Dostluk перевод на португальский
835 параллельный перевод
DOSTLUK
CLUBE PALERMO amizade
Dostluk ve sadakat, ha?
Amizade e lealdade?
Bir araya geliyoruz, tartışıyoruz ve dostluk etmenin keyfine varıyoruz.
Bem, encontramo-nos, discutimos, gozamos a companhia uns dos outros.
Büyükelçi ile karşılaşmaktan ve ona dostluk simgesi sağ elimi uzatmaktan mumluluk duyacağım.
Eu gostaria de oferecer o meu apoio ao Embaixador em nome do nosso povo.
Bu gelişinizin dostluk adına bir ziyaret olmasını umuyordum.
Esperava que esta visita fosse um ato de pura amizade.
Dünyada barış, dostluk...
Paz na Terra, boa-vontade aos...
Barış, dostluk ve hayatını güzelleştirmek için kendini sana adamış bir erkek.
Paz, camaradagem e uma perfeita comunhão com um homem dedicado a tornar a tua vida muito bela.
Ama fark etmişsindir, sana duyduğum dostluk bir süredir daha derin bir duyguya dönüştü.
Mas decerto não lhe escapou que, ultimamente, a amizade que sentia por si se transformou num sentimento mais profundo.
"Leopold, pervasız dostum, işte sonsuz sevgi ve dostluk."
"Leopold, meu amigo imprudente, eis amor e companhia para sempre."
Kazan Moskova'yla olan dostluk bağını koparıyor. Kazan müttefikliğine son veriyor.
Kazán rompe a sua amizade com Moscovo.
Birbirine içgüdü ile bağlı yüce ruhlar, sadakat ve dostluk yolunda elbet yeniden buluşurlar.
As grandes almas juntam-se, correm umas para as outras... exigem lealdade e ardem em amizade.
- Dostluk garip bir şey.
- Sabe, é curioso que o mencione.
- Etrafa biraz dostluk yay.
- Dá-me a tua amizade.
İnan bana dostluk aşktan daha kalıcı.
A amizade dura mais que o amor.
Halkım ve ben, her zaman dostluk istiyoruz.
Eu e o meu povo sempre desejámos a amizade.
Beyaz adam ile Kızıl adam arasında dostluk olmaz.
Não há amizade entre o pele vermelha e o alvo.
Yaptığınız çok ayıp. Ona dostluk göstermelisiniz. Okuldaki ilk günü.
Deviam todos ter vergonha por se meterem com o novo menino.
- Onunla dostluk kurmalıyız.
- Ele tem jeito, sim.
Bu onun için iyi, ama ben o tür bir dostluk yapmam.
É bom para ele que eu não seja do tipo amistoso.
Dostluk adına geleceğim.
Venho por amizade.
Yemekler dostluk havasında yenmelidir, bu şekilde değil.
As refeições comem-se em paz, não desta maneira.
Rawhider'larla gittikleri o ilk gün aralarında bir dostluk oluşmadı mı?
Eles não se juntaram logo no dia em que foram ter com os vagabundos?
Dostluk sunağında küçük bir içki alalım.
Brindemos à nossa amizade.
Dostluk turu diyorlar.
De boas relações, dizem.
Mevsimlerin anlamı... güneş, ay... ve dostluk - gerçek şeyler.
O significado das estações... o sol, a lua... e amizade... coisas reais.
Dostluk.
Amizade.
Asilerle dostluk kurmasını ve hatta Kont Batthyani ile dost olmasını uygun görüyor musun? Bu adam sana alenen hakaret etmiş birisidir.
Consideras também apropriado que ela se rodeie de revolucionários e que até tente mesmo travar amizade com o Conde Batthyani?
Mahkumun, 56 yaşındaki Emily French'le nasıl dostluk kurduğunu öğreneceksiniz.
Ouvirão como o acusado fez amizade com Sra. Emily French, uma mulher de 56 anos.
Dokunaklı bir dostluk gösterisi.
Que tocante demonstração de amizade.
