzüne dönük olarak ölmek isterim.
"Quero morrer ao entardecer, no alto-mar, " com a cara virada para o céu. " Quando a agonia parece ser só um sonho
Baktığınız her yerde denizde tehlikede tekneler ve ekipler vardı.
Para onde quer que se olhasse na praia Omaha, barcos e suas tripulações corriam perigo no mar.
Kuşatılmış şehir 22 Nisan 1453 sabahı dehşetle uyandı. Mehmet'in 70 adet gemisi yağlanmış kızaklarla karadan kaydırılarak Haliç'e inmiş, çelik zinciri aşarak sessizce denizde yüzmekteydi.
No dia 22 de Abril de 1453, a cidade cercada assistiu horrorizada enquanto os homens de Mehmed transportaram 70 navios por terra fazendo-os deslizar sobre tábuas oleadas, passando assim pela corrente.
Çok az Hesperornis olgunlaşacak kadar yaşayabiliyor, çünkü bu denizde yenilip yutulmak için pek çok yol var.
Mas poucos Hesperornis chegam a uma idade madura, pois neste mar existem muitas maneiras de ser comido.
- Hani, onlar normalde denizde yaşar.
- Bem, normalmente vivem no mar.
Dinle. Denizde ne tür muffin yenir?
Olha, que tipo de muffins servem no mar?
Denizde kullanabileceğin bir şey.
Algo que aguente a água.
Kocası denizde boğulduğu zaman oğluna hamileymiş.
Ela estava grávida quando o marido morreu afogado no mar.
Söylediğim gibi, denizde ölenler yoldakilerden çok daha fazla.
Como eu estava a dizer, há mais vidas perdidas por ali.
Jack Buggit'in babası, yani ikisinin de büyükbabası denizde öldüler.
o pai de Jack Buggit, o avo dele o tetra avo dele todos eles morreram no mar.
Denizde iki yıl Bir çok seyahat yaptım.
2 anos no exercito fez me viajar muito.
Elbette, bir de "Üzülme, denizde daha çok balık var." var.
Claro que há, o "Não se preocupe, há mais peixes no mar".
Bilirsin, babamla ben denizde çok zaman geçiririz.
Sabes, eu e o meu pai, passamos aqui imenso tempo.
Özellikle, denizde kalmış kulların adına... Bize gösterdiğin gibi onlara da merhamet göster.
Querido Pai que estais no Céu, estamos perante Ti, na nossa pequena ilha, e rezamos para que nos mostres o caminho.
O yüzden buradayım. Denizde yüzerek ona daha yakın olmak.
Por isso vim para aqui, para estar mais perto dela, nadando no mar.
Daha sonra denizde yıkanır.
Depois deixá-lo-á cair no fundo mar.
Xavier'in artık denizde yaşaması gerekir ama o hala lmboca'da kalıyor.
Xavier poderia ir para o mar, mas continua em Imboca.
Biz ise sonsuza dek denizde yaşayacağız.
Viveremos para sempre no mar.
Hayatının geri kalanını denizde bir balık gibi geçirecek!
Viverá o resto da sua vida... metade peixe, metade homem no mar.
Denizde, istakozda, Robert Burns'un romantizm çizgisinde, - bir kadının kalçasında, herhangi bir yaratığın örs kemiğinde...
Ele está no mar, ele está na lagosta, ele está na linha do Robert Burns, ele está nos musculos da mulher, e no seu ventre.
" Havada, denizde ve karada
" No ar, em terra e no mar
Denizde onu izleyen Mösyö Lane için kötülüğün ta kendisiydi, ha?
Para M. Lane, que a viu nadar na praia, era uma fonte de Mal.
BU FİLM, 1623 YILINDAN İTİBAREN DENİZDE ÖLEN ONBİN GLOUCESTERMEN'LİYE ADANMIŞTIR.
ESTE FILME É DEDICADO AOS DEZ MIL HOMENS DE GLOUCESTER QUE MORRERAM NO MAR DESDE 1623.
Ne yapacağını öğrenemezsen denizde ölür gidersin.
Se não sabes o que estás a fazer...