Toprak ağalarıyla dostluk ilişkileri kurmak, çara yakışmıyor. Hele de Staritzkiler'le!
Não lhe convém ao czar ser amigo desses boiardos... e menos ainda dos Staritski!
Ne boyarlarla ne de toprak soylularıyla dostluk kurmamaya and içtim ben.
Jurei não me comprometer nem com os boiardos, nem com os senhores.
Cephede dostluk olmazsa kaybedersin.
Na guerra, estaria perdido sem ela.
Dostluk bayrağı taşıyorlar.
Trazem o estandarte da amizade!
Gladyatörler dostluk kurmaz.
Os gladiadores não fazem amigos.
AYNI ZAMANDA, YUNAN KRALİYET ORDUSU, DONANMASI VE HAVA KUVVETLERİNE, YUNAN HÜKÜMETİNİN DİĞER KURUMLARINA VE YUNAN HALKINA YAPIMIN YUNANİSTAN'DA GERÇEKLEŞEN BÖLÜMLERİ BOYUNCA GÖSTERDİKLERİ SINIRSIZ YARDIM, İŞBİRLİĞİ, KONUKSEVERLİK VE DOSTLUK İÇİN MİNNETTARDIR.
AO MESMO TEMPO, ASSUME UMA DÍVIDA DE GRATIDÃO PARA COM O EXÉRCITO, MARINHA E FORÇA AÉREA HELÉNICOS, VARIADOS DEPARTAMENTOS DO GOVERNO GREGO, E AO POVO GREGO PELA SUA AJUDA, COLABORAÇÃO,
Ona karşı sağlam bir dostluk besliyorum. Ama hepsi bu kadar, şimdilik.
Tenho muita amizade por ele mas não mais que isso até agora.
Dostluk gözlerimi kör etmişti. Kralın...
A amizade cegou-me.
Evet, hiçbir zaman aşka dönüşmeyen bir dostluk.
Uma amizade que nunca chegou a ser amor.
Şu anda indiği Baltimor Dostluk Havaalanından homer sinyalini aldık.
Captámos o sinal do localizador do aeroporto Friendship, Baltimore, onde ele acabou de aterrar.
Horn ve Hardart yöneticilerinden birisiyle dostluk kurdum.
Falei com um dos excelentes executivos da Horn e Hardart.
Dostluk için sıra bekleyen arkadaşlarımız için küçük bir şarkı.
Um presente para os nossos amigos universitários.
Sizler... uzun bir süredir benimlesiniz, beni izlemek için her şeyinizi bir kenara bıraktınız, benimle bu tozlu yollarda yürüdünüz. hepsinden önemlisi, bana dostluk ettiniz.
Vós... que estais comigo há tanto tempo... que abandonastes tudo para seguir-me... que caminhastes comigo nessas estradas empoeiradas... fostes meus amigos por todo esse tempo.
Fortnum, dostluk yüzde 10 demek değildir.
Fortnum, uma amizade não é uma questão de 10 por cento.
Dostluk göstermeyen kasabalarda ne yapacağımı bilirim.
- És irmão dele! Já estive em cidades hostis. Sei como lidar com isso.
Demek fırtınalı dostluk aleminde değişmeyen tek şey...
A única razão do mundo para alterar a amizade...
O kadar iyi dostluk kurardık ki seninle ama geleceği olmazdı.
Fazem-se tão boas amizades, mas não há futuro nelas.
Üç güzel bayan, yalnız erkeklere dostluk etmek üzere uzak gezegenlere doğru gitmekteler.
Como vos disse, três lindas senhoras, destinadas a planetas da fronteira, para companhia de homens solitários.
Dostluk nedenleriyle buradayız, izinsiz girmeyi plânlamıyoruz.
Viemos em busca de amizade mas não desejamos invadir.
Dostluk ittifakı, ha?
A entente cordiale?
Bende ona dostluk sözü verdim.
Akenathon, meu bom faraó...
Ateş eden güzel bir bayanla dostluk kurulamaz mı.
Nunca se é suficientemente amável com um ferido ou com uma linda senhora.